Son dönemde Kerkük ve buranın asli sahipleri olan Türkmenler, önemli bir gündem maddesi olarak öne çıktı. Bu ilginin temelinde Irak’ta gerçekleştirilen tartışmalı nüfus sayımı yer alıyor. Sayım öncesinde, özellikle Süleymaniye başta olmak üzere KYB kontrolündeki bölgelerden on binlerce Kürt’ün Kerkük’e taşınarak şehir nüfusuna dâhil edildiğine dair haberler yaygın biçimde medyada yer buldu. Hatta sayım öncesinde ve sonrasında şehrin giriş-çıkış noktalarında uzun araç kuyruklarının oluştuğu gözlemlendi. Modern Irak’ın kuruluşundan bu yana kimliği ve demografisi en çok tartışılan şehirlerden biri hiç şüphesiz Kerkük’tür. Bu tartışmanın temelinde, şehrin jeopolitiği ve sahip olduğu zengin petrol rezervleri yer alıyor. Kerkük’teki güçlü Türkmen varlığı ve Türkmenlerin Türkiye ile olan yakın ilişkileri; bölgede Türkiye ile rekabet eden veya Türkiye’ye düşmanca bir tutum sergileyen aktörleri, şehir üzerinde nüfuz ve kontrol sağlamaya sevk ediyor. Kerkük’ün asli sahipleri olan Türkmenler, demografik yapıyı değiştirmeye yönelik bu planlı insan hareketliliğini, “Irak’ın Türksüzleştirilmesi” politikasının bir parçası olarak değerlendiriyor.
İŞGAL SONRASI POLİTİK DEĞİŞİM
2003 yılındaki ABD işgalinin ardından Irak, istikrarsızlık sarmalına sürüklenerek toprak bütünlüğünü ve siyasi yapısını tehdit eden çok sayıda iç ve dış sorunla karşı karşıya kaldı. Bu dönemde, Türkiye, Irak’ın toprak bütünlüğünü koruma konusunda en büyük çabayı gösteren ülkelerden biri oldu. Ankara’daki karar vericiler, Irak’taki istikrarsızlık ve olası bir bölünme senaryosunu, Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından ciddi bir tehdit olarak değerlendirdi.
ABD işgali sonrasında Irak’ta Sünnilerin yönetimden dışlandığı, Şiiler ve Kürtlerin ise ülke politikasında etkili konumlar elde ettiği bir siyasi düzen oluştu. Bu dönemde Irak Kürtlerinin önce “özerklik,” ardından da “bağımsızlık” talepleri, Türkiye açısından ciddi güvenlik kaygılarına yol açtı. Bu nedenle Ankara, hem ABD ile hem de merkezi Irak hükümetiyle çeşitli gerilimler yaşadı. 2017’de gerçekleştirilen bağımsızlık referandumu ise, Irak’ın kuzeyinin Kürt nüfusunun yoğun olduğu bir bölge olduğu iddiasına dayanıyordu. Bu iddialar Musul ve Kerkük gibi bölgeler başta olmak üzere Irak’ın kuzeyindeki Türkmen varlığını yok sayan bir anlayışın sonucuydu.
ABD işgali sonrasında Irak’ın siyasi yapısında yaşanan değişim ve bağımsızlık referandumu sürecinde, Irak’taki Türkmen varlığını zayıflatmaya yönelik adımlar dikkat çekmiştir. Kerkük ve diğer tartışmalı bölgelerde, bu alanların IKYB’ye mi yoksa merkezi Irak hükümetine mi bağlı kalacağına dair olası bir referandum öncesinde, demografik yapının Türkmenler aleyhine değiştirilmesi için uzun süredir planlı girişimlere şahit olmaktayız.
