Koronavirüs ile mücadeleye başladığımız ilk günlerden itibaren sosyal mesafenin ne kadar önemli olduğunu konuştuk. ‘Evde Kal’ kampanyaları ile sosyal izolasyonun sağlanması için uğraştık. Evlerimizi ofise, okula dönüştürdük. Pandemi süresince evlerimiz bir numaralı yaşam merkezimiz oldu. Fakat evlerde geçirilen sürede görüldü ki yüksek katlı apartmanlar, balkonsuz daireler insanoğlunun yaşayabileceği mekanlar değil. Bu yüzden olsa gerek normalleşme sürecinde emlakçılarda bahçeli ve müstakil evlere olan talep arttı. Çünkü insanlar tıkış tıkış apartman dairelerinde ne kafa dinleyebildiler ne de temiz hava alabildiler. Özellikle büyükşehirlerde nüfusun fazla olduğu ve çarpık kentleşmenin yoğun olduğu semtlerde vaka sayısındaki artış, insanların bireysel yaşam alanlarına olan ihtiyaçlarını gün yüzüne çıkardı.
Sağlığa yapılan yatırımların öneminin anlaşıldığını söyleyen Aksoy, “Fakat sadece hastanelere değil mimarı tasarıma, kentsel dokuya ve şehir yaşamında da aynı kaygıyı giderek tasarımlar yapmamız gerektiğini anladık” dedi.
Mimarlığa ve tasarıma bakış açısı değişti
Kentsel yapılanmayı artık daha insani olarak ele almalıyız
Şehirlerin de bir mimari ürün parçası olduğunu belirten Aksoy, “İnsanlık sürekli bir dönüşüm içinde. Mimari tasarımlar da bu süreçte sürekli dönüşüm geçiriyor. Geçmiş dönemlerde yaşanan pandemiler mimariye etkilemiş. Bu pandeminin de günümüz mimarisine etkileri hiç şüphesiz olacak ilerleyen süreçte. Kentleşme de çok fazla sorunlarımız vardı. Bu salgın onu biraz daha ortaya çıkardı. Şehirlerde yapı yoğunlaşması çok fazla. Dışarı çıkamadık evet ama çıkmamız gerektiğinde de yeşil alan azlığından rahatsız olduk. Yüzlerce bina sakinin olduğu yüksek yapılı binalardan ise bireysel olarak bahçesi olan yerler de bunu sağlamak daha mümkün. Eskilerden iç avlulu evler vardı. İnsanların evlerinde yaşadığı ama avlu sayesinde komşuluk ilişkilerini de kaybetmediği. Biz dikey yapılanmayla bunu ne yazık ki kaybettik. Kentsel yapılanmayı artık daha insani olarak ele almalıyız” şeklinde konuştu.
Yatay mimariye hemen geçmek mümkün değil
Şehirlerde hemen yatay mimariye geçmenin mümkün olmadığını da belirten Aksoy, “Şehirler zaten yeterince yapılaştı. Bu yüzden şehir merkezinde yoğunlaşmadan yatay mimari ile bu saatten sonra yola devam edilmeli. Kentlerdeki dönüşüm ne yazık ki uzun vadede olabilir” dedi.
Mimari ile virüsün yayılma hızı arasında doğru bir orantı var
Salgın ile mimarinin ilişkisini bizzat görmüş olduğumuz da ifade eden Aksoy, “Salgının en büyük sebebi temas. Temas ne kadar azalırsa salgının yayılma hızını düşürüyoruz. Sosyokültürel ve ekonomik koşullardan dolayı yapının fazla olduğu yerlerde insan sirkülasyonu ne yazık ki çok fazlaydı. Mimari ile virüsün yayılma hızı arasında doğru bir orantı var. Bundan sonra nasıl tasarımlar yapılabilir? Özellikle koridor genişlikleri göz önünde bulundurulabilir. Asansörlerin kişi kapasiteleri düşürtülüp sosyal mesafeye göre tasarlanabilir. Mimarlık anlayışında yer alan birçok kurallarımız pandemi ile değişecek” diye konuştu.