|
Çürük yumurtaların kuluçka hayalleri

Varlıkta en karmaşık şeydir dil.

Çünkü, dil varlığın hem evidir, hem de varlığını beyan ettiği yerdir.

Dil, yer olması bakımından mekân, söylenme hareketi bakımından zaman, misallerin ona bağlığı ya da bağımlılığı cihetinden de kuramdır.

Bu sebeple büyüklerimiz insanlar arasındaki asıl
savaş
ın dilde, dil yoluyla, dil üstünden gerçekleştiğini söylemişlerdir. Çünkü savaş ve bunun sonucunun zorunlu kıldığı barış da birer kelimeden ibarettir.

Yaşadığımız hayata dair kendi oluşturduğumuz ya da taklit ve tekrar yoluyla güncellediğimiz her misal, form ya da paradigma kuramsal bir çerçeve oluşturur. Anlayışlar arasındaki ihtilaf ve çatışma, sayısı insanların sayısına denk olan bu çerçevelerden kaynaklanır.

Oysa ki, ilk bakışta gören ve görülen ile bunların dile dökülüşü tümeldir; varlıktan (insandan) ve dilden öte bir şey yoktur. Ancak ayrım söz konusu olduğunda, her anlayış ve o anlayışı dile döken dil(ler) ayrışır. Niyet, maksat, dilek, gayret, mensubiyet, şahsiyet, itibar, haysiyet, kimlik… mezkur ayrışmanın bir hasılatı olarak çerçeve ehline hak olur.

Muhalefet liderlerinden altısının verdikleri iki fotoğrafla ilgili tartışmaları, salt bu zaviyeden anlamaya çalışıyorum.

İlk fotoğraf yuvarlak masadan!

Muhalif liderlerin masada hangi sıraya göre oturacaklarına ilişkin yapılan yoğun tartışmanın ardından gelen ideal çözüm!

Yuvarlak masanın bendeki ilk çağrışımı ise son derece olumsuz.

Çünkü ben bir Osmanlı’yım ve bana göre yuvarlak masa Osmanlı’nın yıkılışını simgeler.

Onun siyaset tarihinde ilk kez ne zaman kullanıldığı tam bilinmese de, siyasi literatürüne girişi
Karlofça Antlaşması
’yladır.

Bugün yerine civciv sarısı renginde bir kilisenin inşa edildiği antlaşma mahallinde kullanılmış ve bu antlaşmayla Osmanlı’nın yıkım süreci başlatılmıştır.

Karlofça Antlaşması’nın imzalandığı 1699 yılından bugüne, hiçbir Osmanlı’nın yuvarlak masaya mezkur nedenle olumlu baktığına ihtimal vermediğim gibi, ben de ona mensubiyetim, milli değerlerim ve karartılan tarihim nedeniyle hiç olumlu bakmadım.

İkinci fotoğraf ise, liderlerin boydan görüntülendiği hatıra fotoğrafı.

Bu fotoğrafı çekenin, terör destekçisi bir gizli ortak olduğu ve bu nedenle fotoğrafa giremediği şeklindeki yorumları da önemsemekle birlikte, onun çok sıradan bir görüntü olduğunu düşünüyorum.

Sanki bir sahne performansını icra eden oyuncular, oyunun sonrasında bir de hatıra fotoğrafı çektirmişler gibi.

Zira, iktidar sofrasına oturmaya layık bulunmayanlarla, iktidar sofrasından kovulmuş olanların bu hâllerinin yüzlerine yansıdığını ve dolayısıyla bu fotoğrafın hırsın, kinin, dönekliğin bir formu olduğunu görüyorum.

Benim zikrettiğim sebeplerle böyle baktığım / yorumladığım iki fotoğrafa, fondaş medya elemanlarının
tarihî
bir önem atfederek, özel bir siyasi anlam yükleyerek bakmalarını ise hayretle takip ediyorum.
Şundan ki,
tarihî fotoğraf
şeklinde yapılan ve ilk bakışta sıradan bir güzellemeymiş gibi görünen niteleme, gündelik siyaset pazarında çürümüş yumurtaların iktidar kuluçkasına yatırılma hayallerine çok denk düşüyor.

Tarihî olan, tarihe mal olandır. Mezkur toplantı ise henüz tarihin değil bugünün konusudur ve sonuçları meçhul olan toplantının nereye evrileceği, ittifakla sonuçlanıp sonuçlanmayacağı ise meçhuldür. Bugünün sıradan bir işini tarihî olarak nitelemek, dereyi görmeden paçaları sıvamak olacağına göre, buradaki tarihîlikten kastın, ancak onu kastedenin özel arzusuyla ilgili olması gerekir.

Nitekim, büyüklerimizin itibarın korunmasına dair yaptıkları duaları bilenler, fondaş kalemlerin bu esasta nasıl bir ruh hâleti içinde olduklarını iyi tahmin edecekler ve onların zikrettiğimiz bağlamda, fotoğrafları tarihî olarak nitelediklerini, çünkü onların çekilme tarihini yer ile yeksan olmuş kendi itibarlarında bir yenilenme umudu gibi gördüklerini anlayacaklardır.

Yuvarlak masanın Karlofça’dan izler taşıyor olması da onlar için hiç önemli değildir. Zira, şartlandırıldıkları tek şey, yitirdikleri itibarı kazanmalarının ancak yeni bir yıkılışla mümkün olabileceğidir.

Bu örnekten sonra asıl konumuz olan kuramsal çerçevenin, paradigmanın oluşumuna dönecek olursak:

Hakikatlerin özleri bir ama yorumları farklıdır ve her yorumda -en azından gramatikal olarak- az ya da çok doğruluktan bir pay bulunur.

Bu doğruluğun nispetini belirleyen yegâne şey ise, beyanın sıhhatidir.

Fondaş medya elemanlarının, içinde yaşadığımız devrin çürük yumurtaları oldukları herkesin malumu olduğuna göre, onların beyanlarında doğruluk aramak muhaldir.

#Karlofça Antlaşması
#muhalefet
#ikditar
2 yıl önce
Çürük yumurtaların kuluçka hayalleri
Ekonomik kalkınmada nitelikli işgücünün rolü
Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nin kamu personeline yansıması (2)
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…(3)
Devletsizlik ve ulussuzluk
Yasa ve toplumsal meşruiyet: 28 Şubat