TÜRKMENLERİN TÜRKİYE’DEN BEKLENTİLERİ
Yakın zamanda Kerkük ve Erbil’i ziyaret etme fırsatım oldu. Kerkük’te, Irak Türkmen Cephesi Başkanı Sayın Hasan Turan ve Kerkük Ülkü Ocakları Başkanı Sayın Murat İmadeddin Bey bizleri misafir ederek şehri gezdirdiler ve Türkmenlerin yaşadığı sorunlar hakkında kapsamlı bilgi verdiler. Ziyaretim sırasında edindiğim genel izlenim, şehirde ciddi bir demografik ve siyasi değişimin yaşandığı yönündeydi. Özellikle Kerkük Kalesi gibi Irak’taki Türkmen varlığının simgesi olan yapılar harap durumda ve restorasyon beklerken, şehrin çeperinde Araplar ve Kürtler tarafından inşa edilen lüks konutların, alışveriş merkezlerinin ve eğlence mekânlarının hızla arttığını gözlemledim. Ayrıca Saddam döneminde Türkmenlere ait geniş arazilerin kamulaştırılarak Türkmen nüfusun göçe zorlandığını, bu durumu bizzat yaşamış kişilerin ağzından dinledim. Bu politikanın ardından, çok sayıda Türkmen ailenin köylerini terk etmek zorunda kaldığı aktarıldı. Ziyaret sırasında Irak Türkmenlerinin Türkiye’ye dair beklentilerini ve bazı hayal kırıklıklarını da dinleme fırsatım oldu. En son Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nisan ayındaki Irak ziyareti sırasında Türkmen temsilcilerle bir toplantı yapmıştı. Ancak uzun bir süredir, birkaç akademisyen ve bir iki gazeteci dışında Türkiye’den kimsenin Kerkük’e uğramamış olması oldukça düşündürücüydü. Kayseri Çarşısı kuyumcu esnafından Hakkı Bey’in, “Uçak biletlerinizi ben alayım, sizi burada misafir edeyim,” teklifine rağmen Türkiye’den kimsenin şehre gelmek istemediğini anlatması gerçekten üzücüydü. Ayrıca, yakın zamanda Irak’ta yapılan yerel seçimleri izlemek için Türkiye’den yalnızca bir gazetecinin Kerkük’e gitmiş olduğunu duymak da hayret vericiydi.
KALKINMA YOLU’NUN TAM MERKEZİNDE
Kerkük’te Türkiye’ye derin bir sevgi besleyen insanlarla tanışma ve sohbet etme fırsatım oldu. Başta Hasan Turan Bey olmak üzere, Türkmenler Türkiye’nin bölgeye yönelik ilgisizliğinden ciddi şekilde şikayetçiler. Bu ilgisizliğin yarattığı boşluğu İran’ın doldurduğuna dair duydukları endişe oldukça belirgin. Türkiye’nin, hem devlet düzeyinde hem de toplum nezdinde Kerkük ve Türkmenlere yönelik ilgisizliği, Türkmenlerin Irak siyasetinden dışlandığı bir süreci de beraberinde getiriyor. Kerkük, yalnızca tarihi bir Türkmen şehri olmasıyla değil, aynı zamanda zengin petrol rezervleriyle de stratejik bir öneme sahip. Şehrin demografik yapısını ve kimliğini değiştirme girişimleri, yalnızca Türkmenlerin değil, Türkiye’nin de yakından ilgilenmesi gereken bir sorun. Arap Baharı süreciyle birlikte bölgede bir terör koridoru oluşturarak Türkiye’yi güneyden çevreleme ve Türkiye ile Arap komşuları arasına bir duvar örme siyaseti izlendiği biliniyor. Irak’taki Türkmen varlığı, bu stratejiyi bozabilecek en güçlü dayanak noktasıdır. Ayrıca Kerkük, son dönemde büyük önem kazanan “Kalkınma Yolu” projesinin tam merkezinde yer alıyor. Türkiye’nin Irak Türkmenlerine ilgisizliği, yalnızca Türkmenlerin Irak siyasetindeki etkisini zayıflatmakla kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin Arap dünyasına açılan en önemli kapılarından birinin kapanmasına da neden olacaktır.
Bölgeden çekilmek üzere hazırlık yapan Osmanlı askerinin ardından Irak Türkmen’i;
Gidersen meni apar
Yoksa kıyamet kopar
Ardnıca gözüm yaşı
Aktıkça seller coşar
Türkmen’in bu sözlerine cevaben Osmanlı askeri;
Akşamın arasın gör
Aç bağrım yarasın gör
Ben sene yar olmaram
Sen başın çaresin gör