|
Mustafa Hoca

Lisede, felsefe grubu derslerimize girerdi. Bizleri, o zamanlar ''tuhaf'' bulduğumuz sorularla kışkırtır, âdeta üstümüze üstümüze gelirdi. Kimi zaman tartışırdık. Esasen amacı, biz gençleri düşünme, akletme, akıl yürütme faaliyetine hazırlamaktı; bunu sonradan anladık. Hiç unutmuyorum; bir keresinde “Nimet nedir?” diye sormuştu da, hepimiz apışıp kalmıştık..

O kendine özgü “felsefeci” edâsıyla okuldaki diğer hocalarla da tartıştığını, bazen onları da keyif kaçırıcı sorularla sıkıştırdığını duyardık.

Mustafa Öz, hayatı boyunca felsefenin temel meseleleriyle boğuştu-durdu. Özellikle ''sevgi'' konusunu, bu olguyu bir mesele, felsefî bir mesele biçiminde algılayarak, enine-boyuna işlerdi. Mistik/spritüalist bir dünyası vardı. Tasavvuf bağlamlı eğilimleri dolayısıyla yoğunluğunu bu tür meselelere hasrederdi. Daima düşünceli görünür, yürürken önüne bakar, dünyadan soyutlanırdı.. Bazen kafası çok karışık, bazen bütün meseleleri halletmiş bir portre verirdi.

Aslında, yerini bulamamış ve dolayısıyla kadri-kıymeti bilinememiş biriydi o. Memuriyetin getirdiği mecburiyetlere boyun eğmiş ve sonunda kaderine razı olmuştu.

Bursa''da çeşitli çevrelere girmiş-çıkmış, hemen her kümelenmenin felsefî çapını tartmış ve bir kanaate varmıştı. Mustafa Öz''ün sahih bir felsefeci olarak anlaşıldığı ve derinliğine vâkıf olunduğu hususunda kuşkular taşıdım hep. Zira, zaman zaman, hayatı dar kalıplarla algılayan, fanatik, bağnaz çevrelerin hışmına uğramaktan müştekiydi.. Sonradan, gülüp geçerdi onlara.. O bakımdan, çok az kimseyle görüşür, meseleleri konuşup tartışır, birkaç kişilik çevresi ya olur ya olmazdı ve genellikle ''yalnız''dı..

Felsefe tahsilim esnasındaki görüşmelerimizde, fakültedeki hocaları -kendisi de İ. Ü. Edb. Fak. Felsefe Böl. mezunuydu- sorar, bölüm yayını olan Felsefe Arkivi''nin yeni sayısını merak ederdi. Şiirle meşguliyetimi bildiğinden, estetik, sanat felsefesi üzerine yoğunlaşmamı ve özellikle İslâm Felsefesi''nin şiire/sanat eserine dair yaklaşım biçimleriyle ilgili çalışmalar yapmamı arzu ederdi.. Kendisinin de gizli gizli şiir yazdığını sonradan öğrendim.

Mustafa Öz, 80''li yıllarda, felsefî mesele ve kaygularını içeren “Yeni tanım” adlı bir kitaba imza atmıştı.

Söz konusu meseleleri deşeleyerek çeşitli veçheleriyle ele aldığı makalelerini kimi zaman sık periyotlarla, kimi zamansa uzun sayılabilecek fasılalarla birkaç dergide okurlarıyla paylaşırdı. Bazen Bursa''da çıkan bir dergide, bazen İstanbul veya İzmir''de çıkan ve daha ziyade özerk alanları haiz dergilerde görünürdü. Son zamanlarda, yazılarını internet üzerinden yayınlıyordu.

Mustafa Bey, emekli olduktan sonra kendini tamamen felsefî meselelere vermişti. İki yıl önce, bütün bir yaz boyu, bizim kütüphanede de çalışmış, hazırladığı kitap(lar) için çeşitli notlar almıştı.

Mustafa Öz, zekî biriydi. Konuşmaları esnasında, zaman zaman çok ince espriler yapar, sonra yine asıl konusuna döner, böylece insanı hiç sıkmadan hem kendini dünyasına hem de felsefenin derin sularına gömerdi..

Geçen gün karşılaştığımız Yücel Ulu''dan aldım Mustafa Bey''in vefat haberini. Üzüldüm, için cızz etti.. Zira, son günlerde aklıma düşmüştü; özlemiştim kendisini.. Heykel civarında yüz yüze gelebileceğimizi, ara-sıra olduğu gibi ayaküstü birkaç kelâm edebileceğimizi umut ediyordum. Kısmet değilmiş..

Mustafa Hoca, yıllardır yüksek şeker rahatsızlığından muzdaripti. Son yıllarda sigarayı iyice azaltmıştı; arada bir tellendirmekle yetinirdi.. Yücel''den öğrendiğime göre, bir süredir sağlık sorunları yaşıyor, kalp kapakçığının değiştirilmesi gerekiyormuş. Ameliyat için hastaneye yatmış.. Doktorlar, ameli-yat esnasında, kalbe giden üç ana damarın tıkalı oyduğunu görmüşler.. O arada, akciğerlerinde de sorun oluşmuş ve Takdir-i İlâhî, Mustafa Hoca kurtarılamamış..

Mustafa Bey, son dönemde birbirinin devamı olan iki kitap daha çıkarmış; Müslüman olduğuna dair söylentilerin orda-burda uçuştuğu Aiberg''le ilgili her ikisi de -ki, bu çalışmalarını yeni öğrendim- : “Bir kıyamet işçisi: Hans von Aiberg” ve “Bir alternatif bilim işçisi: Hans von Aiberg”.

Mustafa Öz gibi değerli bir insanı, hem bir hoca, hem bir ağabey, hem de bir dostu kaybetmenin acısı büyük.. Allah rahmet eylesin. Amin..

17 yıl önce
Mustafa Hoca
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset