|

Gelecekte diploma kalkacak

Bahçeșehir Uğur Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Bașkanı Enver Yücel, kendini eğitime adamış. Müfredata dayalı eğitimin sona ereceğini dile getiren Yücel, eğitimin kişiselleşeceğine dikkat çekiyor ve gelecekte insanlar diplomaya ihtiyaç duymayacak diyor.

Hatice Saka
04:00 - 21/10/2018 Pazar
Güncelleme: 11:20 - 21/10/2018 Pazar
Yeni Şafak
​Gelecekte diploma kalkacak
​Gelecekte diploma kalkacak

Enver Yücel 43 yıldır eğitim sektörünün içinde. Bu işe daha lise yıllarında öğrencisi olduğu dershaneyi alarak başlamış. Şu anda Türkiye’nin her köşesine yayılmış 200 okulu var. Yurtdışında üniversiteler kurmuş. En büyük hayali ise eğitim sektöründe Türkiye’yi bir marka haline getirmek. Geçtiğimiz günlerde “Hayatım Eğitim” adlı kitabı çıkan Bahçeșehir Uğur Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Bașkanı Enver Yücel ile hayatını ve eğitim konusundaki fikirlerini konuştuk. Her bireyin ayrı bir dünyası olduğunu söyleyen Yücel, bilgi transferi döneminin çağımızda tarihe karışacağını belirtiyor. Yücel, “Mevcut bir bilgiyi öğrenciye transfer edersin, bu çok zor bir iş değil. Çocuklar okula bu sebeple gelmemeli. Bu sistem çağımızda devam edemez” ifadelerini kullanıyor.

43 yıldır eğitim sektöründesiniz. Bu yola nasıl çıktınız ?

Giresun’un Piraziz ilçesinin köyünde dünyaya geldim. İlkokul ve ortaokulu burada okudum. Evimiz ve okul arası iki kilometre idi. Şimdiki gibi servis yoktu ve yürüyerek gidip gelirdik. O zamanlar Anadolu’da insanlar çocukları daha iyi okullarda okusun diye şehir dışına gönderirdi. Ailem de beni Haydarpaşa Lisesi’ne yatılı olarak gönderdi. Son sınıfa geldiğimde Laleli’deki Uğur Dershanesi’ne öğrenci olarak gittim.

O zaman mı başladı dershanecilik maceranız?

Gittiğim dershane iki odalı bir yerdi. Sahibi işi bırakmak istiyordu. Ben de o yıl sınıfta kalmıştım. Bir arkadaşımla orayı devraldık. 1973 yılında öğrencisi olarak gittiğim Uğur dershanesinin sahibi olarak eğitim sektörüne atıldım ve hayatım şekillenmeye başladı. Eğitimci olmaya karar verdim. Sonra Marmara Üniversitesi matematik öğretmenliği bölümüne girdim. O gün bugündür eğitimin içerisindeyim. 43 yıldır eğitimin dışında başka bir iş yapmadım. Sadece eğitim sektörünü büyütmeye çalıştım. Dershaneler büyüdü sonra bunlar okullara dönüştü. Daha sonra üniversiteleri kurdum, dünyaya açıldım ve hâlen devam ediyorum.

Siz bu işe başladığınızda darbelerin yaşandığı, istikrârın olmadığı bir dönemdi. Bu süreci nasıl atlattınız?

Ben nişanlıydım ve dershanecilik ile uğraşıyordum. 1980 ihtilali oldu. Dershaneleri kapatıyoruz ve size bir yıl müddet veriyoruz dediler. Bu bir sene zarfında demokrasiye geçiş başlamıştı ve partiler kurulmuştu. Biz daha seçim olmadan rahmetli Turgut Özal’ı ziyaret ettik. Sorunumuzu anlattık. “Çocuklar şu seçimi atlatalım hallederiz” dedi.

Peki seçimden sonra Turgut Özal sözünü tuttu mu?

Seçimi kazanınca hemen yanına gittik. Vehbi Dinçer Milli Eğitim Bakanı olmuştu. Bizi ona yönlendirdi. Kanun yeniden çıktı ve dershanelerimiz kapanmadan yasal çerçeveye oturtuldu. Çok mücadelesini verdik. Şunu da belirtmeliyim, o zamanlar kapanma gerekçesiyle şu anki arasında çok büyük fark var. Bugün dershanelerin kapatılıp okullara dönüştürülmesine tamamen hak veriyorum.


EĞİTİM KİŞİSELLEŞMELİ

Eğitimin özelleşmesine genelde sıcak bakılmıyor. Zor olmadı mı bunu insanlara kabullendirmek?

