|

Babamın Kitaplığı / Bacınız Meral, Afganistan’dan selam eder

“Büyük ağabeyim cihat için Afganistan’da. Ortanca kardeşimse o da cihat talimi görmek için Afganistan sınırında olan bir kampta. Küçük kardeşime gelince o da bizim masrafımızı çıkartmak için seyyar satıcılık yapıyor. Babamsa sabahleyin erkenden evden çıkıp akşama Pakistan’da olan Hizb-i İslami Defterinde Afgan muhacirleri için çalışıyor. Annem, kız kardeşim ve ben evde yalnız günümüzü geçiriyoruz. Evet, Sayın Zarifoğlu size ben yazıyorum. Adım Meral.”

04:00 - 15/09/2021 Çarşamba
Güncelleme: 23:19 - 14/09/2021 Salı
Yeni Şafak
Meral Maruf, kırk sene önce bir selamla evlerimizin kapılarını çalmıştı. O zaman bu selama, selamla karşılık veren çok olmuştu. Belki şimdi de o selama ihtiyaç duyanlarımız vardır.
Meral Maruf, kırk sene önce bir selamla evlerimizin kapılarını çalmıştı. O zaman bu selama, selamla karşılık veren çok olmuştu. Belki şimdi de o selama ihtiyaç duyanlarımız vardır.
GÜLÇİN DURMAN

“Bismillahirrahmanirahim. Babam dışardan eve geldiğinde elinde bir dergi vardı bana doğru uzattı baktım Mavera adında Türkçe bir dergi. Çok sevindim çünkü evde otura otura canım sıkılmıştı. Sorarsanız niye? Çünkü tam dört ay oldu ki güzel memleketimizden Pakistan’a göç ettik ve göç ettiğimiz günden beri üç dört kere hariç ki o da başka muhacirlerin evine gidiyordum, hiç ayağımı dışarıya koymadım. Evde ise aman bunu sormayın nasıl bir ev, içim patladı ama gene de üzgün değilim.

Büyük ağabeyim cihat için Afganistan’da. Ortanca kardeşimse o da cihat talimi görmek için Afganistan sınırında olan bir kampta. Küçük kardeşime gelince o da bizim masrafımızı çıkartmak için seyyar satıcılık yapıyor. Babamsa sabahleyin erkenden evden çıkıp akşama Pakistan’da olan Hizb-i İslami Defterinde Afgan muhacirleri için çalışıyor. Annem, kız kardeşim ve ben evde yalnız günümüzü geçiriyoruz. Evet, Sayın Zarifoğlu size ben yazıyorum. Adım Meral.”

Mavera Dergisi’nin Mayıs 1981 tarihli 54. sayısında, Okuyucularla bölümünde yayımlanır Afganlı bir genç kız olan Meral Maruf’un bu mektubu. Bölümün sorumlusu Cahit Zarifoğlu, “Çok mektup aldım şu fani dünyada. Fakat bu kadar duygulandıranı, hüzün vereni, yüreklendireni olmuş muydu bilmiyorum.” diyerek ifade eder mektubun üzerinde bıraktığı etkiyi.

Ben de Mavera dergisinde yayımlanan mektuplarından, sonra da arka arkaya çıkardığı kitaplarıyla tanıdım Meral Maruf’u. Karnesi kırıklarla dolu, derslerden ziyade teneffüsleri seven, uzun yaz tatillerine bayılan bir yandan da sabahlara kadar kitaplar okuyan bir ortaokul öğrencisiydim.

OKUMAYI ÇOK ZOR SÖKTÜM


İlkokul birinci sınıfta okumak konusunda bir hayli sıkıntı çekmiş; en nihayet annemle babamın uydurduğu bir yöntemle, okulda sekiz ayda sökemediğim okuma işini akşamları annemle kardeşime kitap okuyarak kısa zamanda üstelik korkmadan, ürkmeden eğlenerek çözmüştüm. Böylece sadece okumayı öğrenmiş olmadım, okumak denen şeyi sevdim de…

Eşyası az, kitapları bol evimizin her bir yanından bir kitap, dergi, fasikül fışkırırdı. Kitaplarla birlikte yaşadık. O yüzden de büyüme yolculuğumda elimi hiç bırakmayan babamın kitaplığına hep minnettar kalacağım. Son yıllarda, çocukluk ve gençlik yıllarımda okuduğum kitaplara yeniden dönmek, şu yaşımda o kitaplarda neler bulacağımı neler hissedeceğimi görmek istiyordum. Meral Maruf okumalarını da o niyetle yaptım. Ee, bir de malum gündemde de Afganistan vardı. Yıllardır neredeyse haftada en az iki, üç gün Afganistan kaynaklı haber okuyor, seyrediyoruz. Peki ama bize gösterilen hangi Afganistan, hiç bunu düşünüyor muyuz acaba?

