Yedi Hilal Üniversiteler Başkanı Samet Paçacı, ''Halihazırda okuma guruplarının çeşitli kurum ve vakıflar tarafından zaten organize edildiğinin farkındayız. Ancak biz bunlara ilaveten 'medrese usulü' üzere 'teşkilatlı' bir şekilde okuma halkaları kuruyoruz'' dedi.
Paçacı ''ilmin maluma tabi olduğu'' ilkesinden yola çıkarak projede sadece okumalarla yetinilmeyeceğini belirtti. Buna göre tahlil okumalarına ek olarak, Marmaray Üsküdar ve Yenikapı durakları ile Vezneciler metro istasyonunda 7-11 Mart tarihleri arasında kurulacak birer 'Öncüler sergisi' ile İsmail Kılıçarslan ve Tarık Tufan'ın konuk edileceği 16 Mart günü saat 19.00'da Ali Emiri Kültür Merkezi'ndeki 'Açılış konferansı' ile başlayacak.
Öte yandan planlanan ek faaliyetler arasında Mayıs ayının son haftasında kapanış konferansları, eserleri okunan öncüler arasından hala hayatta olan öncülerin bizzat ofis ya da rutin buluşmalarında ziyareti, ezgi-marş-şiir gecesi ve Yedi Güzel Adam ve Öncüler Kütüphanesi Gezisi de yer alıyor.
Projenin ilk dönem çalışması olarak bu baharda okunacak isimler ise şöyle:
Abdurrahman Cahit Zarifoğlu, Aliya İzzetbegoviç, Hasan el-Bennâ, İsmet Özel, Necip F. Kısakürek, Rasim Özdenören, Sezai Karakoç.
Projede yer alacak okutmanlardan birkaçının ismi şöyle: Yedi İklim Dergisi editörü Ali Haydar Haksal, yazar Demet Tezcan, Din ve Hayat dergisi editörü Kamil Büyüker, şair-yazar Hüseyin Akın, Arka Kapak dergisi editörü Yunus Emre Tozal.
Paçacı, ''Medrese usulü ile neyi kastediyorsunuz?'' sorusuna ise şöyle cevap veriyor:
''Öncelikle hoca-talebe münasebetini kastediyoruz. Öğrenci yani talebe, hocasından bir ilmi aktarmasını ister yani talep eder ve hocasının dizinin dibine çöker; hoca ise sahip olduğu bu ilmi mirası öğrencisine -tabiri caizse kelime kelime, cümle cümle okuyarak ya da okutarak ve her vakit yaşayarak aktarır. Bu karşılıklı mütalaa ve talimin nihayetinde ise o mirasın meşruiyetini belgelemesi adına icazet verir.
İkinci olarak ve talebenin esasında 'talep eden' olmasının bir getirisi olan ''gönüllülük'' esaslı bir okuma halkasını kastediyoruz. Bu 'zorunlu' bir eğitim kesinlikle değil; talep eden talebe 'gönüllü' olarak talep eder. Ancak şu da vardır ki, bir şey talep ettiği ve onu beklediği için bu talebinin ardından bu talebini elde edene kadar hocasının dizinin dibinden ayrıl(a)maz. Sözgelimi bu, her bir kitap için icazeti almaya hak kazanana kadardır.''
Paçacı, bir diğer farklarının ise ''teşkilatlı'' bir okuma olduğunu belirttikten sonra şöyle devam ediyor:
''Birer okutman ve kendisine her türlü konuda yardımcı olacak birer koordinatör ile 13 ayrı noktada, erkekler ve bayanlar için ayrı ayrı toplamda 87 gurup ile ''sistemli'' ve ''organize'' halkalar kuruyoruz.
Böylece, her biri kendi alanlarında ihtisas sahibi şair-yazar ve hocalarımızı üniversiteli gençlerle buluşturarak, tabiri caizse bir okuma ağı örüyoruz ve öte yandan yeniden kitaplara ''ciddi'' bir şekilde dönüyoruz.''
