Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, Kaşıkçı'nın ABD vatandaşı olmadığını, ancak bu yönde bir başvurusu olduğunu açıkladı. Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Cengiz, "Evlenseydik ABD ile Türkiye arasında yaşamayı düşünüyorduk. İstanbul'dan ev alma sebebimiz oydu" şeklinde konuştu. Hatice Cengiz, Konsolosluğa ilk gidişlerinde çok iyi karşılandıklarını ve o gün çıkışta Cemal Kaşıkçı'nın çok mutlu olduğunu söyledi. Konsolosluğa girişte Cemal Kaşıkçı'nın kendisine herhangi birisini araması noktasında tembihte bulunmadığının altını çizen Hatice Cengiz, "Bundan 4-5 gün önce hastayken kendisine sordum ve bana o zaman Yasin Aktay ismini vermişti" şeklinde konuştu.
Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz açıklamalarda bulundu.
Bir röportaj kapsamında Cemal Kaşıkçı ile tanıştıklarını ve bu süreçten önce de Kaşıkçı'yı yazıları nedeniyle yakından takip ettiğini söyledi.
Habertürk'te katıldığı canlı yayında, Cemal Kaşıkçı'nın dünyada çok tanınmasına rağmen Türkiye'de yeterince tanınmadığını anlatan Hatice Cengiz, Kaşıkçı ile yaptığı röportajın bazı sebepler nedeniyle Türkiye'de yayınlanmadığını hatırlattı.
Kaşıkçı ile aralarında mesleksel bir yakınlaşma olduğunu anlatan Hatice Cengiz, "Cemal Bey bana Türkiye'ye geldiğinde benimle tanışmak istediğini söyledi" ifadesini kullandı.
Hatice Cengiz'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
- Türkiye'ye geldiğinde görüştük ve çok hızlı bir görüşme oldu. İkimizin de programı çok yoğundu. İlk görüşmemiz, ilişkimizin en temel elektriği oldu. Sonra Kaşıkçı ABD'ye döndü ancak dönünce yine benimle görüşmek istediğini söyledi. Ve ilişki dönemimiz böylece başladı.
- Suudi Arabistan'da rahat bir ortam olmadığı için ABD'yi tercih eden bir isimdi. Cemal Bey, ABD vatandaşı değildi. Sadece başvurusu vardı.
Cemal Kaşıkçı Bey, çok büyük yalnızlık hissediyordu. Siyasi, sosyal ve manevi yalnızlıklar yaşıyordu. İlişkimiz kısa sürede belki de bu nedenlerle hızlıca başka bir boyuta geçti.
Gurbet Cemal Bey'e çok ağır geliyordu
Veliaht Prens Selman'ın uygulamalarıyla dönüşen yapıyı endişeyle takip ediyordu. Ama sürekli eleştirmiyordu. Hem eleştirdiği hem de mutlu olduğu değişimler vardı. Gurbet, Cemal Bey'e çok ağır geliyordu.
Biz 10 Eylül'den 2 Ekim'e kadar geçen sürede biz evlilik hazırlıkları yapıyorduk. Zamanı çok iyi kullanmamız gerekiyordu. Ailemle görüşmesi ve ailemin onayıyla beraber evlilik çalışmalarımız hızlandı. Önce bir ev aldık. Tapuyu bekledik. Evin eşyalarını sipariş vermeye başladık. Süreci hızlı nasıl yönetebiliriz diye düşünürken, babam, "Siz resmi hazırlıklara başlayın. Bu süreçte o da bir yandan ilerlesin" teklifinde buluştu. İki olgun insanın hayat birleştirdiğini düşünün. Fikirsel bir birliktelik, hayat arkadaşlığı olarak değerlendirin burada evliliği.
"Bu evrakı mutlaka almak zorundasınız dendi"
- Konsolosluğa gittik, çok evliliğe izin vermeyen bir sistemimiz var. O nedenle bireyin evli olmadığını gösteren bir evraka ihtiyacı var evliliğin gerçekleşmesinin. Bu nedenle gittik oraya. Başka şekilde alınabilir mi sorusunu araştırdık. Ben, ABD'deki Suudi Arabistan Konsolosluğu'na gidip belge istediğini bilmiyorum. Bana bu konuda bir şey söylemedi. Bana bunu mutlaka söylerdi.
