|

28 Şubat inancımıza kasteden bir darbeydi

28 Şubat döneminin en korkunç işkence yöntemlerinden olan “İkna Odaları”nın romanını yazan Yıldız Ramazanoğlu, o dönemin özellikle genç kızlar üzerinde büyük baskıya neden olduğunu söyledi. Ramazanoğlu “28 Şubat’ı sadece başörtüsü meselesiyle sınırlamamak lazım, bu bizim inancımıza kasteden bir darbeydi. Yumuşak bir darbe gibi göründü ama çok öldürücüydü" dedi.

Yeni Şafak ve
04:00 - 25/02/2018 Pazar
Güncelleme: 04:03 - 25/02/2018 Pazar
Yeni Şafak
'İkna Odaları'nın romanını yazan Yıldız Ramazanoğlu
'İkna Odaları'nın romanını yazan Yıldız Ramazanoğlu

Postmodern darbe 28 Şubat’ın en çok etkilediği kesim başörtülerinden dolayı eğitim hakları ellerinden alınan kız öğrenciler oldu. Başörtülerini çıkarmaları için “ikna odaları” dahi kuruldu. 28 Şubat’ın şiddetine maruz kalan kız öğrencileri ve o dönemi “İkna Odaları” romanıyla ele alan yazar Yıldız Ramazanoğlu, 28 Şubat’ta yaşadıklarını anlattı.

ÖLDÜRÜCÜ BİR DARBEYDİ

Ramazanoğlu, 28 Şubat’ın inançlarına kasteden bir darbe olduğunu ifade ederek, “28 Şubat’ı sadece başörtüsü meselesiyle sınırlamamak lazım, bu bizim inancımıza kasteden bir darbeydi. Yumuşak bir darbe gibi göründü ama çok öldürücü bir darbeydi. Özellikle genç kızlar üzerindeki baskı, onların bütün varlığını ezen bir durumdu. İnsanların canına kastedilmediği için çok ciddiye alınmamış olabilir bazı kesimler tarafından. Eğer sizin sokakta yürüme dışında tüm haklarınız; eğitim hakkınız, çalışma hakkınız, kendinizi inşa etme hakkınız, her şeyiniz elinizden alınmışsa bu zaten doğrudan sizin varlığınıza, canınıza kasteden bir şey, yaşama şansınız bile kalmıyor, nefes alamıyorsunuz” değerlendirmesinde bulundu.

KIZLAR BAŞÖRTÜLÜ OLDUKLARI İÇİN COPLANDI

Yıldız Ramazanoğlu, yapılan araştırmalarda mağdur kadınların çoğunun yaşadıkları sıkıntılar olmasa, hayatlarının çok başka olacağını söylediklerini dile getirerek, şunları kaydetti: “Kadıköy İmam Hatip Lisesi önünde genç kızlarla dayanışma için gittiğimde onların coplandığına tanık oldum, ben de bu şiddete uğradım orada. İnsanlar sadece başını örttüğü için coplandı. 28 Şubat sürecinde Devlet Güvenlik Mahkemeleri tarafından cezaevlerine konulan ve yıllardır yatan insanlar var. Sol kesim tarafından bazı hocalarımız, “öğrencime dokunma” kampanyaları yaptılar. Bizimle beraber Galatasaray Lisesi’nin önünde gösteriler yaptılar. Bazı solcu erkek öğrenciler başörtüsü takıp hep beraber yürüyüşler, gösteriler yaptılar, bunlar da tarihe geçti. Görmezden gelenler, destekleyenler, alkışlayanlar da tarihe geçti.”

