|

Taşra mektuplarında sosyal hayatın her detayı var

Kitabevi Yayınları tarafından neşredilen “Taşra Mektupları Işığında II. Abdülhamid Döneminde Toplumsal Hayat”, sosyal hayattan sağlığa, ekonomiden eğitime kadar çok geniş bir yelpazede “devr-i Hamidî”yi ele alıp inceliyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 11/04/2018 Çarşamba
Güncelleme: 05:47 - 11/04/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Sacide Nur Akkaya
Sacide Nur Akkaya

“Taşra Mektupları Işığında II. Abdülhamid Döneminde Toplumsal Hayat” adlı kitabıyla Sultan II. Abdülhamid zamanında neşredilen bir gazeteden hareketle dönemin sosyal hayatını inceleyen Sacide Nur Akkaya ile konuştuk.

* Kitabınızın esas kaynağını oluşturan “Taşra Mektupları” hakkında bilgi verir misiniz?

Taşra mektuplarının kaynağı, Osmanlı Devleti’nin son yıllarında, 1894-1904 yılları arasında yayınlanan “Malumat” gazetesine dayanıyor. “Malumat”, o dönemde oldukça popüler ve belli bir okuyucu kitlesine sahip bir gazete. Ayrıca yine o zaman diliminde toprakları oldukça geniş olan İmparatorluğun birçok bölgesinden haberlerin de yer aldığı bir yayın organı. Bu haberler arasında, “Taşra Mektubu” başlığını taşıyan haberlerin olduğunu gördük. Bu başlık altında İstanbul hariç tüm Osmanlı coğrafyasını kapsayan, farklı konuları içeren birçok bilgi ve güncel haber yayınlanmış. Tüm “Malumat” nüshalarını taradığımızda bini aşkın bir sayı çıktı ortaya. Bunları okuyup içeriklerini sınıflandırdığımızda ise, o dönem hakkında çok fazla bilgiye sahip olmadığımız Osmanlı toplumunun sosyal yaşantısını etraflıca kapsadığını gördük ve bu çalışma oluştu.

* Sultan Abdülhamid dönemi İmparatorlukta “eğitim”, “iletişim” ve “ulaştırma” anlamında önemli hamlelerin olduğu bir zaman dilimi. Bu icraatlar mektuplara yansıyor mu?

Mektuplar temelde o dönemin toplumsal yaşantısına dair her tür haberi içeriyor. Eğitim, iletişim, ulaşım gibi konular da toplumun temel dinamiklerinden olduğu için mektuplara ciddi şekilde yansıyor. Biz kitapta bu konuları detaylı bir şekilde ele aldık, ana başlıklar altında bu dinamiklere ne ölçüde yer verildiğini detaylandırmaya çalıştık. Bini aşkın mektuptan çıkan veriler bize o dönemde devlet eliyle ciddi yatırımlar yapıldığını gösteriyor. Hatta bu faaliyetler çoğu zaman halktan toplanan yardım paraları ile de desteklenmiş. Her vilayette yeni okul, hastane, idari yapılar, yollar, çeşmeler ve daha birçok şey yapıldığını görüyoruz. Genelde bu yeni binaların, hangi hizmet için kullanılacak olursa olsun, özel törenlerle açılışının yapıldığı, mektuplarda detaylı bir şekilde aktarılıyor. İletişimle ilgili de, posta ve telgrafın yaygınlık kazandığını görüyoruz. Bayındırlık ve ulaştırma faaliyetleri de o dönemde oldukça hızla devam ediyor ve başta, dönemin büyük projesi Hicaz Demiryolu ile ilgili inşaattan detaylıca bahsediliyor.


EDEBÎ TARTIŞMALAR DA VAR
* “Gazete”nin halkı eğitmek için kullanılan bir araç olarak algılandığı bir devirde, taşra mektuplarında gazete kültürüyle ilgili neler bulabiliyoruz?

Basın kavramı henüz Osmanlı’da çok eski bir geçmişe sahip olmasa da biz mektuplarda halkın gazetelere ulaşması noktasında bir sıkıntı olmadığını görüyoruz. Elbette bugünkü kadar rahat bir ulaşım söz konusu değil. Ama o dönemde, abonelik sistemi mevcut ve posta ile İmparatorluğun her köşesine bu şekilde birçok gazete ulaştırılıyor. Mesela kıraathanelerde, kahvehanelerde çeşitli gazetelerin olduğunu, halkın burada hem bir sohbet ortamı içerisinde bulunduğunu hem de kültürel hayatı bu şekilde takip ettiğini öğreniyoruz. İzmir, Selanik, Trabzon, Bursa bu tarz haberlerin geldiği sadece birkaç yerden biri. Dillere göre de çeşitlilik olduğunu, mesela İzmir’de günlük ve haftalık olarak, Osmanlı, Rum ve Fransız gazetelerinin yayınlandığını görüyoruz. “Malumat”ın yanında “Servet”, “Tercüman-ı Hakikat”, “Sabah” gibi çeşitli yayınların adı geçiyor.

* Mektupların yayınlandığı dönem aynı zamanda edebî hayatın da çok canlı olduğu, edebiyat tarihine geçen önemli tartışmaların yapıldığı bir dönem. Taşra mektuplarında bu tartışmaların sesi duyuluyor mu?

Taşra mektuplarında dönemin sosyal hayatının her detayı var ve edebiyat tarihine geçen tartışmalar da söz konusu ediliyor. Ama bunlar edebi değerlendirmelerden ziyade, yüzeysel atıflar desek daha doğru olur. Mesela, dil tartışmaları ile ilgili bir mektupta, Osmanlı dilinin o günkü durumuna dair oldukça detaylı değerlendirmeler yapmış muhabir. İstanbul’da yapılan tartışmaları takip ettiğini ve bu tartışmaların sadece büyük yazarlar arasında olmaması, bu dili konuşan halkın da fikir belirtmesi gerektiğini ifade etmiş. Bu o dönem için çok önemli bir bilgi. Biz çünkü bu akımları, edebiyat tarihlerinden ve büyük yazarlarımız üzerinden takip ediyoruz. Taşra mektupları, halkın yaklaşımını bize birinci elden göstermiş oluyor. Sonra dekadanlık tartışması var. Bu Türk edebiyatında dört sene süren bir tartışma. Edirne, Kastamonu gibi yerlerden gelen haberlerde, muhabirlerin bu konuyu edebi bir şekilde değerlendirmek değil de, yanlış şekilde Batılılaşma gayreti içerisinde olan kişilerle dalga geçmek amacıyla kullandıklarını görüyoruz.

* Son olarak, kitabınızda ilgi çekici pek çok başlıktan biri de “asar-ı atika”. İnsanların antik bölgelerden çıkan eski eserlere karşı yaklaşımı nedir? Ayrıca eski eser kaçakçılığına dair de haberler var mı?

Eski eserleri araştırma, sergileme kültürü o dönemde Osmanlı halkı için oldukça yeni bir kavram. Fakat biz mektuplarda, halkın tarlasında ya da vesair yerlerde rastladığı tarihi eserlere karşı korumacı bir tavır geliştirdiğini görüyoruz. Halk çeşitli eşyalar, paralar vesaire bulduğu zaman, gerekli düzenlemelerin Asar-ı Atika Nizamnamesi’ne göre yapıldığı belirtiliyor mektuplarda. Hatta bu kanunun 14. maddesinden sıkça bahsediliyor. İlk olarak 1869 yılında yayınlanan bir kanun olmasına karşın, halkın bu noktada, mektuplara yansıdığı kadarı ile, bilinçli davranması benim bir araştırmacı olarak dikkatimi çekti diyebilirim. Eski eser kaçakçılığının da olduğunu ve bunlarla ilgili devlete yansıyan durumların yine kanunlara göre değerlendirildiğini görüyoruz.

#Taşra Mektupları Işığında II. Abdülhamid Döneminde
#Sacide Nur Akkaya
6 yıl önce