Konsolosluktan hangi belgeleri almamız gerektiğini soruşturduk. Konsoloslukta gerginlik çıkmaması için, talebi kabul edilmez diye başka yollar aradı önce.
"Evliliği başka bir ülkede gerçekleştirsem de yine bu belgelere ihtiyacım var mı?" sorusuna yanıt aradı.
Konsolosluğa gidince sorgu ya da ülkesine dönmesine yönelik baskı olabilir mi sorusu zaten hep aklındaydı ve buna hazır olmadığını söylüyordu.
"Konsolosluğa girerken çok endişeliydik"
Başka ülkeye gitse de Arabistan'ın bir konsolosluğa gidip kağıt alması gerektiği bilgisi verildi bize. Cemal Bey o zaman, "Türkiye'deyim. Burası güvenli. Başıma istenmeyen bir şey gelse dahi burada hızlı bir şekilde çözülür" diyordu. Cemal Bey, çekindiği için bu işi sona bıraktık.
Konsolosluğa girerken çok endişeliydik. Beni almadılar içeri ve endişemiz arttı. Kapının önünde ayrılmadan, sürekli içeriden kimler çıktı, hangi arabalar çıktı gibi şeylere dikkat ettim. Sürekli etrafı kolladım. Ama ilk görüşmede bir süre sonra Cemal çıktı ve yüzü gülüyordu, çok neşeli çıktı. Her şey yolundaydı.
Cemal Bey'e içeriden bu evrakın bir kaç güne hazır olacağını söylemişler. Kendisi de yurt dışına gideceğini söylemiş. Randevu almadan ayrılıyor oradan.
2 Ekim'de yaşananlar
- İstanbul'a geldikten sonra sabah erken saatte buluştuk. Bana İngiltere'deyken söyledi Cemal Bey. Ben, döndüğüm gün Konsolosluğa gideceğim dedi. Bana bir arkadaşıyla gideceğini söyledi. Benim de okulum vardı.
- Ben yine de yalnız bırakmak istemedim. Ders kitaplarım yanımda olmasına rağmen ben beraber gidelim dedim.
Konsolosluğu aradı ve bugün geleceğini söyledi. Konsolosluk bizi aradı ve saat 13 için randevu verdi. Oraya taksiyle gittik. Gündelik hayata dair şeyler konuştuk. Bazı aldığımız eşyaları iade etmeyi düşünüyorduk. Yolda bunları konuştuk.
Konsolosluğa girerken endişemiz yoktu
2 Ekim'de telefonları bana verdi ve hızlıca içeri girdi. Cemal Bey bir program esnasında rahatsızlanmıştı. O programın nasıl geçtiğini öğrenmek için ben onu aramıştım. Onu çok hasta buldum ve arayıp hastaneye götürdüm. Serum verdiler Cemal Bey'e. Eğer bir şey olursa Türkiye'de kimi aramam doğru olur diye sormuştum. Sonuçta ailesi yok. O gün sormuştum Cemal Bey'e, "Türkiye'de sana bir şey olursa kimi arayayım" diye. Bunu olaydan 4-5 gün önce sordum Cemal Bey'e. Bana dedi ki, "Yasin Aktay Hoca'yı arayabilirsin. Benim eski dostumdur. Türklerle ilgili kısmı yoğunluktaysa Yasin Hoca doğru isim olacaktır" dedi.
Cemal Bey'in içeriden saatlerce çıkmaması üzerine ben kapıya gittim ve görevlilere sordum. Türk yetkili bana herkesin içeriden çıktığını ve kimsenin kalmadığını söyledi. Ben de o sırada konsolosluğu aradım ve dışarıda beklediğimi söyledim, kapıda olduğumu söyledim.
