|
Dünyada “Büyük Türkiye”, içeride “son bozguncular.” Bu bir iç politika meselesi değil, “içeriden kuşatma” meselesidir.
“Türkiye;
Osmanlı
İmparatorluğu’nu yeniden kuruyor.”
Türkiye;
Batı’dan uzaklaşıp kendi güç haritasını
çiziyor.
Türkiye;
Doğu Akdeniz’i kendi gölü haline getiriyor.
Alabildiğine güçlenen
donanma ve diğer savunma araçlarıyla,
D. Akdeniz’deki
oyunlara müdahale ediyor, hesapları bozuyor, kendi oyununu kuruyor.
Türkiye; Batı blokuna karşı
kendi cephesini
inşa ediyor. Bir
coğrafya ortaklığının
temellerini atıyor. Müslümanlarla, Arap sokaklarıyla yeni bir
siyasi iklim
oluşturuyor.

Türkiye yeryüzünün eksenini değiştiriyor.

Türkiye;
Afrika’nın tamamında Fransız etkisini, sömürge nüfuzunu kırıyor.
Libya
müdahalesi ile
Kuzey Afrika’
da güç denklemini değiştirdi. Kuzey, Orta ve Doğu Afrika’da inanılmaz
nüfuz alanları
elde etti, bu da
yüzyılların sömürgeci güçlerini telâşlandırdı.
Türkiye;
Atlantik’ten Pasifik kıyılarına kadar yeni bir siyasi dalga, yeni bir siyasi kimlik oluşturuyor.
Hem bölgesel hem küresel ölçekte
itirazlar
yükseltiyor, öneriler sunuyor,
öncülük
ediyor,
modeller
öneriyor. Yeryüzünün
ana ekseni
ndeki bu hareketlilik, dünyanın gelmiş geçmiş bütün
güç kalıplarını sarsıyor.

Türkiye, şimdi de Anadolu ile Orta Asya’yı birbirine bağlıyor.

Türkiye;
Karabağ savaşıyla Kafkasların jeopolitiğini değiştirdi. ABD ve Avrupa’nın Kafkaslarla bağını kopardı.
Şimdi
Anadolu ile Orta Asya’yı birbirine bağlıyor.
Ekonomik, güvenlik alanında oluşan bu bağ, zamanla siyasi ortaklıklara dönebilir. Bu da,
Kafkaslardan Orta ve Güney Asya’ya kadar büyük bir dönüşüme
yol açabilir.
Türkiye;
Suriye’nin kuzeyindeki müdahale
leri ile hem kendisi için en önemli güvenlik sorununu giderdi,
oluşabilecek tehditleri sınır dışına taşıdı
hem de Güney’den gelebilecek diğer
tehditleri ortadan kaldırdı.
Suriye müdahalesi,
hiçbir bölgesel projenin Türkiye’siz ya da Türkiye’ye karşı yapılamayacağını
gösterdi.

Türkiye artık bağımlı ülke değil, kendi “Büyük Oyun”unu kuruyor

Türkiye; artık ABD’nin, Avrupa’nın ya da bir başka büyük gücün nüfuz alanına hapsedilecek bir ülke değil. Kendi “Büyük Oyun”unu
kuruyor, büyükler liginde hareket ediyor, sahada ve masada bu güç ve rolle pozisyon alıyor.
Türkiye;
ekonomi, bilgi devrimi ve özellikle savunma alanında
olağanüstü yeniliklere adım atıyor. Her alanda
bağımlılıktan
kurtuluyor. Üretim, pazar alanlarını çeşitlendiriyor. Bu alanda
güçlü bir bilinç
inşa ediyor.
Türkiye; pandemi
döneminde
birçok ülke sınıfta kalırken
şaşırtıcı bir
organizasyon, mücadele yeteneği
ortaya koydu.
Salgınla mücadelesiyle, sağlık sistemi ve imkânlarıyla, yerli aşı çalışmalarıyla, dünyada üretilen aşının tedarikiyle
birçok Avrupa ve gelişmiş ülkenin önüne geçti.

Bütün bunlar bizim ‘hamaset’imiz değil. Onlar söylüyor.

Bu
tespitlerin, analizlerin, iddiaların
listesi çok uzun.
Bunları biz söylemiyoruz. Bizim “hamaset”imiz değil.
Coşkumuz, heyecanımız, hayalimiz değil.
Onlar söylüyor,
onlar konuşuyor, onlar yazıyor.
Her gün
Avrupa medyasında, ABD medyasında, Orta Doğu medyasında, Asya medyasında
okuduğumuz cümleler, değerlendirmeler bunlar. Dünyada
“Türkiye ne yapmaya çalışıyor, Erdoğan’ın kafasında ne var”
sorularının cevabını arayan yazıların, açıklamaların sayısı o kadar arttı ki, tartışmaların büyük bölümü
içeriye taşınmıyor
bile.
Bazı Avrupa ülkelerinin
“Türkiye içişlerimize karışıyor”
açıklamalarını, bazı ülkelerin
“Türkiye uzayı da silahlandırmaya başladı”
gibi uçuk iddialarını saymıyorum.
Ama bir gerçek var.
Dünya, “Büyük Türkiye” algısına alışmaya,
onu
tanımaya, çözmeye ve tanımlamaya
çalışıyor.