ETKİLERİ HALA SÜRÜYOR

Gerçekleşmemiş suçlardan dolayı insanların cezaevlerine konulduğunu aktaran Ramazanoğlu, “28 Şubat bitti’ deniliyor, bu bitecek bir şey değil, etkileri hala sürüyor. O zaman eğitim haklarını kullanamadıkları için hayatı bambaşka noktaya gitmiş kadınlar hala hayatta, buradalar. Hepimiz dünyevi açıdan çok büyük acılar yaşadık. Cumhuriyet kurulduğundan beri ortada bir vesayet problemi var, bu vesayet problemi kökten çözümlenmiş değil. Kesinlikle çok iyi bir sistem tartışması yapmamız lazım hep birlikte. Herkesin nasıl düşünmesi, konuşması, hissetmesi gerektiğini hatta nasıl mutlu olacağını bile açıklayan, anlatan, sürekli bizi bu yönde baskı altına alan bu söylemsel yapılanmanın bir şekilde son bulması gerekiyor. Çünkü özgürlüklerin önü açıldığı zaman her şeyin yerli yerine oturacağını, daha insani, daha geleceğe yönelik politikaların yer alacağını görebiliyoruz” ifadelerini kullandı.


Yeniden yargılansınlar

İBDA-C davasından 23 yıldır hapiste bulunan ve tutuklandığında 22 yaşında olan Cihat Özbolat, FETÖ’nün darbe girişimi sırasında şehit olan Halil Kantarcı ile aynı dosyadan yargılandı. Söz konusu dava kapsamında verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükmü uyarınca cezaevinde tutulan Özbolat’ın ailesi, yeniden yargılama talep ediyor.

KARDEŞİME KUMPAS KURULDU

O dönem kardeşine kumpas kurulduğunu anlatan ağabey Özkan Özbolat, “Bizim mahkememizi gören hakimlerin 3 ya da 4’ü meslekten atıldı. Mahkemenin savcısı Zekeriya Öz’dü. Cezayı isteyen oydu" diye konuştu. Özbolat, kardeşinin yeniden yargılanmasını istediklerini vurgulayarak, “Çıksın artık bu insanlar. Sadece benim kardeşim yok ki bir sürü kardeşimiz var. Bildiğimiz bazı insanlar var, 17 yaşında, 20 yaşındaydı. Kur’an-ı Kerim öğreten hocalar var hapiste tutulan. Adam 24 senedir yatıyor” dedi.


Öz yurdumuzda garip kaldık

Fadime Sarar Anadolu İmam Hatip Lisesi müdürüyken aralarında eşinin de bulunduğu başörtülü öğretmenleri, 28 Şubat sürecinde müfettiş denetiminde olumsuz bir durum yaşamamaları amacıyla sevk belgesi düzenleyip doktora gönderdiği ve başörtülü öğrencilere yardım ettiği gerekçesiyle soruşturmalar geçiren Abdullah Yılmaz (54), o dönemde kınamadan idari görevden almaya, maaş kesmeden sürgün edilmeye kadar çeşitli cezalara maruz kaldı. Yılmaz, 3 yıl süren mahkeme sürecinde 3 kez kalp krizi geçirdi.

DAVALARIN SAYISINI HATIRLAMIYORUM

Şimdilerde Yunus Emre Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdürü olarak görevini sürdüren Abdullah Yılmaz, dönemde bir öğrencinin nakli için tasdiknamesini velisine verdiğini belirterek, şunları anlattı: “Öğrencimiz başka bir okula kaydoldu. Öğrenci gittikten 3 ay sonra dönemin Milli Eğitim Bakanı, yayınladığı genelgeyle meslek liselerinden genel liselere geçişi yasakladı. Bundan dolayı soruşturma geçirdim. Bana ‘Bu genelgenin çıkacağını hissetmeliydin’ söylemiyle maaş kesme cezası, idari görevden alınma ve sürgün cezaları verdiler. O dönemin mahkemeleri de olmayan genelgeden beni haksız buldu. O dönem bana karşı açılan davaların sayısını bilmiyorum.”

#28 Şubat
#Yıldız Ramazanoğlu
#Hediye Özbolat
6 yıl önce