"Herkes çıktı dediler, adeta yıkıldım"
- Bunun üzerine telefona çıkan kişi hangi kapıda beklediğimi sordum. 2 dakika sonra dışarı çıktı ve bana mesai bitti boşuna bekleme dedi. Cemal Bey, 2 saat önce içeri girdi dedim. Hayır çıkmadı dedim. Çok büyük bir şey kaybetmiş gibi hissettim o an. Çok büyük bir korku oldu içimde.
Yasin Aktay'ı, Turan Kışlakçı'yı aradım... O şokla hala orada beklemeye başladım. Sonra arkadaşım ve Turan Abi geldi. Bazı medya mensupları geldi ilerleyen saatlerde. Bölge karakolundan polisler geldi. Hemen karakola gidip ifade verdim, şikayette bulundum.
- Suudi Arabistan'dan özel uçakların geldiği bilgisi açıklanınca, ben işin içinde başka şeyler olduğunu anladım. Gelen isimlerin normal kişiler olmadıkları ortaya çıktı. Konsolosluğa gitmeyi o gün bıraktım. Telefonlar bendeydi. O nedenle oraların güvenli olmayacağı düşüncesiyle gitmedim.
Olaydan bir kaç gün sonra Fatih Emniyet Müdürülüğünde Başsavcı'ya ifade verdim. Soruşturma açılınca telefonları ve bilgisayarını teslim ettim. Sağlık raporu olmadığı için kan alınması gerekiyordu. Evde kullandığı özel eşyalarından bazılarını savcıya teslim ettim. Ailem dışında kimse yoktu bu süreçte yanımda.
Sayın Cumhurbaşkanımız bu süreçte bize çok destek oldu.
Trump'ın daveti
Uluslararası boyutu, hukuki boyutu oldu sürecin. Olayı bir aşk hikayesi gibi gündeme getirmek bana ahlaki gelmedi. Çünkü ortada bir cinayet var. Hukuki ve siyasi boyutunu ilk günden bu yana yetkililer sürdürdü. Benim medyaya bilgi vermem, bilgi kirliliğine neden olacaktı. O nedenle bundan uzak kaldım. Nişanlılık tamamlanmamış bir şey. Cemal Kaşıkçı olayının önüne geçmek istemedim.
- ABD Başkanı Trump beni davet etti. Ancak açıklamaları çok kısa sürede birbirinden zıt anlamlar taşıyordu. Eğer gerçekten bu işin aydınlanmasına yönelik bir adım olsaydı Beyaz Saray'a gidebileceğimi söyledim. Dışişleri Bakanı Pompeo aradı ve kendisine Trump'a söyleyeceklerimi söyledim.
ABD Dışişleri Bakanı ile görüşme
Pompeo, konuyu takip etmeye başladıklarını, konunun ayrıntılarını bilmedikleri ve buna benzer şeyler söyledi. Siyasi şeyler söylediler. Ben kendisine bana verebileceği yeni bir bilgi olup olmayacağını sordum. Belki de kamuoyuna bana sızdırılmayan bir bilginin onlarda olacağı düşüncesiyle sordum bunu. Ancak bana kendilerinde de herhangi bir bilgi olmadığını söyledi.
En kısa zamanda soruşturmanın tamamlanması ve benim de bu süreçte en azından ne olduğunu bilerek yaşayalım istiyorum. Her şey en net haliyle bilinsin istiyorum. Bu aşamadan sonra neler yapılabileceği konuşulmaya başlanmalı.
Kaşıkçı'nın cenazesi nereye defnedilecek?
- Cenazesi bulunursa Medine'ye defnedilmesi noktasında bir vasiyeti var. Bu vasiyetten ben de haberdarım. Cenazenin nerede olduğuna dair en ufak bir şey yok elimizde. Vasiyet olduğu için Mediye'ye gerçekleştirilir. Sosyal medyada yazılan tweetler ve yorumların benim için bir anlamı yok.
Beni Suudi Arabistan'dan arayan olmadı. Eğer defin Medine'ye gerçekleşirse benim orayı ziyaret etmem pek mümkün görünmüyor.