İKİ AYRI SOVYET DEVLETİ


İlginçtir, Meral Maruf’un meşhur mektupları ve hikayelerini okumadan hemen önce, yine babamın kitaplığından Nobel ödüllü Sovyet yazar Mihail Şolohov’un Don Kıyısında Hasat ile Durgun Akardı Don romanlarını okumuştum ben. Sovyetler Birliği’nin doğuşunu anlatan bu kitaplardaki destansı anlatım dilini, tabiat tasvirlerini de o kadar çok beğenmiştim ki. Mükemmel kolhoz hayatı, altın gibi parıldayan başak tarlaları, alabildiğine uzanan verimli topraklar ve aynı ülkü için gece gündüz çalışan üstelik çalışarak mutlu olan köylü kadınlarla erkekler de uzun zaman hafızamdan gitmemişlerdi

Meral Maruf da Sovyetler Birliği’ni anlatıyordu. Fakat onun Sovyetleri ne romanların anlattıklarına benziyordu ne de televizyonda seyrettiklerimize. Eli kanlı bir zalime karşı kahramanca direnen mazlumlar, yaşlılar, sakatlar, dullar, yetimler vardı onun mektuplarında.

BİZE UZUN MEKTUPLAR YAZ


Meral Maruf’un Mavera dergisindeki mektupları ilk yazı tecrübeleri. Daha önce ne Afganistan’da ne de Pakistan’da yazmış. Ondaki yazarlık damarını keşfeden Zarifoğlu “İlk mektubundaki sadelik ve içlilik üzerine ona hemen yazarlık konusundaki yeteneğini ‘ifşa’ ettim. Bize mutlaka uzun uzun başlarından geçenleri, duyduklarını, aklına gelen her şeyi yazmasını istedim” diyerek anlatıyor o süreci.

İlki Mavera ’nın “Okuyucularla” köşesinde yayımlanan mektuplar için sonraki sayıda “Bizim Dünyamız” adıyla yeni bir bölüm açılmış. Meral Maruf’un Peşaver’den yolladığı mektuplar öylesine ilgi görmüş ki, önce dergiye sonra da Maruf’un Pakistan’daki adresine mektuplar yağmaya başlamış.

HİCRET GÜNLERİ

Meral Maruf, 1960 doğumlu. Spiker olan babasının görevi dolayısıyla üç yaşında Ankara’ya gelmiş ailesiyle birlikte. İlkokulu Kavaklıdere İlkokulu’nda okumuş. Ortaokula giderken 1973’te ailece Afganistan’a dönmüşler. Liseyi derece ile bitirince sınava girmeden akademiye kabul edilmiş. Üniversiteye girdiği sene savaş başlamış. Babası da ilk tutuklananlar arasında imiş. Ağabeyi ile iki erkek kardeşi Ruslarla savaşmak için mücahitlere katılıp dağlara çıkınca, ailenin sorumluluğu Meral Maruf’un üzerinde kalmış. Baskıların artmasıyla birlikte, ülkeden çıkmaları gerekince annesi, kız kardeşi ve yaşlı amcasıyla birlikte zorlu ve tehlikeli bir yolculuktan sonra Pakistan’ a geçmişler Diğer Afganlılar gibi Maruf ailesi de muhacir kamplarından birine yerleşmişler, Çadır hayatının yokluk ve sıkıntılarına rağmen Meral Maruf, bir yandan Afgan çocuklara eğitim vermiş bir yandan da dul ve yetimler için yardım çalışmalarının içinde yer almış. Büyük bir ilgi gören Mavera dergisindeki mektuplar ile kampları gezerek topladığı Afganlı muhacirlerin göç hikayeleri 1983’te Akabe Yayınları tarafından ‘Hicret Günleri’ adıyla kitaplaşmış. Aynen mektuplar gibi kitapta büyük bir ilgi görmüş ve arka arkaya baskılar yapmış.

ÖDÜL ALAN MEKTUPLAR

Cahit Zarifoğlu’nun önsözüyle başlayan kitabın pembe renkli kapağında Hasan Aycın’ın bir deseni yer almıştır. Daha sonraki baskılarda daha farklı kapaklar kullanılır. Hicret Günleri, Milli Kültür Vakfı tarafından ödüllendirilir de. 1984 senesinin sonbaharında gerçekleşen ödül törenine Cahit Zarifoğlu, Alim Kahraman ve Meral Maruf adına ödülü alacak olan babası Muhammed Maruf katılırlar. Ödül jürisinde yer alan Ömer Faruk Akün ‘Hicret Günleri’ni meşhur ‘Anna Frank’ın Günlükleri” ile kıyaslar.

