|
Artık dalanmayalım

Tevrat''ın, İncil''in ve Kur''an-ı Kerim''in “Dâbbet-ul-Arz” (Arz''ın Canavarı) olarak nitelediği bir örgüt; insanlığı üç yüzyıldır dalayıp durmakta. Neml Suresi''ne bakılabilir.

Ne var ki, bu fesad odağı inine çekildiği zamanlarda bile kuzu postuna bürünerek “Dâbbe-t-ul-Arz”ın – hâşâ –Emirul-mü''minin olduğu, tostoparlak ve insanlığa öğüt verecek bir nesne olduğu, insanlığı dalamayıp güzel öğüt vereceği gibi kafa karıştıran sözler ortaya atmışlar, hatta Kur''an-i Kerim''e hareke konmaya başlandığında, “kelem” kökünden gelip “dalama” (Canavarın ısırması, parçalaması, zarar vermesi) anlamına gelen fiili, “tukellimuhum” (İnsanlıkla konuşacak) şeklinde anlamlandırmışlardır.

Resul-i Ekrem (S.A) mü''minleri uyarmıştır: “Mü''min bir inden iki kez dalanmaz”. “Müslim” değil, “mü''min”buyurulduğuna dikkat etmeliyiz: Müslim aldatılabilir ve dalanabilir. Mü''min; zahiren müslim olmakla yetinmeyen Sevgi ehlidir, Dâbbet-ul -Arz Haricileri - kendisi o sırada ininde olmasına rağmen – yaman dalamıştır. Bugün de Hariciler''e eş konumda müslümanlar vardır ki, Canavarın kendilerinden önce nice toplulukları daladığını bilirler, buna rağmen bilinçaltlarından yükselen yanlış niteleme etkisiyle; Canavarın aslında iyi bir varlık olduğunu, Usame''nin, Saddam''ın vs. haklı ve meşru sebeplerle dalandıklarını, kendilerinin canavarın dostu ve müttefiki olduklarını söyler ve nihai dalanmadan önceki dalanmaları “tıbbi hacamat” sanırlar. Bu gafletlerinden kurtuldukları anda da işleri bitmiş ve defterleri dürülmüş olur.

İran Devrimi''nden sonra Canavarın hacamatları da çoğaldı. Devrim''e kadar tanıdığım Aleviler ”biz de oniki imam mezhebindeniz” derlerdi. 1990''dan sonra, 1960-1964 arası kendisinden hiç böyle bir söz duymadığım kimse, yirmidört yıl sonra bir toplantıda karşılaştığımda bu kez “Alevi''yim amma materyalist Aleviyim” diyerek benimle arasına aşılmaz bir sınır çizgisi çekti. Daha sonra bir başka zat; “Ali”siz Alevilik” fitnesini ortaya attı. Teknoloji''nin ilerlediği bir çağda her İslam ülkesinde sayısız “dalama” vak''aları oldu, ne var ki, bunlar Resmi Tarih labarotuvarlarının kayıtlarına “dalama vak''ası” değil de “şifa niyetine, Canavar''ın yaptığı hacamatlar” olarak geçirildi.

İçeride ve dışarıda sürekli sınav sorularıyla karşı karşıyayız.

Yine dalanacak mıyız?

“Dabbet-ul-Arz Amca”yı; biz ne zaman hastalanırsak körüklü çantasını kapıp gelen ve bize igne yapan “iğneci”amca zannedersek, elbette yine dalanırız. İğneci Amca''nın iğnesinden öyle zehir fışkırır ki derdimiz bir iken bin olur: Kürt - Türk, Şi''î- Sünni, Alevi- Şi''î/ Sünni, Müslüman , Hristiyan, Lâikliği benimseyen – reddeden bira festivalinde alkollü bira severler ile alkolsüz bira tarafdarları gibi sorunlarla içte ve dışda insanlar birbirine düşürülür. Bizde Madımak Oteli Faciasını, daha önce de benzerlerini yaşamadık mı?