Suriye’de, Akdeniz’de, Orta Doğu’da ‘Türkiye karşıtı cephe’ kuruldu. Üçü de çöktü…

Sadece tartışmakla kalmıyorlar, kalmadılar.

Suriye’nin kuzeyinde “Türkiye karşıtı cephe” kurdular.
ABD, Avrupa ülkeleri, bazı Arap ülkeleri, terör örgütleri hep birlikte “Türkiye savaşı” yürüttü.
Başaramadılar, cephe dağıtıldı.
Doğu Akdeniz’de “Türkiye karşıtı cephe” kurdular. Avrupa ülkeleri, ABD, bazı Arap ülkeleri
D. Akdeniz ve Ege’den çevrelemeye, bu ittifakı da
“Akdeniz gazı”
ile kamufle etmeye çalıştılar. Ama
“Batı’dan çevreleme, durdurma”
tezi de başarısız oldu, şimdilik çöktü.
Arap/Müslüman ülkelerden “Türkiye karşıtı cephe” kurdular.
Birleşik Arap Emirlikleri (
BAE
) Veliahtı
Muhammed bin Zayed
ve
Suudi Veliaht Muhammed bin Selman
ile bütün Arap dünyasını Türkiye’ye karşı kışkırttılar. Görünüşte
“İran tehdidi”
ne hazırlık yapıyorlardı ama aslında
Türkiye’yi coğrafyadan tecrit etmek
için bir plan hazırlanmıştı.

Çirkin, kanlı ve kirli savaşlar yürüttüler.

ABD, Avrupa, İsrail’in talimatlarıyla hareket eden
bu cephe,
terör örgütlerine
destekten
finansal darbeye, 15 Temmuz işgal girişiminden Kafkaslara,
coğrafyanın tamamında Türkiye’nin uzandığı her yere,
amansız saldırılar
yürüttü. Çok
çirkin, kanlı, kirli
bir savaştı bu.
Bin Zayed ve Bin Selman,
ellerine tutuşturulan bu kurgu ile
çok büyük bir hata
yaptı. En zor zamanda Arapların yanında olacak Türkiye’yi hedef aldı.
Ne oldu?
Şimdi kıvranıyorlar.
Körfez ülkeleri Katar ambargosunu bıraktı. Hep birlikte
“Türkiye ile yakınlaşma”
mesajları veriyorlar. İlişkileri düzeltmeye çalışıyorlar.
“Körfez Cephesi”
de dağılmış durumda.
Bütün bu cephelerin ana amacı
“Türkiye’yi durdurmak”
tı. Durduramadılar.
Durduramayacaklarını anlayacaklar.

“Erdoğan’ı devir, Türkiye’yi durdur” Bu bir iç politika meselesi değil, “içeriden kuşatma” meselesidir.

Batı’da ve Doğu’daki Türkiye tartışmaları aynı zamanda Erdoğan tartışmasıdır.
Çünkü
Erdoğan’la Türkiye’nin yükselişi aynı kavramdır.
Onlar da öyle tanımlıyor.
Erdoğan’ın öncülüğünün Türkiye’yi buralara taşıdığını biliyorlar. Bu yüzden her alanda ve ısrarla
“Erdoğan’ı devir, Türkiye’yi durdur”
planı uyguluyorlar.
Ama
rüzgâr onların aleyhine,
Türkiye’nin lehine işliyor.
İşte içeride anlatamadığımız bu! “İç cephe”
üzerinden yoğun
karartma
uygulanan gerçeğimiz bu. Bu karatmayı kaldırmak,
gerçeği anlatmanın dilini
çözmek zorundayız.
Öyleyse,
mücadele de içeriden başlayacaktır.
Karşı karşıya olduğumuz şey,
iç politika meselesi değil, “içeriden kuşatma” meselesidir.

Dünyadaki “Büyük Türkiye” algısı ve içerideki “son bozguncular…”

Bazı
partilerin, muhalif liderlerin, terör örgütlerinin, “etki odaları”nın, kurguların, yalanların,
bu amaçla yönetildiğini, yönlendirildiğini artık biliyoruz.
Kimse dünyayı bu kadar etkileyen Türkiye’nin
aklını ve direncini
hafife almasın.
“Büyük Türkiye” algısı dünyada yerleşiyor. İçerideki “son bozguncular”,
hangi plan ve projeyle hareket ederlerse etsinler bunu durduramazlar. Büyük hesapları, küçük oyunlara kurban edemeyiz.
Onlar da kabullenmek zorunda kalacaklar. Kabullenmeyen
Türkiye gerçeğini, yükselişi, dünyayı ve tarihi ıskalayacak.
#Büyük Türkiye
3 yıl önce
Dünyada “Büyük Türkiye”, içeride “son bozguncular.” Bu bir iç politika meselesi değil, “içeriden kuşatma” meselesidir.
İki yol arasındaki temel fark teville ilgilidir
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?