|
Adeviyye tarikatından Yezîdîliğe

Geçen yazıda Adeviyye tarikatının 14. Yüzyıl''ın ikinci yarısından itibaren, 70-80 yıllık bir zaman diliminde İslam''dan ayrılarak Yezîdilik diye bir dine dönüştüğünden bahsetmiştik.

Şeyh Adiy Bin Müsâfir''in kendisi Emevi soyundan gelmektedir. Bazı kaynaklara göre, Emeviler''in inkırazı sonrasında, Abbasilerin takibatından kaçabilen Emevî hanedanının bir kısım mensupları, Musul''un kuzeyindeki dağlık Kürt bölgelerine sığınıp kendilerini sufiyane bir hayata adamışlar. Hatta bu bölgelerde Kürtler arasında, Emevileri kutsayan bir hayli kimsenin kümelendiği belirtilmektedir. Bunların önde gelenlerinden biri Şeyhülislâm El-Hakkârî olarak bilinen Ebu''l-Hasen Alî bin Ahmed bin Yusuf El-Hakkârî El-Emevî El-Kureşî''dir (1019-1097). Şeyhülislâm El-Hekkârî, Adiy Bin Müsâfir''in öncülerinden olup, onun inanç dünyasını en fazla etkileyenlerdendir. Daha önce sözkonusu ettiğimiz Şehid Ali Paşa (Süleymaniye) Kütüphanesi''nde (No:2763) bulunan mecmuada Şeyhülislam El-Hekkârî''nin de dört eseri mevcuttur. Bu mecmuâda Muâviye Bin Ebi Süfyan''ı müdafaa mahiyetinde Kadı Ebî Ya''la''nın (Kadı Ebî Ya''la Muhammed Bin El-Huseyn Bin Halef Bin Ahmed El-Ferrâ) bir eserinin (Varak:178-183) yanısıra, Ebu''l-Kasem Abdurrahman Bin Muhammed El-Ensârî El-Buhârî''ye nisbet edilen “Münazaratu Ca''fer Bin Muhammed Es-Sâdık Maa''r-Rafizî-İmam Ca''fer Es-Sâdık''ın Rafızî İle Münazarası” adlı bir risale de yer almıştır.(VaraK:152-156)

Bir yandan, - bir zaman sonra iyice ifrata varan- Emevi taraftarlığı, diğer yandan Mansur El-Hallâc başta olmak üzere Şeyh Hasan Bin Adiy Bin Ebi''l-Berekât Sahar Bin Sahar döneminden başlayarak vahdet-i vücud ekolünün etkisi, Adeviyye''nin dönüşümünün temellerini oluşturmuştur. Şeyh Hasan''ın Musul Hükümdarı Bedreddin Lu''lu tarafından öldürülmesi, Laleş''in ve Şeyh Adiy Bin Müsafir''in türbesinin tahribi, bu bölgedeki Adeviyye tarikatı mensuplarının zaman içerisinde ulema ve medreseden mahrum kalıp, birçok farklı batınî/ezoterik akımların etkisinde kalmalarına sebep olmuştur. Daha 14. Yüzyıl''ın başlarında Takiyuddin Ahmed Bin Teymiyye El-Harrânî (Vefatı:727/1328); Adeviyye Tarikatı mensuplarını, Yezîd Bin Muâviye konusunda aşırıya giden inançları ile ilgili ikaz eden bir risale kaleme almıştır.

Önce Musul Hükümdarı Bedreddin Lu''lu''nun saldırıları ve takibatı, akabinde Moğol istilaları ile merkezlerini ve medreselerini kaybeden Adeviyye Tarikatı mensupları çeşitli ezoterik akımların etkilerine maruz kalırlar. Harran''da etkisini bir şekilde sürdüren hermetik ezoterizme dayanan Harran Sabiiliği, Hakkarî Laleş bölgesinde var olan Nestûrilik, Vahdet-i Vücud ile başlayıp, zamanla Batıniliğe dönüşen bazı düşünce ve hareketlerin yanısıra ezoterizmi esas alan Tapınak Şövalyeleri''nin misyonerler içindeki faaliyetleri 14. Yüzyıl''ın ikinci yarısından itibaren Adevîliğin Yezidiliğe dönüşümünün âmilleri oldu.

Bugün elimizde bulunan Mushaf-ı Reş ve Cilve başta olmak üzere günümüz Yezidiliğine ait metinlere bakıldığında, bu anlamda syncretic (Sinkretik) ve eclectic (Eklektik) bir inanç örgüsünü/ağını barındırdığı görülebilmektedir. Roger Lescot''un tesbit ettiği bazı Arapça ve Kürtçe metinlerde bu durum tesbit edilebilmektedir. Son yıllarda Halep''ten Türkiye''ye getirilmiş olup, elimizde görüntüleri mevcut olan, Arapça El-Kitabu''l-Esved (Mushaf-ı Reş) kitabının deri üzerine geç bir dönemde yazılmış nüshasına bakıldığında, bir yandan Kur''ân-ı Kerîm''den bazı sure ve ayetler, Amentu metni, Melek-i Tavus ve yedi melek denilen Şeyh Hasan ve Melek Fahreddin başta olmak üzere şeyhlerin isimleri yer aldığı gibi, Vefk denilen ezoterik/tılsımlı işaret ve harflerin, Melek-i Tavus başta olmak üzere resimlerin yer aldığı tesbit edilebilmektedir. Bu nüsha ile birlikte gelen rulo halinde yazılı olan Cilve kitabına baktığımızda ise, tamamıyla Melek-i Tavus resimleri ve vefklerden oluştuğu görülmektedir.

Vefk: Arapça, uygun olmak, bir şey diğer şeye uygun olmak manasında, ıstılahi olarak üzerinde belli kaidelere göre sayıların, harflerin veya kelimelerin yazıldığı, hanelere ayrılmış satranç tahtası gibi bir kare, ya da tılsım için yazılan çeşitli işaretlerden oluşan sihir, büyü, muska olarak da kullanılan, sırlı işaretlerden oluşan yazılı metin.

Hermetizmin ve Harran Sabiiliği''nin etkisi ile İslam âleminde de kullanılan vefkler, en çok Bunî''nin Havass ilmine ait Şemsu''l-Maârif adlı ünlü eserinde yer almıştır. Hatta Bunî bu yüzden bazı çevreler tarafından Sabiilik''le suçlanmıştır. Vefkler 14. Yüzyıl''da en sistematik şekilde sayılar ve harfler üzerinden Fazlullah-ı Esterâbâdî''nin kurucusu olduğu Hurufîlerde (Cavidan, Arşnâme, Işknâme vs. Hurûfî eserleri) kullanılmıştır. Bu tür vefkler, Kabbala mistisizminde kullanıldığı gibi, Tapınak Şövalyeleri (The Knight Templars) tarafından da kullanılmış, oradan da masonluğa intikal etmiştir. Vefkler sihir ve büyü/tılsım için kullanılmış olduğu gibi, ezoterik işaretleşme/iletişim için de kullanılmıştır. Bu ezoterik işaretleşme/iletişimde çoğu zaman üç harfli yaratıklarla olan iletişimde de araç olduğu ifade edilmektedir. Yezidî toplumundaki Şeytan''a yönelik, pozitif yönde inanılan, Melek-i Tavus inancı, bir yandan Vahdet-i Vücud ekolüne ait metin ve sözlerde yer alan, Şeytan''a ilişkin Şathiyyat kabilinden ifadeler, diğer yandan vefkler aracılığı ile üç harflilerin şeytanları ile kurulan batınî/ezoterik ilişkinin etkisinin, Yezidilik''teki Şeytan inancının temelini oluşturduğu da söylenmektedir. Aynı tarz vefk kullanımı, bilinen bir çok batınî inanç gruplarında ve Masonlarda yer almaktadır. Masonlara ait metinlerde -Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası''nın yayın organı olan Mimar Sinan dergisinde sıkça rastlanıldığı gibi- kullanılan vefkler şaşırtıcı bir şekilde Yezîdî metinlerinde kullanılan vefklerle benzerlik göstermektedir. Mason localarında 33.dereceden masonların bir çeşit satanizmi andıran ayinleri de öteden beri bilinmektedir.

Tüm sıralanan bu âmillerin etkisiyle, Adeviyye tarikatının zamanla; Sincar, Laleş ve Şeyhan mıntıkalarıyla daha kuzeyde yer alan bölgelerde, İkinci Şeyh Adiy''nin oğlu Şeyh Hasan döneminden başlayarak, özellikle 14. Yüzyıl''ın ikinci yarısında, İslam''dan koparak farklılaştığı, ayrı bir dine dönüştüğü anlaşılmaktadır. Suriye ve diğer Arap bölgelerinde ise Adeviyye''nin daha uzun süre Yezidiliğe dönüşmeden devam ettiği belirlenmektedir. Günümüzde Yezîdî tâifesinin çoğunluğu Kürtçe konuşan topluluklardan oluşmasına karşın, Musul''a yakın Bahzan ve Başik yörelerinde meskun olan, buraya Halep civarından gelip yerleşmiş ve Yezîdî hiyerarşisinde önemli bir mertebeye sahip Kavallar ise Arapça konuşmaktadır.

Bugün Yezîdîler geleneksel sinkretik/eklektik inanç örgüsü ile, modernleşme ve etnik milliyetçiliğin arasında kalmış durumdadırlar. Bu etki alanı içerisinde olanlar, Yezîdiliği otantik yapısından farklı bir biçimde, modernliğin ve Kürt milliyetçiliğinin oluşturduğu bir temele oturtma çabasındadır. Aksine, Şeyhan Yezidileri ise daha geleneksel bir inanç sistemi ve yapısını öngörmektedir. Yezîdilik''le ilgili, Ahmed Teymur Paşa''nın eseri ile, R. Lescot''un 1938''de yayınlanan, önemli bilgi ve belgeleri içeren eserinden sonra, günümüze değin ilmi ve doyurucu bir araştırmaya pek rastlanmamıştır. Daha çok etnik ideolojik/modern bakış açısı ile yazılmış, slogan ve ezberlerden oluşan çalışmaların ön plana geçtiği gözlemlenmiştir. Ancak,günümüzde, Prof. Dr. Ahmet Taşğın ve Enes Muhammed Şerif Ed-Doskî'' nin bu konudaki makale ve eserleri ile Hakkari Üniversitesi öğretim görevlisi Yaşar Kaplan''ın yüksek lisans tezi takdir edilecek en ciddi çalışmalardır.

12 yıl önce
Adeviyye tarikatından Yezîdîliğe
"Din samimiyettir"
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir