|
Neşeli dindar kızlar, mutsuz İslamcı delikanlılar: Rollerin değişimi
İsmail ağabeyin, “Neşeli dindar kızlar, mutsuz İslamcı delikanlılar” yazısını okuduğumda gayet normal, mutedil bir yazı okuduğumu düşünmüştüm. Yazı sonrası kopan fırtına beni gerçekten çok şaşırtmıştı, aslında kopan fırtına, İsmail Kılıçarslan'a gelen eleştiriler bile, yazarın ne kadar haklı olduğunu gösteren cinstendi. Dahası, biraz üzerine düşünülmesi gereken bir konu olduğuna inandığım bu mevzu, o dönem magazinsel ve gerilimli bir ortam içerisinde imha edilince, mevcut toz bulutunun dağılmasını bekledim.

En başta belki şunu belirtmek gerekiyor; Kılıçarslan, birçok İslamcı genç erkeği biraz toptancılık yaparak, sıfıra yakın kültürel bilgiye sahip olmakla itham ederken biraz kırıcı olmuş sanırım, bu noktada kardeşlerimizin gönüllerini almak elzem.

Bence mevzu ve hayret vesilesi olan şey, yaşadıkları onca şeye rağmen dindar kızların halen mutlu olabilmesi. Aslında yaşadıklarımızdan sonra, bizim oldukça mutsuz olmamız bekleniyordu. Ev ve âilede genellikle “kadın” olmaktan kaynaklı ikinci plana atılma, sosyal hayatta başörtülü olup, dindar olduğunu gösterme nedeniyle “zenci” muamelesi görme, sosyal hayatın dışına itilme, fasulye kırınca yadırganma; kırmayınca yine kınanma, ne yaparsan yap yaranamama… Prezentabl/yeterince dekolte olmadığı için iş bulamama ve eş olarak tercih edilmeme, 28 Şubat'tan dert yananlarca bile diploman olmadığı için görmezden gelinme, incitilme, kırılma, itilip kakılma, sana sırf fikirlerinden ve dindarlığından dolayı öteki mahallenin serserileri ağız dolusu küfür edince bizim İslamcı delikanlıların ölü taklidi yaptığını görme, şalının mevzu olması, evlilik vaadiyle kandırılma… daha neler neler, tüm bunlara rağmen halen mutlu olabilmemiz, halen umuda sarılabilmemiz, bir ayraç ile yola çıkıp kısa zamanda bir yetimhane yaptırabilmemiz, o umuda sahip olabilmemiz beklenmiyordu tabi. Aslında şaşırılan her şeye rağmen mutlu olabilmemiz.

Her ne kadar bu tartışma başlığında kızlar/erkekler gibi bir ayrıma gidilmiş olsa da, ben mühim hususun kızlar ve erkeklerin hayat içerisindeki rollerinin değişmesi, onların kısmen fıtratlarına aykırı davranmalarından kaynaklı olduğu düşünüyorum.

Mütemadiyen baskı gören kesimlerin temel tepkileri olur; isyan yahut asimilasyon gibi. Bu noktada dindar kızların, fıtratlarında Allah'ın kadına yüklediği ince düşünme, naiflik, umuda yatkınlık gibi hasletler hasebiyle, isyanı törpüleyerek, hayra çevirerek azim ile yer değiştirdiğini; başörtülerine mütemadiyen devam eden saldırıya karşılık vererek, örtülerine/görünen dindar kimliklerine sıkıca sarılarak asimilasyona uğramadıklarını düşünüyorum. Buna mukabil, dindar erkeklerin böyle bir tecrübesi, dindar kadınlar kadar yoğun olmadığı için çok daha relaks bir süreç yaşadılar, isyan edecek kadar baskılanmadılar ve tepkilerle uğraşmamak için kısmi asimilasyona uğradılar. Örneğin; evlilik tercihlerinde, dünyevi sosyal hayatları açmaza girmesin diye başörtüsüz kadınlarla evlenme…

Tabi bu yaşananlar, hayatın naif yönü kadını daha özelinde dindar kadını daha cevval, gözü kara, delikanlı kıldı, acıya tahammül gösterebilme, sorunlarla baş edebilme yetisi kazandırdı. Bir nev'i erkeklere has fıtratsal özellikler bizim kızların hasletleri oldu. Dindar kadınlar, bu tecrübeleri bizzat yaşarken, bu acı tecrübelerin hikâye edicisi erkeklere, nargile kafelerde teorik siyasi çıkışlar arama, pratik yapmama, yüzleşememe rolü kaldı.

Bu mevcut rol değişimleri, eğer dikkat edilmezse, İsmail ağabeyin yazısındaki düşüncelere ehemmiyet verilmezse gittikçe daha da artacak ve bir problemi çözülemez hale getirecek.

Mutluluk bahsine gelirsek; aslında mutlu değiliz İsmail ağabey, oldukça kırgınız, belki sen bilmezsin, itilip kakılmaktan yorulduk, kaba saba adamların düşünmeden sarf ettikleri sözler içimizi paramparça etti, bir daha dirilmeyecek ama bizimle yaşaması gereken yanlarımız öldü, şimdi bunları yazarken tanıdığım tüm İslamcı kızların hüzünlü öyküleri geçiyor aklımdan, mutsuz hissediyor ve hepsi adına birer gözyaşı döküyorum, ölen yerlerimizi belki diriltir diye… Ve ağlayabilen yerlerimizin dirilttiği katledilen yerlerimizin dirilişine şükrederek, kaldığımız yerden devam etmek üzere yola koyuluyoruz:

Kermes toplantısı yapmak, tefsir sohbeti dinlemek, ayraç satmak, falan hocanın makalelerini tahlil etmek, filanca yazarın kitabı üzerine konuşmak, sempozyumlara katılmak, yabancı dil öğrenmek üzere yola koyuluyoruz, aslında oldukça mutsuzuz ama kendimizi o mutsuzluğa hapsedip, hepinizi hayret ettirecek şekilde mutlu olmanın yollarını arıyoruz, koşuşturuyoruz, ter akıtıyoruz, mutsuzluğumuzu belli etmeden ve hiç durmadan, lütfen artık İslamcı erkeklerde… aksi halde rolleriniz üzerimizde kalacak ve siz hep mutlu olduğumuzu sanarak, mutsuzluk zırhında her şeyimizi kaybettireceksiniz, haydi bismillah!
#İsmail Kılıçarslan
#İslamcı
#hikâye
9 yıl önce
Neşeli dindar kızlar, mutsuz İslamcı delikanlılar: Rollerin değişimi
Efendimiz’in (sav) orucu-2
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim