|
Demokrasi kadına ve kıza el koymakla korunmaz…

Canan Kaftancıoğlu’nun, Özgür Özel’in sözleri, Ragıp Zarakoğlu’nun yazısı ile beraber darbe söylemi tekrar Türkiye’nin gündemine girdi. Nedense bir türlü darbe tehditlerinden kurtulamıyoruz. Her çevre onu bir imaj olarak kullanıyor. Tehdit, gözdağı ve yönlendirme için bu imaja başvuruluyor. Türkiye, zaten on yılda bir darbelerle ömür geçirmiş bir ülke. Arada Cumhurbaşkanlığı seçimlerini yönlendirme ve 27 Nisan Bildirisi gibi girişimleri de hatırlarsak darbeyle hep burun buruna yaşayan bir sistemimiz var. Darbeci zihniyete karşı demokratik bilinç ve demokratik kurumlar tam yerleşmedikçe bizim bu tehditlerden kurtulmamız da epey zor.

CHP’nin siyasal kültürü zaten darbelere aşina. Demokratik rekabet sertleşince ve iktidara gelme imkanından mahrum kalınca, içindeki çeşitli mahfiller ve özellikle siyasal elitler darbeye göz kırpmaya başlıyor. Orduyu göreve çağırma, rejimi kurtarma, irtica ile başa çıkma gibi söylemleri yükseliyor. Şimdi de irtica yerine “siyasal islamcı” kavramı kullanılıyor. Bu kavram etrafında bir tehdit algısı üretilmeye çalışılıyor. Türkiye’de yapılan bütün darbelerde “dinin” önemli bir gerekçe olarak ileri sürüldüğünü düşünürsek şimdi de “siyasal islamcı”lıktan bahsedilmesi oldukça dikkat çekici. SP, DP, MNP, MSP, RP ve FP gibi bütün muhafazakar ve Milli Görüş partilerinin darbeciler tarafından irtica getirdiği suçlamasıyla kapatıldıklarını düşünürsek söz konusu geleneği daha iyi anlayabiliriz.

Darbeciliğe karşı mücadele etme tarzı da çok önemli. Kullanılan söylem ve ortaya konulan davranışlar kimi kez darbeyi engellemek yerine tam tersine onu kışkırtır. Darbeci zihniyeti ve tutumları meşrulaştıran ve kışkırtan bir rol üstlenir. Bundan dolayı hem kurumsal hem de söylemsel mücadele büyük bir önem taşımakta. Türkiye kurumsal temelde demokratikleşme ve reform hamleleriyle darbecilik meselesini kökten çözmek için çok önemli adımlar attı. Ama yine de tam başarıya ulaştığını söylemek zor. FETÖ olayı ile beraber bu süreç başka bir şeye döndü ve yarıda kaldı. Darbecilerin yargılanarak ceza alması süreci tam manasıyla gerçekleşemedi.

Darbeciliğe karşı zihniyet, söylem ve sivil toplumsal mücadele de çok önemli. Ancak bunun dili ve tarzı belirleyici. Listeler hazırlamak, kadınlara ve kızlara el koymak, gazeteci kadınları tehdit etmek gibi oldukça gayri insani ve barbarlığa dayalı tutumlar darbeciliği meşru gösteren yaklaşımlar. Bu söylem ve yaklaşımlar eşkiyalığı, şiddeti ve el koymayı öneriyor. Keyfiliği ve zorbalığı anlatıyor. Ciddi manada tehditler içeriyor. Kamuoyunda kendisine görevler ihdas ediyor. Türkiye’nin toplumsal gündemini daha da kutuplaştırıyor. 15 Temmuz’da insanlar sokağa çıktıkları zaman ne kimsenin malına el koydular ne de kadınlarına. Listeler de hazırlamadılar. Doğrudan darbenin öznelerine karşı dik durdular, direndiler. Onların en büyük meydan okuma meşruiyeti de buydu. Şiddete karşı mesafe içinde oldular. Günlerce sokağa çıkmalarına rağmen hiçbir zaman yağmalama gibi gayri meşru tutumlar içine girmediler.

Demokrasi, Türkiye’de her zaman muhafazakar, dindar ve islamcı kesimlere olumlu yansıdı. Bu toplumsal kesimlerin önünü açtı, devlete katılımını sağladı, kendilerine temsil etme imkanı verdi. Soğuk savaş islamcılığının demokrasiye karşı şüphe içindeki tutumu da anlamsızdır. Demokrasi, dinin ve dinden neşet eden yapıların Türkiye’de yükselişine yol açmakta. Çünkü demokrasi millet iradesinin hakimiyeti. Bundan dolayı demokrasiyi korumak ve ona uygun hareket etmek öncelikle konumlarını büyük oranda ona borçlu olan toplumsal kesimlere düşer. Demokrasi , komşularını listelemek ya da insanların kadınlarına ve kızlarına el koymakla korunmaz. Bu ilkel linç kültürü, bu devletin ve bu milletin hiç bir zaman hak etmeyeceği bir şey.

Ak Parti iktidarının aktörleri, Türkiye’nin en muhalif damarlarından demokrasiyle yükselerek en tepeye geldiler. Cumhurbaşkanımız Erdoğan, hapisten çıktı ve demokratik mücadelesiyle devletin başı oldu. Aynı şekilde çeşitli aydınlar, bürokratlar ve toplumsal kesimler de bu yükselmeyi ve katılımı yaşadılar. Türk demokrasisinin bu katılımcı ve bütünleştirici yönü korunmaya devam edilmeli. Seçimle gelme ve seçimle gitme, muhalefet ve hukuk devleti ilkeleri korundukça sistem çalışmaya devam eder. Darbe diye bir mesele de olmaz.

#AK Parti
#Demokrasi
#CHP
4 yıl önce
Demokrasi kadına ve kıza el koymakla korunmaz…
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi