|

Yalçın Topçu: Terörün belini kırdık

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yalçın Topçu, "Terörün belini kırdık, bu miğref güçlerin paniği oradan, kırdık Allah'ın izniyle belini. Kuyruğu ve kafası ayrı ayrı, onların da hem kafası hem kuyruğu ezilecek" dedi.

Yeni Şafak
11:12 - 2/03/2016 Çarşamba
Güncelleme: 09:14 - 2/03/2016 Çarşamba
IHA

Erdemli Düşünce ve Eylem Platformu'nun (EDEP) düzenlediği "EDEP Meclisi Buluşmaları"nda bu hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı Yalçın Topçu konuşmacı olarak yer aldı. Memur-Sen Genel Merkezi Konferans Salonu'nda "Terör" başlığıyla gerçekleşen programda Topçu, son dönemde artan terör olaylarının yanı sıra terörle mücadeleye ilişkin çözüm önerilerini değerlendirdi. Türk-İslam medeniyetinin devlet olma ve dünyaya yayılma noktasında hiçbir dönemde terörü bir enstrüman olarak kullanmadığını belirten Topçu, kelime anlamı "barış" olan İslam'a inananların savaşta bile adil olduklarını dile getirdi. Topçu, "Böyle bir medeniyetin çocuklarıyız. Onun için terörü, teröristi, terörizmi, arkasında duran bütün güçleri de lanetle, şiddetle kınıyor ve telin ediyoruz. Terör, terörizm, terörist unsurları kullanmak bir insanlık suçudur, dünya bunu bir gün anlayacak ama bunu kullananların ocakları yanınca anlayacak. Bunun altını çizmek istiyorum" dedi.



"TEVFİK FİKRET'İN ERMENİ SUİKASTÇİSİNE YAZDIĞI ŞİİRİ HATIRLIYORSUNUZ DEĞİL Mİ?"


Terörün Türkiye'ye karşı güçler tarafından bir yaptırım aracı olarak kullanıldığını belirten Topçu, Sultan Abdülhamit Han'a 1905 yılında yapılan suikast girişimini hatırlatarak, "Ermeni terör örgütü mensubu, ulu hakana bir suikast girişiminde bulunuyor ve ne yazık ki tıpkı bugün olduğu gibi o gün kendisini İslamcı, milliyetçi, demokrat, liberal olarak tanımlayanlar ulu hakana yapılan bu suikastin sahibini kutsayan şiirler yazıyor. Ne garip değil mi, bugüne ne kadar benziyor" ifadelerini kullandı.



Topçu, Sultan Abdülhamit'in suikast girişiminden kurtulması hoşuna gitmeyen şair Tevfik Fikret'in "Bir Lahza-i Ta'ahhur" adlı şiirine atıf yaparak, şöyle devam etti:



"Tevfik Fikret'i hatırlıyorsunuz değil mi, yani o Ermeni suikastçisine yazdığı şiiri? 'Neden işin yarım kaldı, neden bu işi yapamadın' diyor. Öbür taraftan yine bu çevreler ulu hakanla ilgili öyle bir terörizm altyapısı oluşturuyor ki, o oluşturulan algı neticesinde ulu hakanı alaşağı etmekle ilgili 'yeter ki o gitsin, vatan, millet ne olursa olsun' diye bir çaba ile olmadık işler, olmadık sözler sarf ediyor. Rahmetli Akif'in ulu hakanla ilgili sarf ettiği sözleri ben burada edep ediyorum, söylememek lazımdır. Çünkü kendisi de pişman olmuştur. Bediüzzaman da, Süleyman Nazif de pişman olmuştur ama iş işten geçmiştir, terör, terörizm ve teröristler amacına ulaşmıştır ama Allah'ın izniyle bugün ulaşamayacak."



"BU COĞRAFYANIN BİN YILDIR BİZİM OLDUĞUNU SİNDİREMİYORLAR"


Teröre karşı birlik ve beraberlik çağrısı yapan Topçu, "Biz eğer bir arada olursak, beraber olursak tekrar bir Malazgirt, Kudüs, İstanbul olacak, tekrar bir Çanakkale, Sakarya, Dumlupınar olacak. Ama bu adamlar bu coğrafyanın bir türlü bin yıldır bizim olduğuna inanamıyorlar, hazmedemiyorlar, içlerine sindiremiyorlar. Tüm yaptıkları da budur. 250 yıldır Sultan Abdülhamid Han Hazretleriyle başlayan ve bilfiil hissettiğimiz, gördüğümüz, elle tutulur, gözle görülür terörü, terörizmi, teröristi başımıza musallat etmeleri ve bunu Kurtuluş Savaşı'nın akabinde hemen devam ettirmeleri ve bunu ihtilallerle sürdürmeleri, güne göre şekli değişiyor" diye konuştu.