Yıllar geçer Meral Maruf hastalık ve sıkıntılar içinde dahi yazmayı bırakmaz. ‘Hicret Günleri’nin arkasından 1985’te ‘Dullar Kampı’ gelir. Adından da anlaşılacağı üzere, kitap Rus işgali sırasında babalarını, eşlerini, çocuklarını, kardeşlerini şehit vermiş; bu dünyada kimi kimsesi kalmamış kadınların kaldığı bir kampı anlatır. Meral Maruf’un üçüncü ve son kitabı ise1987’de basılan “Afganistan Mektupları” olur. “Hicret Günleri” ve “Dullar Kampı” nda olduğu gibi bu kitapta da Afgan halkının bir yandan Ruslarla mücadelesi bir yandan kendi içlerindeki bölünmüşlükler, yürek parçalayan acıklı hikayeler, göz yaşları hiç dinmeyen analar, eşler vardır.

Klişe bir tabir vardır, hayatın acı yanlarıyla tanışmak denir, hani. İşte Meral Maruf’un kitapları, benim için böyledir. Bir orta okul öğrencisine hayatın acı yanlarını göstermiş, gerçek dünyayla tanıştırmış bir yazardır o.

BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRENCİLERE DESTEK VERİR

Meral Maruf 1987 ve 1990 senelerinde Türkiye’ye gelir. Okuyucularıyla buluşur. Ağabeyi Abdülhak Maruf ile gerçekleştirdiği 1987 yazındaki ziyareti bir hayli uzun sürer. İstanbul, Ankara ve Konya’yı ziyaret eder. Türk kadınlarıyla bir araya gelir. Hatta o dönemde Ankara İlahiyat Fakültesi’nin önünde başörtüsü yasağını protesto etmek için açlık grevi yapan öğrencilere destek verir, yanlarında olur. Meral Maruf bu ziyaretleri sırasında bazı dergilerle röportajlar da gerçekleştirir. Bunlardan Kadın ve Aile Dergisi’ne 1987’de verdiği röportajda, yıllar sonra Türkiye’de bulunmaktan duyduğu sevinçle birlikte bir de üzüntüsünü dile getirir. Cahit Zarifoğlu’nun hastalığının verdiği burukluktan bahseder. Türk kadınlarının Pakistan’daki Afgan kamplarını ziyaret edip etmediklerinin sorulması üzerine ise “Birçok ülkeden Avusturalya’dan tutun da Filipinler’e kadar Filistin’den Çin’den birçok Müslüman Hanım bizzat bizleri ziyaret ederek ihtiyaçlarımızı yerinde tespit edip, desteklerini verdiler ama bugüne kadar hiçbir Türk Hanımı ziyaretimize gelmedi.” der. Fakat bu sözlerinin hemen arkasından kendisine ulaşan mektuplardan ve yardımlardan bahseder. Türkiye’den hangi yazarları tanıyorsunuz sorusuna ise Şule Yüksel Şenler, Emine Şenlikoğlu, Cahit Zarifoğlu, M. Esad Coşan, Rasim Özdenören, M. Ruhi Şirin, Ahmet Günbay Yıldız, Mustafa Yazgan, Melahat Aktaş diyerek cevap verir. Röportajın sonunda ilginç bir şey olur. Meral Maruf, Kadın ve Aile Dergisi’nin yurt kampanyası için Pakistan kamplarındaki Afgan kadınların 10 dolar gönderdiğini söyler ve bu parayı verir. 1990 tarihindeki ziyaretinde ise Konyalı Üniversiteli kız öğrencilerin Ak Doğuş dergisi için yaptıkları röportajda Türk gazetecilerin Afgan savaşına ilgi göstermemesine sitem eder.

Meral Maruf, kırk sene önce bir selamla evlerimizin kapılarını çalmıştı. O zaman bu selama, selamla karşılık veren çok olmuştu. Belki şimdi de o selama ihtiyaç duyanlarımız vardır. Belki unutulmuş bu kitapları yine okumalıyızdır. Belki birileri bu yazıyı okur da Meral Maruf’un kitaplarını yeniden basar. Belki de…

  • Kaynaklar:
  • - Hicret Günleri, Meral Maruf (Ankara: Akabe Yayınları, 1983)
  • - Dullar Kampı, Meral Maruf (İstanbul: Akabe Yayınları, 1985)
  • - Afganistan Mektupları, Meral Maruf (İstanbul: Akabe Yayınları, 1987)
  • - Mavera Dergisi, Mayıs 1981, 54. Sayı
  • - Mavera Dergisi, Haziran 1981, 55.Sayı
  • - Kadın ve Aile Dergisi, Haziran 1987, 27. Sayı
  • - Ak Doğuş Dergisi: Haziran-Temmuz 1990, 7-8 Sayılar
  • - Yalnızlıktan Yontulan Acılar -Cahit Zarifoğlu, Ahmet Fahri Kurtdereli (Ankara: Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları, 2016)
#Meral Maruf
#Afganistan
#Pakistan
3 yıl önce