|

Barış için mücahede gerekir

Dünyadaki haksız savaşlara yol açan, terbiye ve tezkiye olmamış nefislerin bitmeyen hükümranlık arzusudur. Nefis, afakta olan her şeyin kendisinin olmasını, gösterilmeyi, şöhret olmayı ve devamlı en üstte olmayı ister. Dolayısıyla kendi düzeni için başkalarının düzenini bozar. Kıskançlık ve kibir sebebiyle azgınlaşan bu nefis yüzbinlerce masumu öldürmekten çekinmeyen bir canavara dönüşebilmektedir.

00:00 - 20/04/2022 Çarşamba
Güncelleme: 18:20 - 19/04/2022 Salı
Yeni Şafak
 İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Dr. Mustafa Özsaray
FSMVÜ İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi

Gün geçmiyor ki dünyanın bir köşesinden yeni bir savaş haberi almayalım… Biz yokken savaşlar vardı; tarih kitaplarından okuduk… Çocuk iken vardı; büyüklerimizden işittik… Gençken vardı; endişeyle izledik… Yaşlandık yine var; korku ile takip ediyoruz.

Gerçekten savaş istenmeyen bir olgu, barış ise arzu edilen bir beklenti olduğu için herkes savaş çıktığında hemen barışın gelmesini ister. Haklı bir sebebe dayansın veya dayanmasın çıkan savaşlarda insanlar bir an önce barışın şartlarını düşünmeye ve müzakere etmeye de başlar. Dünyadaki bu savaşlar biter mi bitmez mi veya sürekli bir barışa erişmek mümkün mü sorusunun cevabı, olaya ne açıdan bakıldığı ile ilgilidir. Bu zor soruya şimdilik hem biter hem bitmez şeklinde iki uçlu bir cevap vermekle yetinelim ve sonra bu ön cevabın keyfiyetini açalım.

Öncelikle savaşların insanlığın ilk dönemlerinden itibaren hep var olduğu gerçeğini kabulle meseleye bakmamız zaruridir. Çünkü hikmet-i ilahiye gereği insan merkezli olarak enfüste ve afakta savaşların olacağı, Adem’in (a.s.) yaratılışına İblis’in kibir sebebiyle karşı çıkması ve yine Adem’in (a.s.) kıskançlık sonucu savaş isteyen oğlu Kabil’in barış taraftarı olan oğlu Habil’i öldürmesi vakalarıyla anlaşılmaktadır. Bununla birlikte enfüste ve afakta barışın irade edilen bir emr-i ilahi olduğu; itirazcı İblis’in kovulması, kavgacı Kabil’in iradesinin reddi ve barışçı Habil’in iradesinin takdiriyle insanlara öğretilmektedir. Bu hakikati anlamak için Kur’an’daki söz konusu iki kıssanın anlatılma gayesini bilmek gerekir.

ALLAH İYİLİĞİ İSTER, KÖTÜLÜĞE RIZA GÖSTERMEZ

Kur’an’da açıklandığı üzere Allah insanı halife olarak yarattı ve sonra onu Cennet’ten yeryüzüne indirdi. Halife vekâleten görev ifa eden vazifeli demektir. Vekil olan ise kendisini o göreve getiren Allah’ın küllî iradesine göre hükmetmek zorundadır. O halde insan iman ve salih amelle birlikte yeryüzünde sulh, emniyet, selamet, refah ve huzuru temin etmekle de mükellef iken nasıl oluyor da kendini ve âlemi ifsat edebiliyor? Bırakın başkalarını en yakınlarını öldürebilecek derecede bir çılgınlığa nasıl sürüklenebiliyor? Bebek, çocuk, yaşlı, engelli, hamile demeden binlerce sivil masumu nasıl katledebiliyor? Kulluğun içinde mündemiç hilafet görevi icabı yeryüzünün hakkaniyete göre ıslahı ile mesul insandan bu türlü fesatlıklar nasıl oluyor da çıkabiliyor? Bu tezatlığın maverasında bir hakikat gizli ki o da hikmet-i ilahiyenin bir zorunluluğu gereği iyiliği ve kötülüğü iradesiyle seçebilecek hilkatteki insanın imtihanı ilkesidir. Hakikat şu ki Allah iyiliği ister, kötülüğe rıza göstermez. Buna göre Allah akıl ve irade ile teçhiz ettiği insanın vazifesini yapıp yapmadığını imtihan edip ona göre ceza ve mükâfat vereceğini vadetmiştir. Bir görev varsa, bir mesuliyet ve bunun sonucunda bir hesap verme vakıası da olmalıdır.

