|

'En katı ablukaya maruz kalan bir hapishane'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Ömer Lekesiz köşesinde Filistin'de yaşananları kaleme aldı. Hasan Öztürk, İsmail Kılıçarslan, Leyla İpekçi ve Mehmet Şeker de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:17 - 4/07/2017 Salı
Güncelleme: 09:29 - 4/07/2017 Salı
Yeni Şafak
İsmail Kılıçarslan,​ Mehmet Şeker, Leyla İpekçi, Hasan Öztürk, Ömer Lekesiz.
İsmail Kılıçarslan,​ Mehmet Şeker, Leyla İpekçi, Hasan Öztürk, Ömer Lekesiz.

Ömer Lekesiz, Hasan Öztürk, İsmail Kılıçarslan, Leyla İpekçi ve Mehmet Şeker'in yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

İşbirlikçi damgasını yediği malum

Ramazan bayramında, 20 yaşlarında iki genç, el-Fetih lideri Mahmud Abbas’ın büyük boy bir posterini el-Aksa mescidine asmak üzereyken yakalandılar, dövüldüler ve cemaatten araya girenler sayesinde linçe uğramaktan son anda kurtulabildiler.Aynı gün, kimliği belirlenemeyen birileri de Harem’e çıkan sokaklardan birine, üzerinde “Kudüs Arapların ve İslam’ındır, Katar’ın değil” yazan bir pankart astı. Bayram telaşından olsa gerek, her iki olaya da -kısa haber olarak verilmeleri dışında- fazla itibar eden çıkmadı. İlk bakışta, Filistin’in mevcut şartlarında tıpkı geçmişte onlarca örneği olduğu gibi, tekrarı da her an mümkün bulunan bu iki olayın, ilkine karşı gösterilen fiili tepkilere ve ikincisinin nasıl bir mantığın ürünü olduğuna yakından baktığımızda Filistin’de (Kudüs’te) yine bir sıradan olanın derinliğine ulaşırız.

Yiğitlerin yiğitlikleri unutturulmak isteniyor

"Ben sosyoloğum. Bu millet sokağa çıkmaz. Din adamları, aynı avlunun içinde olduğu halde lojmandan çıkıp camiye ezan okumaya bile gitmez. Korkar” diyen de…“Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklama yaptı ne diyorsunuz” diyen alçağa cevap olarak, şaşırmış yüz ifadesiyle “Cumhurbaşkanlığı sitesinden yazılı bir açıklama mı yapıldı” diye soran da… “Evlerinizde oturun. Sakın sokağa çıkmayın. Askere direnmeyin” diyen de… “Cumhurbaşkanına düşen, halkı sokağa çağırmak değil, uzlaşma yolunu tercih etmek. Görevi bırakmak. Gerekirse, ülke dışına çıkmak” diyen de… Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Halkı devlete karşı sokağa çağırıyorsun” diyen de, FETÖ’cü alçaklardı…

Bir daha gazetecilik yapamasınlar istiyorum

2016 yılının Temmuz ayının 15. gecesi şimdi adı ’15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ olan köprüde beni öldürmek kastıyla üzerime ateş açan it oğlu itler için adalet istiyorum. Ve hayır. O it oğlu itlerin harp okulu öğrencisi, askeri lise bilmem ne öğrencisi olmasıyla hiç ilgilenmiyorum. Değil mi ki ellerinde taş bile olmayan bir halka ayrım yapmadan ateş açabilecek kadar leşleştiler; değil mi ki köpekleşmenin kısa tarihini kayıtlara geçtiler… Adalet istiyorum beyim. O it oğlu itlerin, o asker üniforması giymiş emperyalizm köpeklerinin mümkünse idam edilerek infaz edilmelerini, değilse hayatlarının sonuna kadar tek kişilik bir hücrede çürümelerini, etlerinin kokmasını, beyinlerinin sulanmasını istiyorum.Senin adalet talebine bu isteğim de dâhil mi beyim? Halil Kantarcı’yı vurdular beyim. 3 çocuğun babasıydı. Hiçbir elle tutulur suç isnat edilmeksizin mahpus yattığı yıllar için devletin ona borcu vardı. ‘Memleketin başına bir şey gelmesin’ diye hayatını hiçe saydı ve vurdular onu. Sadece Halil’i değil, yüzlerce insanı şehit ettiler; binlerce insani gazi ettiler. Bunu yapan, buna destek veren, buna çanak tutan kim varsa hepsi için adalet istiyorum beyim. Bu terör örgütüyle ilişiği, iltisakı olan her kim varsa alayının hak ettiği cezalara çarpıtılmasını bekliyorum.

Kesintisiz iletişim. Daimi zikir.

Ana diyecek oldum sabah. Baktım kelime toprağa düşmüş lügatımdan. Böyle dedi iki gün önce anasına veda eden koca adam. Onun bu iç burkan sözünü duyunca dört buçuk yaşımdayken göçen anamı düşündüm. Aynı tarihte göçtü ikisi de bu diyardan. Ama benimkini toprağa vereli 46 yıl olmuş.Annesi göçene dek herkes çocuktur. Anaya erken veda edenler ise çocuk yaşta büyür, ihtiyarlar. O anda sona ermiştir çünkü çocukluk.  Bir yandan da hayat boyu acemi bir evlat olarak kalmaya yazgılısındır. Belki babana annelik yapmak düşer payına. Belki çile dolu yıllar. Kesintisiz meşakkat.  Böyle işte. Acemi bir evlat olarak tecrübeli bir evladın sözüne mukabele etmenin anlamsızlığını bilmeme rağmen şöyle dedim: Ana kelimesi toprağa düşmekle mayalamaya başlar yeniden evlatları. Tomurcuklanır, filizlenir, yeşerir toprak.

“Vay vay… Bu da var mı?”

Tuncay Özkan çıkmış Halk tv ekranlarına, yanında Uğur Dündar ve bir iki kişi daha, konuşuyorlar.“İlk defa burada açıklıyorum” diyor Tuncay Özkan, “Bana sorarsanız, 28 Şubat’ta Erbakan hükümetini deviren, Fethullah Gülen ve adamlarıdır.” Uğur Dündar, şaşırmış gibi yapıp soru soruyor: “Hani Fethullah Gülen’e karşı yapılmıştı? 28 Şubat en fazla onları hedef almıştı?” Tuncay Özkan açıklama getiriyor: “Erbakan hükümeti düşmeden önce ‘Gitmelidir’ diye demeç veren de F. Gülen’dir. Hürriyet gazetesi orada, açılıp bakılabilir. Nerden söyleyecem. Şimdi ben haber müdürüyüm, Uğur Bey  Genel Yayın Yönetmeni. Şimdi gazeteci dediğiniz adam, Müslüm Gündüz’ün yatak odasının kapısında beklemez. Fadime Şahin’in yatak odasının kapısında beklemez. Böyle bir görevimiz yok bizim. Böyle bir gazetecilik yok.” Uğur Dündar araya bir açıklama ile giriyor:

#​Ömer Lekesiz
#Hasan Öztürk
#İsmail Kılıçarslan
#Leyla İpekçi
#Mehmet Şeker
7 yıl önce