|
“Evren Hocanım gitti...” Tefrika roman: 16

Hayatımıza birden karıştığı gibi birden ortadan kayboldu Evren Hoca.

Annem sonunda her zamanki gibi haklı çıktı. Evren Hocanım gittikten sonra hem babaannemin hem de öteki altın kızların hayat enerjileri, “Allah nazarlardan saklasın” dedirten neşeleri kayboldu.

Bir araya bile gelmiyorlar. O sosyalleşmeler, dünyanın geri kalanına kendi hayat tecrübesini aktarma gayretleri yok oldu gitti.

Televizyondan öğrenilip evlatlara, torunlara aktarılan bilgiler yerini neşesiz bir boşluğa bıraktı.

Şimdi hepimiz bir merakla babaannem yeni bir paylaşımda bulunmuş mu diye face hesabına bakıyoruz. Hiçbir hareket yok.

En son Evren Hocanımla gittikleri Urfa gezisinin fotoğrafları var.

Aramızda Evren Hocanım’a en çok takmış olan Gülderen Yenge bile “Yiğidi öldür hakkını yeme” demeye başladı.

Düzenli olarak babaannemin evine gidiyor onu bize getirmeye çalışıyoruz ama pek işe yaramıyor. Biz gidince bir müddet kanepenin üzerinde oturuyor ama sadece bir müddet. Sonra elini başının altına alıp ayaklarını karnına kadar iyice çekip büzüşerek öylece televizyona bakıyor. Televizyon her zaman açık ama sesi kapalı. Ekrandaki yazıları okuduğunu, ekrandaki haraketliliği takip ettiğini hiç zannetmiyorum.

Annem eline nakış torbasını alarak düzenli olarak babaanneme gidiyor bize bir şey söylemiyor ama onun Alzheimer riski altında olduğunu düşündüğünü biliyorum. Çünkü son zamanlarda ne zaman onu dizüstüne bakarken görsem hep Alzheimer belirtileri üzerine araştırma yaparken buluyorum. Alzheimerda da bu kadar kilo kaybediliyor mu?

Evren Hanım hayatlarından çekilince “Altın kızlar”ın hepsi de babaannem gibi mi olmuştu? Annem onları eve davet etti. Davetine icabet eden olmadı. Birkaç hafta sonra bu defa babaannemin evine davet etti. “Naciye Paşa biraz keyifsiz, sizi görmek onun için sürpriz olur” dedi. Davete sadece Ferdane Hanım icabet etti. Tuhaf bir şekilde Ferdane Hanım da çok zayıflamış. Babaannem kadar olmasa da onun da kemikleri sayılabilir hale gelmişti sanki.

Annem o gün servis için beni de çağırdı. Ki normalde kendisinin rahatlıkla başa çıkabileceği bir şeydir. Ama sanıyorum gördüklerini gören başka gözler olsun istiyordu. Dediğim gibi... Ferdane Hanım babaannemden daha iyi sayılırdı. Diğer altın kızlar hakkında ondan biraz bilgi almayı denedi annem fakat Ferdane Hanım, “Hiç bilmiyorum, işte en son Urfa gezisi...” deyip lafın arkasını getirmedi.

Evren Hocanım meselesine gelince...

Urfa gezisinden sonra paylaştığı fotoğraflara yazdığı yorumları ancak şimdi anlayabiliyorum. Bugünden geriye bakarak. “Yaşam koçluğunu yaptığım altın kızlar” diye bir gönderi paylaşmış. Biz o zaman bu cümlede hiçbir fevkaladelik görmemiştik.

Babam bir tesadüf eseri Evren Hanım’ın izini buldu. Evren Hanım yaşam koçluğu işine devam ediyordu. Türkiye’nin ilk üç zengininden biri olarak anılan C.R. Holding ailesinin yaşlıları ile birlikte yaşıyor, onların hayattan tat almasına eşlik ediyor ve ayda 6 bin dolar kazanıyormuş. Evet, altı bin dolar.

Evren Hanım’ın ki orada adı Evren değildi, artık emekli fizik öğretmeni de değildi. Hemşire idi. C. Bey’in annesine, kayınvalidesine, iki teyzesine ve karısının yaşlı ablasına eşlik ediyor, her gün onların tıbbi bakımlarını yapıyor, psikolojik destek almalarını sağlıyor ve aileleriyle ve birbirleriyle neşeli vakit geçirmelerine temin ediyormuş.

Başka birinden bahsediliyor olsaydı yok artık derdik. Demedik, bütün bunları babaannem ve arkadaşları üzerinde uyguladığını biliyorduk. Bir farkla onlardan para almamıştı. Büyük ihtimal onların imkânları ile görmek istediği yerleri görmüş, onlara ruh olarak yakın ama onlardan daha dinç olmanın verdiği avantaj ile gözlemini yapmış, yaşlı insanların ihtiyaçlarını tespit etmiş ve böylece kendisi için muhteşem bir meslek icat etmişti. Geleceğin yeni meslekleri konusunda aldığım seminerleri boşa çıkartacak kadar yaratıcı idi Evren Hanım.

Bu, son derece iyimser bir yaklaşım. Beki de yaşlı insanlar üzerine planlar yapan çetenin üyesi idi Evren Hocanım.

Niye şimdiye kadar Evren Hocanım’ın kimliğini soruşturmak aklımıza gelmemişti? Yaptığı hizmetten memnun idik. Aklımıza geleni hızlıca geldiği yerden kovmuş, babaannemin müstakil hayatını, o öyle diyordu -herkesin hayatı müstakil olmalı- keyifle izlemeye koyulmuştuk.

Diğer aileler ne yapmıştı? Neden biz şimdiye kadar altın kızların evlatları ile hiç irtibata geçmemiştik?

Devamı haftaya Cuma günü...

#Evren Hoca
#Tefrika
#Roman
4 yıl önce
“Evren Hocanım gitti...” Tefrika roman: 16
Benim ittifakım, senin ittifakın, onun ittifakı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?