İBLİS’İN KİBRİ, HABİL’İN KISKANÇLIĞI

İmdi insanın enfüs ve afakı ıslahı ve imarının da dâhil olduğu kulluğu yapıp yapamadığını ortaya çıkaracak olan dünyadaki çetin imtihanıdır. Bundan dolayı akıl ve cüz’i irade sahibi insana çeşitli kararlar alma hürriyeti verilmiştir. İnsan tarafından hür iradesiyle alınan kararların doğru olabilmesi için ise ruhaniyetinin asliyetiyle bağlantısı daim ve kaim olmalıdır. Fakat nefis denilen kuvve dünya zevklerine ve hırslarına dönük olduğu için ruhun asliyetiyle bağlantısına engel olmaktadır. Bu yüzden nefis terbiye ve tezkiye olmazsa firavunlaşmaya ve bunun sonucunda da kendini tanrı ilan etmeye kadar varacak bir sapkınlığa meyyaldir. Dünyada hepimizin bitmesini istediği haksız savaşlara yol açan işte terbiye ve tezkiye olmamış nefislerin bitmeyen bu hükümranlık arzusudur. Bu nefis, afakta olan her şeyin kendisinin olmasını, gösterilmeyi, şöhret olmayı ve devamlı en üstte olmayı ister. Ona göre en büyük olmak vazgeçilemeyecek bir hak olduğu için kendi düzeni için başkalarının düzeninin bozulması gerekir. Kıskançlık ve kibir sebebiyle azgınlaşan nefis yüzbinlerce masumu öldürmekten çekinmeyen bir canavara dönüşebilmektedir. İşte afakı kasıp kavuran savaşların sebebi İblis’in vesveselerine göre hareket eden bu zalim nefistir. Bu nefsin temel iki vasfı Adem-İblis ve Habil-Kabil kıssalarında vurgulanan kıskançlık ve kibirdir.

NEFSİNİ ARIT Kİ BARIŞ GELSİN

Savaşların asıl sebebini bu şekilde açıkladıktan sonra evvela afaka barışın nasıl geleceğini söyleyelim. Yazının baş tarafında afaktaki savaşlar kısaca hem biter hem bitmez demiştik. Şimdi bu cevabı biraz açalım. Bu noktada hak ve adaletin hâkimiyeti için zalimlerle savaşmanın meşru ve Allah tarafından övülen bir davranış olduğunu kaydedelim. Çünkü bu savaş verilmezse enfüse ve afaka zulüm egemen olacaktır. Öncelikle belirtelim ki afaktaki savaşların sona ermesi asliyetiyle irtibatlı ruhun enfüse egemen olmasıyla mümkündür. Ruhun hâkimiyeti ise enfüsü ifsat eden kıskanç ve kibirli nefsin öldürülmesine bağlıdır. Çünkü bu nefis öldürülmeyince enfüs ve afaktaki savaşlar bitmeyecektir. Ehl-i irfan dilinde nefsin öldürülmesi tabiriyle onun tevbe ve salih amellerle terbiye ve tezkiye edilmesi kastedilir. Tezkiye olan nefisler enfüs ve afaktaki barışın devamlılığının güvencesidir. Buna karşın tezkiye edilmemiş nefisler enfüse ve afaka hâkim olmaya devam ederse savaşlar asla bitmeyecek ve barış gelmeyecektir. O halde akl-ı selimle irade ederek kalb-i selimle hissederek iman ve ihlas üzere salihlerin yolu üzere yürümek gerekmektedir. Bir başka hakikat ise nerede zulüm varsa gidermeye çalışmak ve nerede mazlum varsa ona el uzatmak vazgeçilemeyecek bir görevdir. Çünkü enfüs ve afakta mücahede, halife olarak yaratılan insanın temel görevlerindendir. Hasıl-ı kelam insan önce enfüsteki zulmü gidermeli ki afaka barış getirebilsin.

#Adem (a.s.)
#iblis
#Kur'an
#cennet
#Habil
#Kabil
2 yıl önce