"60 ihtilalini yapan, millet iradesiyle başbakan, bakan olmuş insanları darağacına çeken eşkıyanın dağdaki eşkıyadan ne farkı var?" diyen Topçu, "Milli iradeye ket vurdular, ihtilal yaptılar. Geldiler ülkenin başbakanını, iki bakanını milletin gözü önünde ipe çektiler. Bunu bunlara kim yaptırdı? Türkiye üzerinde hesapları olanlar" dedi.



"SORUNUN ADI YANLIŞ KONULDU"


Cumhuriyet döneminden beri sorunun adının yanlış konulduğunu belirten Topçu, "Bizim ne suçumuz vardı? Biz bayrak inmesin, ezan dinmesin diye bir şey yaptık, hepimizi aldılar neredeyse Allah etmeye vatan haini gibi herkes kaderine göre bir şey yaşadı. Kimimiz idamdan yargılandık, kimimiz 7-8 yıl kamu haklarını kullanamadık" dedi.



Yalçın Topçu, sözlerini şöyle sürdürdü:



"Ülkemizi diz çökertmek, içine dürmek, enerjimizi tüketmek ve bu sırada yanıbaşımızda tekrar bir harita belirlemek gayesinde olanlar terör enstrümanını, 35 yıldır bölücü terörü önümüze koydular. Bizi meşgul ettiler, maddeten enerjimizi tükettiler, manen bizi acılara garkettiler ve bunu sürdürmeye çalışıyorlar. Birinci Dünya Savaşı'nın 100. yıl dönümü, Sykes Picot Anlaşması'nın Şubat'ta 100. yıl dönümü bitti. Yani yüz yıl evvel bizim medeniyet coğrafyamızı. Daha dün Şam bizim Urfa'mız gibiydi, Halep Maraş'ımız gibiydi. Oraları yeniden kendi çıkarlarına göre belirlemek için 35 yıldır kendi elleriyle, çekiç güçleriyle, onlarıyla bunlarıyla terör örgütünü beslediler ve netice bizde eşkıyalığa talip olanları kendi dağlarına çektiler. Eşkıya onların eşkıyası, onlar besledi büyüttü, bizim dağlarımızı, ovalarımızı, sokaklarımızı, şehirlerimizi yaşanmaz hale getirmenin uygulamalarını yaptırıyorlar."



"ERDAL İNÖNÜ VE SÜLEYMAN DEMİREL BU SORUNU TANIDIKLARINI BÜTÜN DÜNYAYA DEKLARE ETTİ"


Bugüne kadar bölücü terörle ilgili mücadelede cumhuriyet hükümetlerinin çok ciddi hataları olduğunu vurgulayan Topçu, "Bir kere adını yanlış koydular. Hatırlar mısınız her ikisi de rahmetli oldu Sayın Erdal İnönü, rahmetli Demirel, bizim kadim şehrimize gittiler, 'bizim kardeşimizin bize sorun olduğu realitesini kabul ediyoruz, bu bir realite. Siz sorunsunuz aslında her ne kadar gelin damatsınız ama' dediler. İkisi Diyarbekir'de 'bu sorunu, bu gerçeği tanıyoruz' dediler. İşte orada bittik. Yani elin adamı bize bizim kardeşimizi sorun olarak gösterdi ve bunun adını bölücü terör örgütünün söylemi gibi bizi yöneten insanlar gitti orada bütün dünyaya deklare etti. Çekiç güce gelene kadar kendi iktidarlarımız bizim ocağımızı söndürdü" ifadelerini kullandı.



"ANA DİL HER İNSANIN ANASININ AK SÜTÜ GİBİ HELALDİR"


"Ana dil her insanın anasının ak sütü gibi helaldir" diyen Topçu, "Bugün bunu bize dayatanlar, bunun üzerinden terör üretenlerin memleketinde devletin kırk tane mi dili var? Hadi ABD'nin şimdiki dili İspanyolca olsun, Spanistleri yıllarca katlediyorlar. Apaçi dili yerli dil olsun, adamların canlarını ortadan kaldırdılar, bari dillerini yaşasınlar. Fransa, Almanya böyle değil mi? Hepsinin bizden fazla etnisitesi var ve hepsinin birer etnik dili var. Bunların hangisi demokrasi adına her etnik dili resmi dil yapıyor? Böyle iki ülke var kuruluş amaçları belli. Kanada ve Avustralya. Ama birileri bize bir şeyler dayatıyor, bunun üzerinden içimizi kaşıyor ve bunun üzerinden rahmetli Kamuran İnan'ın dediği gibi zaten talipli her devirde çıktığı gibi bir sürü hain çıkıyor ve hainin kafasına bir tane tasmayı geçiriyorlar, onu bir kukla gibi dışarıdan oynatıyorlar. Sistemin, yöneticilerin hataları da bunun üzerine geliyor. Netice itibarıyla bu terör, terörizm canımızı yakıyor" değerlendirmesinde bulundu.



Terörle mücadelede konsept değişikliğine dikkat çeken Topçu, şunları kaydetti:



"Terör, terörizm ve teröristle mücadele anlayışı hakim; güvenlik, bireysel hak ve özgürlükler, refah ekseninde üçlü bir sac ayağı var. Aynı zamanda tanımı yapıldı, terör iki kutuplu, çok boyutlu. Bu iki kutbun biri içeride diğer dışarıda ve çok boyutlu olması da hücrelerimize kadar işlemiş, çeşitli maskeler altında, Müslüman kılığıyla demokrat kılığıyla üniversitelerde var, yargıda var, devletin çeşitli kurumlarında var. Bunlar bir bakıyorsunuz Müslüman kimliğiyle çıkıyor önümüze, hizmet falan diyor, bir bakıyorsunuz demokrasi isteği adı altında toplu katliam yapan teröristin tabutunun altında durmayı kutsallaştırıyor, bir bakıyorsun yüzü, iki yüzü bir araya geliyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milletine ne kadar şer güçler varsa onları kutsayan imzacılar ortaya çıkıyor. Netice bunların silahlı eşkıyaları, Meclis'te temsilcileri, imzacıları, hukukçuları oluyor. Adam dersine iyi çalışmış, iyi becermiş, bunları başımıza musallat ettiler."



"STRATEJİK ORTAKLARIMIZ BİLE BİZE HALA DÜZGÜN BİR CEVAP VEREMİYOR"


Topçu, devletin teröristlerin tespiti konusunda titiz davrandığını ve çok yönlü bir mücadele verdiğini anlatarak, "Hendek başındaki eşkıyanın devlete aman dilemediği takdirde kamu güvenliğini sağlama gereği devlete baş kaldıran baş önüne düşürtülüyor. Öbür tarafta eli kalem tutan, boynu kravatlı olan hainler de devletin hukuk düzeni içinde zaptu rapt altına alınıyor, gereği yapılmaya çalışılıyor. Bir diğer taraftan sanal alemde yürüttükleri o propaganda ile mücadele ediliyor. Öbür taraftan da bunları besleyen başkalarına da diyor ki 'eşkıyanızı tespit ettik, farkındayım, bunun bir ucu hendekte, bir ucu akademilerde, üniversitelerimizde, bir ucu yargımızda, kamu alanlarımızda. Bunları tespit ettim, sen şimdi bana söyle, benim dostum musun, düşmanım mısın?' Muhataplarımız, stratejik ortaklarımız da hala daha bize düzgün bir cevap veremiyor ama biz bu cevabı onlardan almaya kararlıyız, bunların elindeki bombayı biliyoruz" dedi.



"DİYABEKİR'İMİZE GELEN 'ŞU SUR'U BİR GÖREYİM' DİYECEK"


"Terörün belini kırdık, bu miğref güçlerin paniği oradan, kırdık Allah'ın izniyle belini" ifadesini kullanan Topçu, şöyle devam etti:


"Kuyruğu ve kafası ayrı ayrı, onların da hem kafası hem kuyruğu ezilecek. Bu arada terörün tahrip ettiği o mübarek beldeler, o kadim şehirlerimiz kültür ve turizm beldeleri haline gelecek ve Allah'ın izniyle küresel alıcısı olacak. Nasıl ki herkes 'bilmem şuraya gittiğim zaman şurayı göreyim' diyorsa Diyarbekirimize gelen de 'şu Sur'u bir göreyim' diyecek inşallah. Bunlar çok kısa sürede yapılacak. Devlet iki şeyde kararlı; terörü dağımızdan, ovamızdan, şehrimizden, sokağımızdan temizleyecek, medeniyet coğrafyamızda kim bize ameliyat yapmaya kalkıyorsa o masada Türkiye mutlak olacak. Ötesi yok. Bizimle iyi geçinirlerse kendi halklarının refahı, huzuru, güvenliği daha çok artacak."



"TERÖRLE MÜCADELE TÜRKİYE'NİN İSTİKLAL SAVAŞIDIR"


Terör enstrümanını kullananların millete diz çöktüremeceğini vurgulayan Topçu, "Sokağımızı, dağımızı, ovamızı güvenlik altına alana, kamu güvenliğini sağlayana kadar bu işin üzerinde devlet olacak. Bu asla Kürt-Türkmen savaşı değil, bu bölücü terör ve arkasındaki yetmiş iki düvelle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin var oluş, yok oluş, istiklal savaşıdır. Bunda da biz kazanacağız" dedi.



"FEZLEKELER MECLİS'E GELDİĞİNDE GEREĞİ YAPILACAK"


Açıklamalarının ardından vatandaşların terörle mücadeleye ilişkin sorularını yanıtlayan Topçu, bazı milletvekillerine ilişkin fezlekelerin sorulması üzerine, "Fezlekeler Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geldiği zaman milletin iradesini temsil eden vekiller bunun mutlaka gereğini yapacak. Önce sanıyorum ki yargı bu dosyaları Meclis'e gönderecek, dosyalar Meclis'e geldikten sonra mutlaka millet iradesini temsil eden vekiller bunun gereğini yapacak. Bu işin hendek başında elinde silah bekleyenle Meclis kürsüsünde boynunda kravatla hiçbir farkı yok. Bunu zaten görüyoruz, onlar da zaten farkları olmadığını her faaliyetlerinde ifade ediyorlar, ispat ediyorlar. Devlet bunlarla mücadele ediyor, yargı da inşallah gereğini yapacak. Fezlekeler netice itibarıyla Meclis'te belli bir silsile var, yani bir takvim çalışıyor, hatta 200 dosyası olan var. Şu son vahim hadiselerden hareketle ben bunları söyledim ama adam daha evvel anayasanın üçüncü maddesini çiğnemiş, devletin bölünmez bütünlüğüyle ilgili terör örgütüne yandaşlık etmek, teröristi övmek, yanaklarından öpmek. Bütün bunlar var, inşallah Meclis bunun gereğini yapacak" yanıtını verdi.



"BAŞKANLIK SİSTEMİ BİLE BİZE YETMEZ"


AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk'ün terörist olduğu belirlenen şahısların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkartılmasını ve mal varlıklarına el konulmasını öngören yasa teklifini de değerlendiren Topçu, şunları kaydetti:



"Fazla söz söylemenin gereği yok, hepsinin altına imza atıyorum. Benim ülkeme, benim milletime ihanet etmiş adam buradan kaçmış, Avrupa'nın en lüks semtlerinde beş başı mamur hayat yaşıyor, benim vergilerimden kesilen parayı almaya hala devam ediyor. Böyle bir ülke nerede görülebilir. Adam üniversite koridorlarını, kantinleri işgal ediyor, bölücü terör örgütünün sloganlarını yazıyor ve o adam benim devletimden burs alıyor. Nerede var böyle şey? İşte onun için ben ta öteden beri hep şunu diyegeldim, başkanlık sistemi bile bize yetmez zaten geç kaldı. O sistem biran evvel gelecek, o gelir gelmez de bu devletin bütün kurumlarını resetleyip yeniden formatlamak lazım. Bu kadar çürümüşlük, bu kadar layüsellik, bu bir günün, üç günün, on senenin işi değil neticede yüzyılların getirdiği bir akıl tutulması."



"BU SADECE İKTİDAR MESELESİ DEĞİL TBMM'NİN NAMUS MESELESİDİR"


"Biz de devlete ihanet edecek, sabah akşam millete racon kesecek, eşkıyayı kutsayacak, yanında duracak, silah taşıyacak, sığınakta yanında olacak, anayasayı çiğniyor, mevcut kanunları çiğniyor, yüz bin tane suç işliyor ve bu adam kamunun bütün haklarından faydalanacak" diyen Topçu, "Bu sadece iktidar meselesi değildir, bu TBMM'nin namus meseledir. Gelecekte onlar da kaldıracaklar, böyle bir şey olur mu? Biz şuanda bir istiklal savaşı veriyoruz. İstiklal savaşında parti işleri olmaz. Bir ve beraber olmalıyız. Deniz Baykal'ın dediği gibi burada takdirle anıyorum, 'Ne yapacağız, bir iktidar var, onun eksiği, hatası var diye bırakalım memleket yansın mı diyeceğiz' diyor. Parti meselesi başka, memleket meselesi başka. İşte onun için Kuvay-ı Milliye ruhuyla hareket etmeliyiz. İnşallah bunların hepsi milletin istediği şekilde olur" ifadelerini kullandı.



Erdemli Düşünce ve Eylem Platformu (EDEP) Başkanı Mevlüt Günay, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu'ya programa katılımı dolayısıyla oltu taşından özel yapım tespih hediye etti.



#Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yalçın Topçu
#Erdemli Düşünce ve Eylem Platformu
#EDEP
8 yıl önce