“Kampı Çerçevelemek”, “İnsanları Güllerle Öldürün” Filistinli fotoğraf sanatçısı Mahmud Ebu Salama’nın fotoğraf kampanyalarından sadece birkaçı. Yaşadığı Jabaliye mülteci kampının fotoğraflamakla kalmıyor, bunları aynı zamanda uluslararası areneda ses getirecek kampayanlarla duyuruyor. National Geographic ödülünü alan genç sanatçı, “ Kampın dar sokaklarında hikayeler hiç bitmez. Yaşanan tüm acılara rağmen günlük hayatını sürdüren, hayata tutunan bu insanları tüm dünyaya göstermek istedim “diyor.
Mahmud Ebu Salama, Filistin’in Jabaliye kampında yaşayan bir fotoğorf sanatçısı. Çok sayıda yerel ve ulusal ödüle sahip olan Salama, son olarak National Geographic tarafından da ödüllendirildi. Altı yıl önce amatör olarak başladığı fotoğraf sanatını profesyonel olarak sürdüren Salama, aynı zamanda bir aktivist. Mahmud Ebu Salama, 1948 yılında kurulan ve 100 binden fazla kişini kaldığı en büyük Filistin kampı olan Jabaliye’nin sokaklarını karış karış biliyor. O, yalnızca fotoğraf çekmekle kalmıyor. Her fotoğraf çekimi için bir konsept oluşturuyor ve bunu bir eyleme dönüştürüyor. En son ise “Kampı Çerçevelemek” başlığıyla bir kampanya başlattı. Kamp sakinlerinin çektiği fotoğrafları çerçeveletip onlara hediye etti ve bu anların fotoğraflarını çekti. Uluslararası araneda ses getiren bu kampanya ile Filistin mülteci kamplarına dikkat çekmeyi amaçladığını belirten Salama,
Gazze’deki Jabaliye kampında yaşayan yaşlı ve çocukların fotoğraflarını çekmiştim. Kişisel bir insiyatifte bulunarak fotoğraflarını çerçeve yaptırıp hediye ettim. Bir fotoğrafçı olarak büyük kamp aileme varebileceğim en güzel hediye buydu.
Evet, çok büyük ilgi gördü. Fotoğrafa sanatına beni yönelten de Filistin sorunana ve kampta yaşananlara dikkat çekmek. Bu girişimle ,insanların hayatlarının sadeliğini ve işgal karşısında birlik içinde mücadelerini, Filistin’in umudu olan çocukların gözlerindeki kararlığı göstermek istedim.
Elbette. Ben bu kampta büyüdüm. Burada hayata tutunmaya çalışan bir sürü çocuk var ve onları yakından tanıyorum. Fotoğraflarını gördüğünüz çocukların bir çoğu yetim ve öksüz.
Bu çocuklar işgal topraklarında ve ağır şartlarda yaşamlarını sürdürüyor. Kiminin babası şehit olmuş, kiminin annesi kanserden ölmüş. Bazıları işgal güçlerinin saldırılarında yaralanmış. Hepsinin hikayesi sarsıcı.
Elimde kocaman çerçevelerle evlerine gittiğim zaman gözlerinde gördüğüm sevinç her şeye değerdi. Önemsendiklerini ve sevildiklerini hissettirdiğimi söylediler.
İlk önce hobi olarak başladım. Süreç içerisinde de kendimi bunu iş olarak yaparken buldum. Altı yıldır profesyonel olarak fotoğrafçılık yapıyorum. Hayatımı bu işten kazanıyorum.
Evet, ödüllerimin hepsi kampta çektiklerimden aldım. Kampın dar sokaklarında hikayeler hiç bitmez. Yaşanan tüm acılara rağmen günlük hayatını sürdüren, hayata tutunan bu insanları tüm dünyaya göstermek istedim. Kuşatma ve işgale inat, Gazzeli gençlerin uluslararası alanda başarı gösterdiğini kanıtlamak inanılmaz gurur verici oldu.
1948 yılında kurulan Jabaliye Filistin’in en büyük mülteci kampı. Burada yaklaşık 100 bin kişi yaşıyor. Filistin halkının trajedisinin kökenlerini burada bulursunuz. Yaşlılardan eski Filistin günlerini dinliyoruz. Çünkü gözlerimizi burada açtık. Bir kampta büyümek insanı hem yaralayan hem de güçlü kılan bir şey. Ben de fotğorafla haayta tutundum
Hayır, hiç kimseden destek almıyorum. Tüm ekipmanlarımı uzun uğraşlar sonunda alabildim. Fotoğraflarıma yarışmalara gönderdim. Bu süreçte maddi olarak destek almadım. Ancak ailem ve çevremdekilerin manevi desteği büyük oldu.
“Şiddet ve işgale hayır. Biz de yaşamayı hak ediyoruz. “ pankartları hazırladım ve çocuklar bunu taşırken fotoğraflarını çektim. Barış ve güven içinde yaşama kararlılığını ifade etmenin bir ifadesi olarak gülü seçtim. Gülü, Filistin halkının pek çok üyesi gibi, her gün yaşadığımız sıkıntı ve acı yerine, umudun bir semboül olarak görüyorum.
Jabalia kampı, İsrail işgal güçlerinin saldırılarına gösterdiği şiddetli tepkiyle biliniyor. İlk başta insanlar tereddütlüydü. Ellerinde güllerle fotoğraf çekilmek istemeyenler oldu. Ancak daha sonra akın akın geldiler. Keşke daha fazla para olsaydı ve daha çok gül alsaydım diye düşündüm. Bir an rengarenk çiçekler arasında her şeyi unutuuğmuz anlar yaşadık.
Yaşadığım kampta insanlara duyduğum sevgi çok derin. Buradaki herkesle gurur duyuyorum. Kendi işimi yaparken aynı zamanda gülmelerini ve acılarını unutmalarını istiyorum. Eline gül verdiğim bir çocuğa, senin gülüşlerin dünyadaki her şeyden daha güzel dediğim an, yüzündeki sevinç ve umut her şeye değer.