Tıpkı Weimar zamanlarında olduğu üzere herkes bunların farkındaydı. Ama bu farkındalık son derecede bulanık ve başka dinamiklerin gölgelediği ve meseleyi başka gösterdiği bir uyurgezer farkındalığıydı. Bir defâ, 2008’e gelinceye kadar her kriz ârızî görülüyordu. 1980’lerdeki buhranları Sovyetler’in çöküşü gölgeledi. Hâlbuki görmesini bilen gözler için Sovyetler’in çöküşü içine en başta ABD’yi alan sistemik bir çöküşün ilk göstergesiydi. Ama böyle görülmedi. Zâfer esrikliği ve şımarıklığı içinde sistemik ekonomik sorunları daha da katmerlendirecek neoliberal uygulamalar devreye sokuldu. Sözüm ona, herşeyden mes’ul olan bürokrasilerdi.
Müthiş bir antielitist söylem icat edildi. Verimlilik sağlamak adına sosyal devletler, her türlü kurum ve kuruluşlarıyla çökertildi.
Aslında süreç hiç de antielitist falan değildi. Bu bir perdelemeydi. Sosyal devleti taşıyan bürokratik elitlerin yerine ondan nefret eden yeni bir elit, teknokrasi geliyordu, hepsi o kadar. İstenen siyâsal/idârî güçlerin, ekonominin güçlerine şu veyâ bu sâikle müdahale etmesinin önüne geçmek; daha kavramsal ifâde edecek olursak,
siyâsetin ekonominin değişim değeri olmasına son vermekti.
Değilse, bürokrasilerin varlığı ilkesel bir tartışmanın konusu değildi. Sosyal devletler her yerde yıkıldı, ama bürokrasiler yok olmadı. Sâdece daha
teknokratik görünümlü yeni bürokrasiler
vardı karşımızda. Teknokratik tercihler genellikle bürokrasilerden yılgınlık duyulan durumlarda ortaya çıkar. 1980’ler bürokrasilerin günah keçisi yapıldığı ve teknokratları(?) iktidarlara taşıyan dönemlerdi. Teknokratın meşrûiyetini kendi uzmanlığı sağlar. Bu açıdan,
besleyen ve işbaşına getiren süreçler hiç de demokratik değil; tam aksine otokratik ; yâni iktidârını ve meşrûiyetini kendisinden alan süreçlerdir. Artık işletmecilik ile özdeşleşen sathî bir ekonomi ile mühendisliğin evliliği, teknokratik dönüşümün merkezindedir.. Bu da bürokrasinin sorumluluğunu ortadan kaldıran, onu çok defâ layüsel kılan,
bürokratik/teknokratik bir narsizmle
yer değiştirmiştir.
her nev’i türeviyle bunun ideal tipidir. Bürokrasi neticede sosyal bir mes’uliyet ilkesi üzerinden değerlendirilir. Onun yerini alan teknokrasinin böyle bir derdi yoktur. Ne kadar lümpeleşirse lümpenleşsin yerini koruyabilir. Çünkü hesap vereceği bir yer yoktur.