|
Yeşil kalkınma dönemi başlıyor
Ekonomik büyüme ve çevre arasında dengeyi
gözetleyen
kalkınma, sürdürülebilir kalkınma olarak adlandırılmakta.
1990’lı yıllarının başında, özellikle sürdürülebilir kalkınmada
çevre boyutunun
geçmişe nazaran daha önemli hale geldi
ği bir dönem başladı. Önlem alınmadığı taktirde büyük çevresel sorunlara ve iklim krizlerine neden olacağı öngörüsüyle iklim değişikliği konusunda yeni inisiyatifler başladı.
Bu inisiyatifler, bugün gündemde olan
yeşil kalkınmanın da ilk nüvesi
oldu.

1992 yılında Rio de Janeiro’da imzalanan ve 1994 tarihinde yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve 1995 yılında Berlin’de gerçekleşen 1. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP1) yeşil kalkınma konusunda atılan en önemli adımlar oldu.

Yine 1997 yılında gerçekleşen 3. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda (COP3) imzalanan
Kyoto Protokolü ve 2015 yılında 21. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda (COP21) imzalanan Paris Anlaşması
yeşil kalkınmanın daha somut hale geldiği
önemli
adımlar oldu.

Bu yıl Glasgow’da gerçekleşen 26. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP26) yeşil kalkınmanın nasıl gerçekleşeceği, ülkelerin bu sürece katkısının ne olacağı ve dolayısıyla bu konuda izlenecek yol haritasının nasıl olacağı konusunda önemli bir zirve oldu.

YEŞİL KALKINMA İÇİN YEŞİL MUTABAKAT
Yeşil kalkınma için ülkeler iklim zirvelerinde alınan kararlara uyum kapsamında adımlarını hızlandırdılar. Bu sürecin en önemli aktörü olan Avrupa Birliği (AB), 2019 yılında açıkladığı
Yeşil Mutabakat ile hem 2050 yılında iklim-nötr kıta olma hedefini hem de sanayisinin dönüşümünü gerektiren yeni bir büyüme stratejisini ortaya koydu.
AB ülkeleri gibi Türkiye, Güney Kore, Japonya ve Çin gibi birçok ülke de bu dönüşüm için gerekli olan yol haritalarını belirlediler.
Artık ekonomik büyüme ve dolayısıyla iktisadi kalkınma için yeni bir stratejiden bahsediyoruz. Bu büyüme stratejisi hem yeni bir kalkınma planını beraberinde getirecek hem de tüm ekonomik politikaların yeşil kalkınma çerçevesinde şekilleneceği bir dönemi başlatacak.
Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında hayata geçecek eylemler ile başta enerji, ulaşım, sanayi, finans, inşaat, tarım dahil ekonominin birçok sektöründe yeni bir dönem başlıyor.
PEKİ ÜLKELER YEŞİL KALKINMA DÖNEMİNE HAZIR MI?

Açıkçası, dünya yeni bir kalkınma dönemine giriyor.

AB ülkeleriyle ticaret yapacak olan tüm ülkelerin, yeşil kalkınma
sürecine
dahil olmasının artık zorunlu olduğu bir dönem başlıyor. Çünkü ticarete söz konusu olan malların üretimi
ve uluslararası yatırımlar için kullanılacak enerji kaynağı artık standardı belirleyen en önemli husus olacak.
Dolayısıyla, uluslararası ticaretin kuralları yeniden belirlenecek.

Dünya ticaretine yön veren Güney Kore, Japonya, Çin gibi ülkelerin ekonomilerini yeşil kalkınma çerçevesinde bir dönüşüme sokmaları gerekmektedir. Özellikle uluslararası seviyede rekabet edebilmek ve dünya ticaretinden ciddi bir pay alabilmek için yeşil kalkınma dönüşümünün birçok ülke tarafından zaruri olarak yapılması gerekiyor.

Yeşil kalkınmanın hayata geçmesi, yani
bu dönüşümün başarılı bir şekilde gerçekleşmesinin gerekli koşulu
ise özellikle gelişmekte olan ülkelere
yeşil finansman
kaynaklarının sağlanmasıdır.
Burada da en büyük sorumluluğun
gelişmiş ülkeler ile uluslararası kurum ve kuruluşlara düştüğü oldukça açıktır.
#BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
#Glasgow
#Paris İklim Anlaşması
2 yıl önce
Yeşil kalkınma dönemi başlıyor
Kadınlar, haklar ve İslam toplumları
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü