|
Parlamenter sistem mi, başkanlık sistemi mi? -1-

Türkiye’de sistem meselesi bitmeyecek gibi.

Sistemleri bir araç olmanın ötesinde amaçsallaştırdığımız için çabucak sistem eksenli saflaşabiliyoruz. Bir de buna ideolojik-siyasi kılıf giydirerek sistem tartışmalarını adeta tabulaştırıyoruz.

Öncelikle bilmemiz gereken gerçeklik şu: Bütün sistemler birer araçtır. Hiçbir sistem mutlak iyi veya kötü değildir. Sistemler ülkelerin sosyolojik gerçekliğine ve tarihsel tecrübelerine göre farklılık arz eder. Sözgelimi parlamenter sistem dünyanın her yerinde aynı şekilde uygulanmaz. İngiltere’deki parlamenter sistem ile Almanya’daki parlamenter sistem aynı değildir. Başkanlık sistemleri de öyledir. Amerika’daki sistem başkadır, Fransa’daki veya başkaca ülkelerdeki sistem başkadır. Her sistemin iyi yanı vardır, aksayan yanı vardır. Sistemlerin aksaklıkları veya yanlışlıkları uygulamada görülür. Bu aksaklıkları ve yanlışlıkları giderenler güçlü sistemleriyle yollarına devam ederler.

Türkiye’de ilginç ve tehlikeli bir saflaşma başladı gidiyor.

Bir taraf “Başkanlık sistemi, bütün kötülüklerin anasıdır” diyor. Diğer taraf, “Başkanlık sistemi her derdin devasıdır” diyor. Oysa ikisi de doğru değil.

NEDİR PARLAMENTER SİSTEM?

Kabaca tanımı şu:

Yürütmenin yasamanın içinden çıktığı ve dolayısıyla yürütmenin yasama tarafından denetlendiği sistemdir.

Bunun uygulama şekilleri ülkeden ülkeye farklılık gösterse bile bu tanım parlamenter sistem için hayati önemdedir.

Peki, Türkiye’de bu tanıma uygun bir parlamenter sistemimiz olmuş mudur? Ne yazık ki hayır!

Açıklayalım…

1950’ye kadarki sistemimiz parti genel başkanlığı ile cumhurbaşkanlığının içiçe geçtiği tek partili bir sistemdir.

1950’den sonraki cılız çok partili sistemimiz 1960 askeri darbesiyle kesildiğinde sonrasında ortaya çıkan sistem yasama ve yürütmeyi kontrolü altına alan askeri-bürokratik vesayet sistemidir. Bu sistemde yasama ve yürütme sadece kendisine biçilen alan içinde iktidar olabilmiştir. Bu sistemde parlamento vardır, biçimsel olarak erkler ayrılığı vardır, lakin sistemin içine monte edilen güçlü vesayet odakları marifetiyle yasama ve yürütme kendine biçilen rolü oynayan bir aparat olarak işlev görmüştür. 1980 darbesinden sonra hazırlanan anayasa ile demokratik sistem en tepede asker ağırlıklı Milli Güvenlik Kurulu (MGK) marifetiyle ülkenin idare edildiği bir sisteme dönüştürülmüştür.

Sözün burasında hemen belirtmek isterim ki, eski Türkiye’deki vesayet sisteminin varlığına bakarak parlamenter sistemin vesayet ürettiğini söylemek yanlıştır. Parlamenter sistemin uygulandığı Batı’da vesayet söz konusu değildir. Türkiye’ye özgü bir gerçekliği, sistemden kaynaklı bir sorunmuş gibi takdim etmek, hakikatle bağdaşmaz.

YÜRÜTMENİN EMRİNDEKİ YASAMA… HEPSİNİN ÜSTÜNDE DE VESAYET ODAĞI…

Eski Türkiye’de adına parlamenter sistem denilen sistemde yanısıra partiler demokrasisi marifetiyle yasama organı bir anlamda yürütmenin emrine koşulmuştur. Meclis’te çoğunluğa sahip partinin lideri yürütmenin başı (Başbakan), partili milletvekilleri de bakanlar olarak görev alarak yasama ile yürütmenin içiçe geçtiği nevi şahsına münhasır bir sistem sorunu doğurmuştur. Dahası ve en fenası, yasama organını oluşturan milletvekilleri doğrudan parti genel başkanları ve genel merkez yöneticileri tarafından belirlendiği için yasama yürütme erkini de elinde tutan parti genel başkanlarının iki dudağı arasında çıkacak talimata bağlanmıştır. Bu sistemde muhalefetin hiçbir rolü yoktur. Meclis’te çoğunluğu elde eden parti aynı zamanda yürütmenin de başındaki parti olduğu için her istediğini yaptırabilme kudretine sahip olmuştur. Dolayısıyla o herkesin diline pelesenk olan erkler ayrılığı ortadan kalkmıştır.

Sistemin siyasal aktörleri şu şekildedir: Meclis’in içinden seçilen sembolik bir Cumhurbaşkanı, yürütme adına tüm yetkileri elinde bulunduran partili Başbakan ve emrindeki bakanlar, yasama organını oluşturan milletvekilleri. Yasama organı yürütme organından gelen yasaları çıkartmakla yükümlü ve milletvekilleri de parti genel merkezinin emrindeki birer aparat. Başka bir deyişle, milletvekillerini yeniden seçilmek istiyorlarsa parti genel merkezlerine mahkûm eden bir sistem.

Türkiye’ye özgü parlamenter sistem özü itibariyle vesayete dayalı, yasamanın yürütmeyi denetleyemediği, tersine yasamanın yürütmenin emrinde olduğu, ayrıca hepsinin üstünde amir konumunda bürokratik vesayet adacıkların olduğu bir anti-demokratik sistem. Bir erk olarak yargının o eski sistemde nasıl ideolojik bir vesayet odağı olarak çalıştığına hiç girmiyorum.

GÜÇLENDİRİLMİŞ/İYİLEŞTİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM NE?

Henüz ne olduğunu dillendirenler ortaya koymadığı için bilmiyoruz.

Ama yeri gelmişken soralım:

Güçlendirilmiş veya iyileştirilmiş parlamenter sistemde yürütmenin başı olan Başbakan aynı zamanda parti genel başkanı olmayacak mıdır? Bugün yürütmenin başı olarak Cumhurbaşkanı’nın kullandığı yetkileri Başbakan kullanmayacak mıdır? Bu durumda partili Cumhurbaşkanlığı sistemi ile partili Başbakanlık sistemi arasında özü itibariyle nasıl bir fark olduğunu bilmek isteriz.

-Devam edeceğiz-

#Türkiye
#İngiltere
#Parlamenter sistem
2 yıl önce
Parlamenter sistem mi, başkanlık sistemi mi? -1-
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti