2014 yılının haziran ayında terör örgütü DEAŞ’ın işgal ettiği Musul’daki Türk konsolosluğu yeniden faaliyete girecek. DEAŞ’a bağlı silahlı teröristlerin bastığı konsolosluk binasından, aralarında dönemin Başkonsolosu Öztürk Yılmaz ile diplomatik personel ve ailelerinin de bulunduğu vatandaşlar kaçırılmıştı. Teröristlerce rehin tutulan konsolosluk görevlileri 101 gün sonra serbest bırakılmıştı. Bir süre DEAŞ’ın kullandığı konsolusluk binası, ABD uçaklarının yoğun bombardımana tabi tuttuğu kentte 4 Nisan 2016’da isabet aldı ve yıkıldı. Musul’a yapılan operasyonla birlikte DEAŞ’tan temizlenip tamamen Irak ordusunun kontrolüne geçen kentte Türkiye’nin Musul Konsolosluğu binasının yakında yeniden yapılarak hizmet vermeye başlayacağı öğrenildi. Ayrıca Bağdat yönetimi ile gelişen ilişkiler kapsamında Irak politikasına ilişkin artan çalışmaları desteklemek üzere Türkiye’nin Bağdat Büyükelçiliğindeki personel sayısı da artırılacak. Zira halen ABD’nin Irak Büyükelçiliğinde binlerce personel görev yapıyor.
Öte yandan, Barzani güçlerini tartışmalı bölgelerden çıkaran Irak ordusunun yeni hedefinde hava alanları, sınır kapıları, köprüler ve petrol kuyuları var. Referandum hamlesiyle Irak’ın toprak bütünlüğüne kasteden Barzani’yi Türkiye’nin gözden çıkarması sonrası Bağdat, bölgedeki tüm idari işleri devralmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz hafta MGK’da alınan karar uyarınca, önümüzdeki günlerde Habur Sınır Kapısı’nda kontrolün Bağdat’a devredilmesi bekleniyor. Peşmerge’nin direnmesi halinde Silopi’de bir süredir tatbikat yürüten Mehmetçik bölgeye müdahale edecek. Böylelikle Irak güçleri ile TSK, Habur’un Irak tarafındaki İbrahim Halil Kapısı’nda kontrolü devralacak.
Bugüne kadar kendisini bir devlet başkanı gibi kabul ettirmeye çalışan IKBY Lideri Barzani’nin statüsü de tartışmalı hale geldi. Erbil’in statüsünün önümüzdeki günlerde ‘merkeze bağlı valilik’ seviyesine bile düşürülebileceği belirtiliyor. Irak hükümeti, ‘devlet içinde devlet’ görüntüsüne yol açan pürüzleri ortadan kaldırmakta kararlı. Öte yandan bu süreçte Türkiye’nin hassasiyetlerinden biri de 1950’lerden bu yana demografik yapısı değiştirilen tartışmalı bölgelerde Türkmen ve Arapların haklarının iade edilmesi. Kerküklülerin Kerkük’e döndürülmesi konusu MGK kararında da net olarak vurgulanmıştı.
