Putin'in dünyayı korkutan talimatı sonrası ABD harekete geçti: Yakından takip ediyoruz

Kirby, günlük basın toplantısında Ukrayna-Rusya savaşına ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, Rusya'nın stratejik kuvvetlerini teyakkuza geçirmesi kapsamında nükleer silahlarını konuşlandırmasında herhangi bir değişiklik görüp görmediklerine ilişkin soruya şu yanıtı verdi:

"Rusya'nın stratejik nükleer kuvvetlerinin konuşlanmasında herhangi bir değişiklik görmedik ve elbette ki bunu her gün yaptığımız gibi yakından takip ediyoruz. Şunu da yine ifade etmeliyim ki Bakan (Lloyd) Austin stratejik caydırıcılığımıza güveniyor ve kendi ülkemizi savunmamız konusunda rahat.”

Rusya Devlet Başkanı Putin, 27 Şubat'ta Rus ordusuna "caydırıcı güçlerini özel savaş görevi durumuna" geçirmesi talimatı vermişti.

Pentagon'dan üst düzey bir yetkili, Rus liderin bu talimatının, Rus nükleer doktrininde tam tanımını göremediklerini ve bu konuyu incelediklerini açıklamıştı.

Kirby, Rusya'nın Karadeniz'den Ukrayna'nın Odessa kentine yönelik bir harekata girişip girişmediğine yönelik soruya, "Bu sabah itibarıyla Karadeniz'de Odessa'ya yönelik bir saldırının an meselesi olduğunu gösterecek herhangi bir hareketlilik görmedik." yanıtını verdi.

Bunun, kısa süre içinde Odessa'ya yönelik herhangi bir harekatın başlamayacağı anlamına gelmediğini söyleyen Kirby, Herson'un batısına doğru karadan ilerleyen Rus güçlerinin kuzeydoğudan Odessa'ya saldırı düzenleme ihtimalinin de söz konusu olabileceğine dikkati çekerek, Rusların tam olarak Odesa'ya nasıl bir harekat başlatacağını henüz bilmediklerini belirtti.

Zaporijya Nükleer Santrali'nin olduğu bölgedeki çatışmaları "Rusların düşüncesiz bir şekilde nükleer santrali askeri güçle almaya çalışması" olarak değerlendiren Kirby, "O yangının başlatan şeyin ne olduğunu bilmiyoruz. Açıkçası saldırı vardı. Orada ağır mühimmat kullanıldı ve Rus güçlerinin o santralin kontrolünü ele geçirmek için başlattığı bir saldırı vardı." diye konuştu.

Tarihe bakıldığında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), 1949'da ilk kez nükleer silah denemesini yaptı ve ABD'nin ardından dünyada nükleer silaha sahip ikinci ülke oldu.

Bu iki ülke arasındaki yarış nedeniyle 1980'li yıllarda SSCB'nin nükleer silah sayısı ise 40 bini aştı. 

SSCB'nin dağılması ve Washington ile Moskova arasında imzalanan Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşmaları sayesinde bu sayı hızla gerilese de Rusya hala dünyada en fazla nükleer silaha sahip ülke konumunda yer alıyor.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün yayımladığı verilere göre, Rusya, 6 bin 255 nükleer başlıkla dünyada ilk sırada yer alıyor.


Rusya'nın hali hazırda 1800 konuşlandırılmış nükleer savaş başlığı bulunuyor.
Öte yandan Rusya'nın nükleer silahları kadar süpersonik füze sistemleri de oldukça etkin.

Ruslar, SSCB döneminden itibaren kısa ve orta menzilli süpersonik füzelerin yanı sıra kıtalararası uçuş yapabilen süpersonik füzeler de geliştiriyor.

Rusya, P-800, Oniks gibi pek çok türde ve sayıda süpersonik füze üretirken, nükleer enerjiyle çalışabilen ve nükleer başlık taşıyan kıtalararası seyir füzesi 9M730 Burevestnik, Rusların en stratejik silahlarından biri olarak kabul ediliyor.

Rusya, denizden ve karadan fırlatılabilen ve yaklaşık 1000 kilometre menzile erişebilen Tsirkon füzesiyle Mach 4,5 ile Mach 6 arasında hipersonik hızlara ulaşmayı da hedefliyor.

Rusya’nın Hindistan ile ortak geliştirdiği BrahMos I adlı süpersonik füzesi ise alanının en iyilerinden biri olarak görülüyor.

Ses hızının üç katına çıkabilen ve 290 kilometre menzili bulunan BrahMos I, Rusya'nın Oniks füzesinin bir uyarlaması olarak ifade ediliyor.

300 kilograma kadar konvansiyonel savaş başlığı taşıyabilen BrahMos I, havadan, denizaltından ve gemiden fırlatılabiliyor.

Rusya'nın elindeki bir başka dikkat çekici hipersonik füze ise Kinjal.

Moskova yönetimi Kinjal hipersonik füzesinin testlerini 2018'de yapmıştı.

Öte yandan 11 bin kilometre menzilli RS-24 Yars füzesi ise katı yakıtla işleyen iki kademeli kıtalararası balistik füze olarak öne çıkıyor.

Bu füzenin yıkıcı gücü ise 1945'te Japonya'nın Hiroşima ve Nagasaki kentlerinde atılmış Amerikan atom bombalarının yıkıcı gücünden 50 misli daha büyük olarak ifade ediliyor.