Bir zamanlar yeryüzü cenneti gibi yöreleri olan Afganistan''da bugün kız okullarına “dalanmışlar” baskın yapıyor. İğneci Amca''nın zerk ettiği fitne virüsleri tek tip değildir. Sürekli de yenisi üretilir. Salman Rüşdi olayından sonra, şimdi de İran''a karşı yeni bir dalanmış ortaya çıkarıldı: Salman Rüşdi''nin yerini almaya can atan bir bedbaht! Başka bir bedbahta da Şi''î - Sünni ihtilafı yarasını azdırma görevi verildi. (Şi''î Beyannamesi)

İğneci Amca''nın herkese iğne yapmasına gerek yoktur. Bir sefarad atasözü okumuştum: Bir kişi, bin kişiyi delirtir. Hele “iletişim” in bu derece hızlandığı ve yaygınlaştığı devirde, bir kişi onbinleri de delirtebilir. Derhal ümitsizliğe kapılmayalım: Allah''ın yardımıyla, bir kişi de belki onbin kişiyi uyandıramaz mı? İslam''ın Füru''i Din ilkelerinde “ma''rufu emr/ münkerden nehy “ ilkesi bu hikmetle yer almaz mı?

Şu halde artık bir an önce Hakk ve bâtıl arasında rakkase olmayı bırakmamız ve Hakk''a bağlanmamız gerekiyor.

Bazı gerçek Azizan; Aleviliğin İslam''dan ayrı bir din olarak nitelenmesine karşı çıkmışlar. Eyvallah ve Elhamdülillah! Var olsunlar! Bu günlerde en fazla başvurulan yöntem; Türkiye''de Aleviler''e, Suriye''de ve Irak''ta Sünnilere zulmedildiğini ileri sürerek fitne çıkarma yöntemidir. Tarih boyunca ve yakın geçmişte, hatta bugün, hiç mi zulüm olayı yoktur? Bu soruya olumsuz cevap verirsem, kendimle çelişkiye düşerim. Ancak, Dâbbet-ul-Arz''ın gönüllü bi''atçisi olan yönetimlerin ülkelerinde bu zulümleri yapanlar için “yakışır haspaya!” denmekte, buna karşılık, bi''at etmeyenlere karşı çağdaş Hariciler ayaklandırılmakta, Dâbbet-ul-Arz''ın propağanda merkezleri ayaklanmaları bastırma hareketlerini dahi “eşi görülmemiş zulüm” olarak tanıtmaktadırlar. Bu arada çağdaş Hariciler''in zulümleri de derhal alaşağı edilmek istenen yönetimlerin zimmetine (pasif) yazılmaktadır.

Böyle bir dünyada iman, sevgi ve ümid ile “bekleyiş” olmaksızın yaşanır mı? Mevlâ görelim neyler? Neylerse güzel eyler! Canavar''ın Tarih''in Hayvanat Bahçesi''ne kapatılıp Adalet''e susayanların susuzluğunun giderileceği, Sevgi''nin Arz''a hakim olacağı günü bekliyorum.

Canavarın dalamasıyla ırkçılık, kin ve kan davası virüsü kapanların da hiç değilse Ramazan''da kendilerini dizginlemeleri çağrısına katılmamak da elde değil! Ramazan sonrasında da Bayram''ı sürekli kılalım! Irkçılık, kin ve kan davası virüsü kapanlar Allah''dan şifa istesinler ve samimi iseler derhal şifa bulacaklarını bilsinler.

Herkes kendini bir hesaba çekse ve Rahman ve Rahim Allah''dan “dalanma “ dolayısıyla kaptığı hastalığın şifasını istese ne güzel olur! Bira Festivali''nde, Hazret-i Hâlid ibn Zeyd civarında alkollü içki içilmemesini isteyenler haklıdırlar.

Ne var ki- şimdi kaldırılmış mıdır bilmiyorum- “Eyüp Sultan”ın türbe kapısının karşısında Yezid övgüsü levhası dikilirse, Yezid elbette içkisini de birlikte getirir.

Selâm!

12 yıl önce
Artık dalanmayalım
Kara dinlilerle milletin savaşı
Avrupa kurnazlığıyla, Türkiye’ye ahlaksız teklif
‘1 gün savaşı’…
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek