|
Son Hezarfen: Necmeddin Okyay

Mehmed Necmeddin Okyay, 28 Ocak 1883 günü Üsküdar Toygartepe’de dünyaya geldi. Babası, Üsküdar Mahkeme-i Şer’iyye Başkatibi ve aynı zamanda Valide-i Cedid Camii imamı olan Abdünnebi Efendi aynı zamanda ilk hocasıydı. Osmanlı geleneğine uygun şekilde 4 yaşında mektebe başladı. Evlerinin yakınında bulunan Karakadı Mahalle Mektebi’nde başlayan ve üç yıl süren bu ilk eğitimi sırasında hafızlığa da başlamıştı.

Ravza-i Terakki’ye üçüncü sınıftan girerek bir yılda ilk bölümü tamamladı ve orta tahsiline aynı yerde devam etti. Orta mektep seviyesindeyken rik῾a, dîvanî ve celi divanî hatlarını meşk etti ve ilk icazetini aldı. Bu süre içinde hafızlığını da tamamladı. Ravza-i Terakki’deki hat muallimi Talat Bey, ondaki kabiliyeti gördüğü için 1902 yılında Nuruosmaniye Medresesi’ndeki Filibeli Hacı Arif Efendi’ye götürdü ve burada hat meşk etmeye ve bu alanda ilerlemeye devam etti.

Necmeddin Okyay, lise eğitimi için Üsküdar İdadisi’ni tercih etti ancak medresede gördüğü hat derslerine devam etmesi için haftada bir gün izin verilmeyince okulu bıraktı. Ebru sanatıyla ilgilenmeye başladı ve bu sanatı en iyi bilen kişi olarak tanınan Üsküdar Özbekler Dergahı Şeyhi Hezarfen Edhem Efendi’nin kapısını çaldı. Kağıt boyama ve ahar ismi verilen kağıt cilalama yöntemlerini ve ince marangozluğu da kendisinden öğrenme fırsatı bulduğu hocası Edhem Efendi kısa süre sonra vefat etti. Ebru dersleri sürerken bir yandan hafızlığını ilerletmeyi ihmal etmeyen Okyay, aşere, takrîb ve ilmiye icazetnamelerini de aldı.

1907 yılında babasının vefatı üzerine Valide-i Cedid Camii imamlığı görevini üstlendi. Bu görevi, sağlık sorunları nedeniyle emekli oluncaya kadar tam 40 yıl devam edecekti.

1914 yılında Medresetü’l-Hattatîn isimli okula hoca olarak davet edildi ancak memur hatası sonucu listeye öğrenci olarak kaydedildiğini görünce ‘vardır bunda da bir hayır, demek daha öğreneceklerimiz varmış’ tevekkülü ile büyük bir tevazu göstererek öğrenci olarak eğitim almaya başladı. Bu süreçte Kamil Efendi’den sülüs, Tuğrakeş Hakkı Bey’den celi sülüs ve tuğra dersleri aldı. 1916’da yılında ebru ve ahar muallimi olarak aynı okulda göreve başladı ve öğrenci yetiştirmeyi sürdürdü. Bu yıllarda çiçekli ebru tekniğini geliştirdi; lale, karanfil, sümbül gibi çiçekleri ebru teknesinde resmetmeyi başararak “Necmeddin Ebrusu” adı verilen bir ebru tarzı oluşturdu.

Medresetü’l-hattâtîn, 1929 yılında Şark Tezyînî Sanatlar Mektebi ismini aldı ve 1936 yılında Türk Tezyînî Sanatları Şubesi adıyla Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne bağlandı. Tüm bu süreçlerde aralıksız hocalık yapmaya devam eden Okyay, 1948 yılında emekli oluncaya kadar çok sayıda öğrenci yetiştirdi.

Soyadı Kanunu çıktığında “Okyay” soyadını tercih etmesine sebep olan okçuluk ilgisi, Sultan Abdülaziz’in Okçubaşı Seyfeddin Bey’den aldığı kemankeşlik dersleri ile pekişti. Okmeydanı’ndaki denemelerde okçuluk icazeti alabilmesi için gereken mesafe olan 800 gez’i atamasa da çok isabetli atışları vardı ve kendi ok ve yayını yapacak kadar bu işte mahirdi. 1920 ve 1940 yıllarında iki kere Okmeydanı’nın Vakıflar İdaresi tarafından satılmasını mahkemede yaptığı savunma sonucunda önledi ve Cumhuriyet döneminde okçuluğun unutulmaması için Okspor kulübünü kurdu.

Rik’a, nesih, sülüs, divani, celi divani, talik ve celi talik türlerinin tamamından icazet almış olan hat üstadı Necmettin Okyay, tüm diğer ilgi alanlarıyla ilgili çalışmalarını sürdürürken hat sanatını asla ihmal etmedi ve bu sanata bağlı olarak is mürekkebi imal etmeyi de öğrendi. Son Hezarfen (bin ilim sahibi) olarak anılan Necmeddin Okyay, henüz kırk yaşına gelmeden imam, hattat, ebru sanatçısı, aharcı ve mürekkep imalcisi ve okçu olarak kendini ispatlamıştı.

İlerleyen yıllarda el yazması kitapların ciltlerini tamir etme ihtiyacıyla Bahâeddin Efendi’nin hocalığında cilt yapımını da öğrendi. Daha sonra yeni eserler için özel ciltler de hazırladı. Eski hat üstatlarının icazetnamelerini ve eserlerini topladı ve Üsküdar’daki evinin ağaçlarla dolu 4 bin metrekarelik bahçesinin bir bölümünü gül yetiştirmeğe ayırdı. Gül yetiştiriciliği sürecinde 444 farklı çeşit gül yetiştirdi ve yarışmalara katılıp madalyalar aldı.

Elli yıldan uzun sürede kısıtlı imkanlarla sahip çıktığı ve yok olmasına engel olduğu meşhur hattatların hat levhaları koleksiyonunun büyük bir kısmını 1961 yılında Topkapı Sarayı Müzesi’ne verdi. Kalanların bir kısmı 1977’de Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde toplandı.

Emekliliği sonrası evini bir okula çeviren Hezarfen Necmeddin Okyay, hat, ebru, ciltçilik alanlarında sayısız talebe yetiştirdi ve geleneksel sanatların unutulmaması için çabalamaya devam etti. 93 yıllık bereketli ömrünü 5 Ocak 1976 tarihinde tamamladı. 40 yıl boyunca imam olarak görev yaptığı Valide-i Cedid Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Karacaahmet’te bulunan aile kabristanına defnedildi.

#Mehmed Necmeddin Okyay
#Son Hezarfen
1 yıl önce
Son Hezarfen: Necmeddin Okyay
Meydanların dili
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak