|

Avrupa'ya göç trafiği Türkiye'de sıkıştı

Dünyada 70 milyon insan BM verilerine göre göçe zorlandı bunların 25 milyonunu mülteciler oluşturuyor. Uluslararası Göç ve Mülteciler Derneği’nden akademisyen Yusuf Adıgüzel, en büyük göçün sırasıyla Suriye, Afganistan, Sudan, Myanmar ve Somali’den olduğunu mülteci ağırlayan ilk beş ülkenin ise Türkiye, Pakistan, Uganda, Almanya ve İran olduğunu belirtiyor ve ekliyor: Türkiye dünya göç trafiğinde en önemli geçiş ülke ancak Avrupa’nın sınırlarını çok sıkı kapatması ve yapılan anlaşmalarla Türkiye son 4-5 yılda göçmenlerin sıkışıp kaldığı bir ülke oldu.

Ayşe Olgun
04:00 - 8/03/2020 Sunday
Güncelleme: 04:07 - 8/03/2020 Sunday
Yeni Şafak
Savaş, çatışmalar, istikrarsızlık, açlık, kıtlık ve yoksulluk milyonlarca insanı daha güvenli ve müreffeh bir yer aramaya itiyor.
Savaş, çatışmalar, istikrarsızlık, açlık, kıtlık ve yoksulluk milyonlarca insanı daha güvenli ve müreffeh bir yer aramaya itiyor.

Bir yanda İdlip’te atılan bombalar altında can veren siviller, hayatta kalmak için bir umut Türkiye sınırına doğru yola çıkıyorlar. Diğer yandan Avrupa’ya geçmek için Yunanistan sınır kapısına dayanan ancak açılan ateş sonrasında can veren mülteciler. Göçmenler üzerine uzun yıllardır saha çalışmaları yapan IMRA (Uluslararası Göç ve Mülteciler Derneği) Yönetim Kurulu Üyesi Prof.Dr. Yusuf Adıgüzel’le dünyanın dört bir yanından ülkemize, oradan Avrupa’ya yapılan göç trafiğini konuştuk. Dünden bugüne Türkiye’nin göç politikasını masaya yatırdık. Buyrun.


İnsanlar neden göçe zorlanıyor?

Savaş, çatışmalar, istikrarsızlık, açlık, kıtlık ve yoksulluk milyonlarca insanı daha güvenli ve müreffeh bir yer aramaya itiyor. BM’e göre 2018 sonu itibariyle dünyada zorla yerinden edilenlerin sayısı 70 milyonu aşarken ve bunların 25 milyonunu mülteciler oluşturuyor. İlk 5 mülteci kaynak ülkesini Suriye, Afganistan, Sudan, Myanmar ve Somali oluştururken, mülteci ağırlayan ilk 5 ülkenin ise Türkiye, Pakistan, Uganda, Almanya ve İran’dır. Çoğunlukla zulme uğrayan veya uğrama riski olan insanların zorunlu olarak vatanlarından ayrılıp sığınacak güvenli bir ülke arıyorlar. Bir seçim değil zorunluluktan dolayı yola çıkan mülteciler, genellikle Almanya, Fransa ve İsveç gibi mülteci kabul eden Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalışıyorlar. Göçmen yoğunluğunun fazla olduğu bu ülkeler aynı zamanda, mültecilerin çoğunluğunun yakın veya uzak akrabasının bulunduğu yerler.

MÜSLÜMAN MÜLTECİLER İÇİN SIĞINAĞIZ

Türkiye göçmenler için neyi ifade ediyor? Ülkemizde göç eden insanları nasıl değerlendirirsiniz? Neden Türkiye?

Dünya’da ana akım göç yönü güneyden kuzeye ve doğudan batıya doğrudur. Coğrafi olarak bakarsak kuzey Avrupa ülkeleri temel hedef ülkeler iken, Afrika ve Asya ülkeleri ise göçün kaynak ülkelerinin bulunduğu yerlerdir. Türkiye tam olarak bu ana göç yollarının kavşak noktasında bir anlamıyla Afrika ile Avrupa ve Asya ile Avrupa arasında bir köprü görevi görüyor. Bu coğrafi konum Türkiye’yi dünya göç trafiğinde en önemli geçiş (transit) ülke haline getiriyor. Ancak Avrupa’nın sınırlarını çok sıkı kapatması ve Türkiye’nin AB ile geri kabul anlaşması imzalaması ile Türkiye son 4-5 yıldır Avrupa’ya geçmek isteyen göçmenlerin sıkışıp kaldığı bir ülke haline geldi. Bir yandan Suriye’deki kriz, bir yandan ise Afrika ülkeleri, Afganistan, Pakistan, Myanmar’daki savaş, çatışmalar, yoksulluk ve kötü insani şartların önüne kattığı kitlesel göçler Türkiye’de birikmeye başladı. Bir diğer neden de zorunlu nedenlerle göç yoluna çıkan insanların tamamına yakınını Müslüman ülkelerin vatandaşları oluşturuyor. Avrupa’daki aşırı sağ ve ırkçılık, göçmen ve mülteci kabulünün zorlaşması, sığınma arayan veya ekonomik nedenlerle çalışmak üzere yola çıkanların rotasını Türkiye’ye çevirmesine yol açtı. Müslüman bir ülke olarak Türkiye, bu insanlar için gerçekten sığınacak bir güvenli bir liman oldu.


GÖÇ YOLUNDA BEŞ YILDA 30 BİN KİŞİ ÖLDÜ

Göç yolunda hayatını kaybeden göçmenlerle ilgili bir rakam var mı elinizde?

Mülteciler genellikle göçmen kaçakçıları aracılığı ile yasa dışı yollardan hedefledikleri ülkeye gitmek istemektedirler. Bu yollar genellikle hayati tehlike arzeden yollar. Afrika’nın iç bölgelerinden Avrupa’ya ulaşmak isteyenler hem binlerce km’lik ölümcül çölleri, hem de derme çatma teknelerle Akdeniz’i geçmek zorundalar. Son 5 yılda dünya üzerinde göç yollarında hayatını kaybedenlerin sayısı 30 bini bulmuş durumda. Uluslararası Göç Örgütü verilerine göre en ölümcül göç yolu Akdeniz. Son 5 yılda tüm dünyadaki göçmen ölümlerinin 16 bin 500’ü (yüzde 55) Akdeniz’den Avrupa’ya geçerken meydana gelmiştir.

250 YILLIK GÖÇMEN POLİTİKAMIZ VARDI

Türkiye’ye gelen göçmen profilini nasıl çizersiniz?

Türkiye son 250 yıldır özellikle Osmanlı bakiyesi topraklardan milyonlarca göçmen almıştır. Ancak Türkiye’nin göçmen kabul etme şartı ‘Türk olmak veya Türk kültürüne bağlı olmak’ idi. Yani genellikle Balkanlar, Kafkaslar ve Kırım’dan gelenler göçmen olarak kabul ediliyordu. 1980’lerden sonra (Afganistan’ın SSCB tarafından işgali, İran Devrimi, İran-Irak Savaşı sonrasında) Türkiye’ye daha farklı bir göçmen tipleri ile karşılaştı. Ancak bunlar genellikle Avrupa’ya ulaşmak isteyen ve Türkiye’yi transit ülke olarak kullanmak isteyen kişilerdi. Ancak Avrupa mülteci kabulü konusunda isteksiz olduğu için bu insanlar başvurularını yapıp Türkiye’de bekliyorlardı. 1990’lardan sonra ise Türkiye’yi hedef ülke olarak gören Türki Cumhuriyetlerden ve Doğu Bloku ülkelerinden gelenler oldu. 2000’lerden sonra ise Afganistan ve Afrika’dan çok sayıda göçmen gelmeye başladı. Göç İdaresi verilerine göre 2018 yılında yakalanan düzensiz göçmenlere bakılırsa, Afganistan, Pakistan, Suriye, Irak ve Filistin ilk sıralarda bulunuyor. Son 5 yılda yakalanan 1 milyon 220 bin düzensiz göçmenin yarısını Afganlar ve Pakistanlılar oluşturuyor.

Ucuz işçi olarak gitmeyip çalışıyorlar

Türkiye’ye yaşamak için göç edenlerle, Avrupa’ya göç etmek için Türkiye’yi bir köprü gören göçmenler arasındaki fark tam olarak nedir?

Türkiye’deki yabancılar arasında geçici koruma altındaki Suriyeliler Türkiye’de önemli ölçüde kalıcı olacak kesimi oluşturuyor. Doğu Bloku ve Türki Cumhuriyetlerden gelenler de Türkiye’yi hedef ülke olarak görüp, burada çalışmak ve mümkünse ikamet izni ile kalmak istiyorlar. Afgan, Pakistan, Bangladeş, Myanmar, Somali, Eritre gibi ülkelerden gelenler öncelikle Avrupa’ya ulaşmak isterken, imkan bulamadığı için Türkiye’de kalmak zorunda olabiliyorlar. Şartlı mülteci veya uluslararası koruma altında burada uzun yıllar kalan bu insanlar, 6 ay sonra çalışma iznine başvurabiliyor. Ucuz işgücü olarak piyasada tutunan bu insanlar, zamanla kalıcı göçe doğru evrilmektedir. Ancak sınırların açılmasıyla da, en fazla Avrupa’ya geçmek üzere harekete geçenler de bu insanlar oldular.

İdlip’teki dram karşısında sorumluluk almak istemiyor

İdlip’te yaşanan son gelişmeler Suriye’deki göçü nasıl etkileyecek?

İdlip’den kaçanlar yaklaşık 2 yıldır Türkiye sınırlarındaki kamplarda çok zor şartlarda yaşam mücadelesi vermektedir. Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 1,5 milyona yakın insan hem savaş hem de doğa şartları ile mücadele ediyor. Binlerce kişi açlık ve soğuktan hayatını kaybediyor. Bu kişilere Türkiye dışında yardım ulaştıran ise yok denecek kadar az. Soçi mutabakatına rağmen İdlip’de rejim ve Rus saldırıları artınca, 4 milyona yakın insanın yaşadığı bu bölge tamamen güvensiz hale geldi. Türkiye Suriye sınırları içinde göçü karşılamak istese de durum daha da kötüleşince yeni bir kitlesel sığınmacı akını ile karşılaşma riski yüksek. Türkiye uluslararası kamuoyunun dikkatini aylardır İdlip’e çekmeye çalışıyor. Burada dramı kimse görmek istemiyor. Türkiye çıkmak isteyenlere engel olmayacağını söyleyince bildiğiniz gibi onbinlerce kişi Yunanistan kapılarına dayandı ve AB konuya odaklandı.


Türkiye kimseye kapıyı göstermedi isteyen kalır

Türkiye sınır kapısını açmakla göçmenler için iyi mi kötü mü etti?

Türkiye kimseye kapıyı göstermiyor. Zorla göndermiyor. Gitmek isteyenleri engellemeyeceğini söyledi. Buna karşılık gitmek isteyenler harekete geçti. Kalmak istemeyeni zorla tutmak da bir zulüm değil midir? Türkiye 5 milyondan fazla sığınmacıya ev sahipliği yapıyor ve kimseyi hayati tehlikesi olan yerlere göndermiyor, iade etmiyor. Ancak, kalmak kadar, gitmek de bir haktır. Avrupa ülkelerine mültecilere karşı daha duyarlı olmaları, kapıları açarak insanları güvensiz ve hayati riski yüksek rotalara zorlamamaları yönünde baskı yapılması gerekiyor. İnsan hakları örgütleri ve uluslararası kuruluşlar mültecilerin güvenli bir biçimde hedef ülkelere ulaşması için daha aktif biçimde savunuculuk yapmaları lazım.

Yunanlıların yaptığı ne hukuki ne ahlaki bir tavır

Yunanistan’ın göçmenleri almaması, ateş açmasını göçmenlerin yasal hakları üzerinden değerlendirirseniz neler söylersiniz?

Sığınma hakkı temel insan haklarındandır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 14. Maddesine göre, her insanın zulüm karşısında, başka ülkelere sığınmaya ve bu ülkelerde sığınmacı işlemi görmeye hakkı vardır. Dolayısıyla hiçbir ülke, kaynak ülkesindeki zulüm nedeniyle, sınır kapısına dayanmış kişileri almama lüksüne sahip değildir. Bütün ülkeler mültecilere karşı sorumludur. AB ülkeleri sınırlarını korumak için bazen şu anda Yunanistan’ın yaptığı gibi insan hakları ihlallerine varacak kadar ileri tedbirler alabiliyorlar. Ülkesindeki zulümlerden ve gayri insani durumlardan kaçarak gelmiş bu insanlara, Avrupa ülkelerinin yaptığı insanlık dışı muamele kabul edilemez. Yunanistan’ın yaptığı, mültecilerin paralarını alarak, döverek, işkence ederek, botlarını batırarak, geri itme uygulaması hiçbir şekilde hukuki ve ahlaki değildir. Tüm ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşları, insan hakları örgütleri bu duruma karşı sessiz kalmamalıdır. Ayrıca kendi rızası olmadan, mültecilerin zorla geri gönderilmesi, hayatı veya özgürlüğü tehdit altında olacak ülkeler iade edilmesi, ‘geri göndermeme’ ilkesine aykırıdır ve hukuken mümkün değildir. Avrupa ülkelerine sığınmak isteyen bu kişilerin mültecilik prosedürlerine güven içinde ulaşması sağlanmalıdır. Yunanistan etik olarak bu insanları kendi sınırları içinde alıp, başvuruların değerlendirmeli.

Bir tarafta kıtlık bir diğer tarafta refahlık

Göçmenleri ülkelere göre sınıflandırırsak doğup büyüdükleri topraklardan kaçıran en önemli sebep savaş mı? Batının hem bu ülkelerle savaşıp hem de göçmek zorunda kalmalarına duyarsızlığına ne diyorsunuz?

Dünyanın doğusu ve batısı, güneyi ve kuzeyi arasında büyük bir uçurum var. Bir tarafta kıtlık, yokluk ve açlık varken, diğer tarafta refah devletleri var. Bir yanda savaşlar, iç çatışmalar ve baskılar varken, diğer yanda güven ve huzur içinde yaşan ülkeler var. Bu dengesizlik göç besleyen temel neden. İşin ironik tarafı doğu ve güney ülkelerindeki bu olumsuz şartların batı ülkelerinin eseri olması. Hem Afrika, Asya, Ortadoğu ülkelerini yaşanamaz hale getirip, ondan sonra da ülkelerinden çıkmak zorunda kalan mültecilerin yüzlerine kapıları kapatmak kabul edilebilir bir durum değil.


İkinci dünya savaşından sonra en büyük göç

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra en büyük göçün yaşandığı söyleniyor dünyada. Sizin görüşünüz nedir? Bu konuda neler söylersiniz?

BM rakamlarına göre dünya üzerinde zorla yerinden edilenlerin sayısı 70 milyonu geçerek, ikinci dünya savaşından sonra en yüksek seviyeye ulaştı. Bu insanların 25 milyonunu ülkesini terk eden mülteciler oluşturuyor. Göçmenlerin ve mültecilerin dünya ülkeleri arasındaki dağılımı büyük bir farklılık göstermektedir. Mülteci ve sığınmacıların yüzde 90’a yakınını gelişmekte olan ülkeler misafir ederken, refah devletlerindeki göçmenlerin oranı da artmaya devam etmektedir. Hem mülteci üreten hem de mültecileri kabul eden ülkelerin tamamına yakını Müslüman ve gelişmekte olan (veya gelişmemiş) ülkelerdir. Ekonomik göçmenler dünyanın gelişmiş ülkelerinde yaşarken, mülteciler ise gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerde misafir edilmektedir. 51 milyon göçmen sayısı ile dünyanın en fazla göçmen barındıran ülkesi ABD iken, en (fazla mülteci statüsünde insan) barındıran ülke Türkiye’dir.

#Mülteci
#Göç
#Avrupa
4 years ago