|

"Gaziantep'e doluşan uluslararası yardım kuruluşları"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Mehmet Acet köşesinde 'Yardım etmeye mi geldiler ajanlık yapmaya mı?' sorusuna yanıt aradı. Hayrettin Karaman, Kemal Öztürk, Merve Şebnem Oruç ve Erdal Tanas Karagöl de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:15 - 13/07/2017 Perşembe
Güncelleme: 09:27 - 13/07/2017 Perşembe
Yeni Şafak
​Mehmet Acet, Hayrettin Karaman, Merve Şebnem Oruç, Kemal Öztürk, Erdal Tanas Karagöl.
​Mehmet Acet, Hayrettin Karaman, Merve Şebnem Oruç, Kemal Öztürk, Erdal Tanas Karagöl.

Mehmet Acet, Hayrettin Karaman, Kemal Öztürk, Merve Şebnem Oruç ve Erdal Tanas Karagöl'ün yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

"Open secret/açık sırdan" ibaret

"15 Temmuz akşamı Kilis’teki Obüs’lerin namlusunun yönü, 180 derece değiştirilerek Türkiye topraklarına çevrildi”.Kilis’te görev yapan üst düzey bir yerel yönetici, gördüklerini Ankara’daki bir devlet yetkilisine iletmiş, o da bana anlattı. F-16’ların o gece neler yaptığını hesaba katacak olursak, burada da şaşacak bir şey yok. Görüp geçirdiklerimiz, olup bitenlere şaşırmayacak kadar tecrübeli hale getirdi hepimizi. Şunu biliyoruz. 15 Temmuz’un devam hedeflerinden biri Suriye’yi Türkiye’ye taşımaktı. Bu uluslararası ayakları olan bir projeydi. Şimdi. Meseleyi biraz daha anlaşılır kılmak için, radarlarımızı, Suriye savaşının başından itibaren Gaziantep’e doluşan, BM şemsiyesi altında görev yapan, tabelasında ‘yardım kuruluşu’ yazan uluslararası kuruluşlara bir çevirelim.  Konuyu biraz deşeleyince dikkat çekici verilere ulaştım.

Avrupa’nın kralları bile tedavi için gelirlerdi

İnsanı iki âlemde mutlu edecek, insanın yaratılış amacını gerçekleştirmesi için en uygun yolu gösterecek ve hayatın bütün alanlarını kapsayan bir dinden mahrum olan Avrupa bir yandan özgürlük adına fıtrata isyan edip sapık ilişkileri meşrulaştırıyor, aslı yok olmuş dini aklına ve arzularına uyduruyor, olmadı tamamen terk edip dinsizliği seçiyor, diğer yandan oradaki din boşluğunu dolduracak İslam’ı ve onu iyi kötü yaşayan Müslümanları istemiyor.Bu konuda birçok Avrupalı yetkilinin açık ifadeleri var; ortak noktası şu: Avrupa’da İslam’ın yayılmasını, Müslümanların çoğalmasını ve itibar kazanmalarını istemiyoruz. Bu işin dini ve ideolojik boyutu. Vaktiyle sokakları süpürtmek, insanı bitiren maden ocaklarında çalıştırmak, zor, riskli ve külfetli işleri üzerlerine yıkmak için İslam ülkelerinden işçi devşirmişlerdi, şimdi orada işler kötüye gitmeye başladı, sömürgelerden çaldıkları servet, tefecilikle yığdıkları para tükenmeye, ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz olmaya başladı, bu yüzden Avrupa’daki Müslümanların varlığına göz diktiler; bu da işin ekonomik tarafı.

Yeni bir yol haritası çizmeliyiz

Hepimiz bu hain örgütün bir şekilde mağduruyuz. Kimimiz daha çok bedel ödedi, kimimiz daha az. Ancak tüm milletin ruhsal, moral, maddi ve manevi bir şekilde mağdur olduğu bir süreç yaşıyoruz.Öyle lanet bir örgüt ki, toplumun kılcal damarlarına kadar yayılmış bir virüs gibi, hepimizi hastalandırdı. 

Devlet metabolizması ile insan metabolizması aynı şekilde çalışır. Bedenimiz, bir saldırı olduğunda, ağır yara aldığında, kanama olduğunda alarma geçer. Tüm organlarıyla o kanamayı durdurmaya çalışır. Sırt ağrısı, kulak çınlaması, kol incinmesi gibi tali sorunlara bakmaz vücut. Buna akut dönem denir.Devlet ölümcül bir saldırıyla karşılaştı ve ağır bir yara aldı. O da akut dönemini yaşıyor. Devletin organları resmen birbiriyle savaştı. Cumhuriyet tarihinde bu denli karmaşık, bu denli ağır bir travma geçirmemişti devlet. Bu şekilde bir tecrübesi ya da birikimi yoktu.

Bu yazıyı 16 Temmuz 2016 günü...

"Beylerbeyi Sarayı’nın önünde olağanüstü bir durum olduğu haberiyle başladı her şey. Bir grup asker, arbedeye benzer görüntüler sergileyerek Saray önündeki emniyet mensuplarının silahlarını almıştı. Ardından Türk hava sahasının askeri trafiğe kapatıldığı yönünde bir duyum yayıldı sosyal medyada.Ya büyük bir terör saldırısıyla karşı karşıyaydık ya da bir darbe girişimiyle. Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçerken askerlerin yolu kesmesi sonucu köprüde kalan bir arkadaş arayıp, “Buradaki askerler çok gergin, ne olduğunu sorunca neredeyse dipçiği indiriyordu yüzüme” deyince anladık; her ikisiydi olan. Hem alçak bir darbe teşebbüsü hem de korkunç bir terör saldırısıydı yapılan. ..... Ancak Türk milleti karşısındakini tanıyordu. Onun kimin askeri olduğunu biliyordu. ‘Sizden korkan sizin gibi olsun,’ tepkileri, ‘size bu vatanı teslim etmeyeceğiz,’ haykırışlarının yükselmesi kısa sürmedi. Saniyeler içinde halk ayaktaydı, dakikalar içinde sokaktaydı.

Yaşadığı değişim ve dönüşüm

"Uluslararası 15 Temmuz Sempozyumu”, Başbakan Binali Yıldırım’ın katılımıyla SETA İstanbul’da yapıldı. Sempozyumda 15 Temmuz darbe girişiminin nedenleri, etkileri ve geçen bir yıllık sürede yaşananlar tartışıldı, tüm ayrıntılarıyla konuşuldu.FETÖ darbe girişimine giden süreçte, Türkiye ekonomisini ayrıca önem vermemiz gerekiyor. FETÖ darbe girişiminin amacı neydi? Ekonomi darbe girişiminde neden önemliydi? Türkiye ekonomisi neden hedefteydi? Özellikle Gezi olayları ile başlayan süreçte ekonomi neden birçok saldırıya maruz kaldı? Darbe girişiminin üzerinden geçen bir yılın ardından bu soruların cevapları daha açık artık ve bu soruların cevabını aramak daha anlamlı bugünlerde. TÜRKİYE EKONOMİSİ NEDEN HEDEFTE? Aslında Türkiye’nin neden hedefte olduğunu bugün daha rahat görebiliyoruz. Şöyle ki...

#​Mehmet Acet
#Hayrettin Karaman
#Kemal Öztürk
#Merve Şebnem Oruç
#Erdal Tanas Karagöl
7 yıl önce