Eğitimde özelleşmek toplumun kabulleneceği bir iş değil. Elbette zor oldu.Türkiye’de özel öğretim kurumlarının oranı şu anda yüzde sekizlere çıktı. Bu oran 50 yıldır yüzde ikilerde seyrediyordu. Paralı eğitim, parasız eğitim gibi algılanıyor. Halbuki birisi vergi ile biri de veliden, öğrenciden aldığın ücretle yapılıyor. Yoksa devlet okullarının giderini havadan gelen parayla karşılamıyor. Türkiye’de, 1974 yılında özel amaçlı üniversiteler vardı. Eğer onlar kapanmasaydı bugün gelişip bambaşka üniversitler haline gelirlerdi. Diğer yandan özel üniversitelerin yaygınlaşması fakir çocukların eğitimi açısından da önemli.

Nasıl?

Size İngiltere’den örnek vereyim. İngiltere’nin Andrew Adonis isimli bir eğitim bakanı, yetimhanede büyümüş bir çocuk, annesi zor okutmuş. Sonra da eğitim bakanı olmuş. Bu bakan orada okulların özelleşmesinin projesini başlattı. Bir okulu alan kişiye şöyle dedi: “Kâr amacı olmayacak, öğrenciden para almayacaksın, devlet olarak ben veriyorum. Okulları denetlerim kalitesini muhafaza edebiliyorsan devam edersin.” İngiltere’de bu sisteme geçildi. Amerika’da Charter School sistemi var. Çocuklarını özel okullara veren ailelere destek veriliyor.

Türkiye’de bu sistem nasıl işliyor?

15 yıl önce Anayasa Mahkemesi’nden geri dönmüştü. Ama şimdi devlet, çocuğunu özel okula gönderen aileye destek veriyor. Öğrenci hangi okulda okuyacaksa okusun önü kapanmamalı. Gideceği okul paralıysa öğrencinin ailesinin parası yoksa bunu devlet karşılamalı. Eğitim hizmetini yapan sadece devletin kurumu olmaz, olmamalı.

Amerika’da bir üniversite kurmayı nasıl başardınız?

Ne zaman yurtdışına gitsem acaba burada dershane var mı diye bakardım. Çünkü dershaneyi sadece Türkiye’de var sanıyorduk. Amerika’ya gittiğimde ilk işim bunu araştırmak oldu.

Peki var mıydı?

Olmaz olur mu. Hepsini buldum ve tek tek gezdim. Türkiye’den gazetecileri götürdüm. O sıralar Washington’da bizi gezdiren direktör Paul Branson ile anlaştık ve yedi yıl çalıştık. Bizim dershanenin Washinghton açılışına Başkan Recep Tayyip Erdoğan da gelmişti. Konuşmasında Türkiye’deki gibi üniversiteye dönüşmesini temenni ederim dedi. Önce dil okuluna dönüştürdük. Sonra kendi yerimizi aldık. Amerikan yasalarına göre bir üniversiteyi Beyaz Saray’a en yakın yerde kurduk.

Bu üniversite ne zamandır eğitim veriyor?

Üç yıl oldu. Gelişmesi için elimizden gelen bütün imkânları saf ediyoruz. Berlin’de bir üniversite kuruyoruz. Kıbrıs’ta ise bu yıl kurduk. Gürcistan’da bir tıp üniversitesini hayata geçirdik. Kanada’da bir lise satın aldık. Türkiye’nin eğitimde geldiği çok güzel kurumları var ve biz dünyadaki eğitim yarışında varız diyoruz.

Neyi hedefliyorsunuz?

Bütün uğraşımız bir dünya markası olmak. Hedefimiz ise 2023’te Cumhuriyetimizin 100. yıldönümünde dünyanın en iyi okullarında ilk 500’e girmek. Üniversite olarak bu hediyeyi ülkemize vermek istiyoruz.

Yaklaştınız mı?

Önümüzde beş yılımız var. Tünelin ucunu göründü, ilk 500’de değiliz ama çok yakınız.

Peki bir öğrencinin potansiyalini nasıl ortaya çıkarsınız?

İnsanın bir doğası var. Hiçbir insan birbirinin aynısı değil. Bu yüzden eğitim insanda var olan yeteneği ve zekayı ortaya çıkarmalıdır. Bütün insanları torna tezgahından geçirir gibi herkes aynı olsun diyemezsiniz. Öğrencide var olanı ortaya çıkarmak eğitimcinin en önemli işidir. Eğer bunu başarırsan farklı insanlar farklı yerlere gelecektir. Ancak günümüzde bir müfredat çerçevesinde bilgi öğretiyoruz. Bu çağda bilgi transferi dönemi geçti.

Nasıl yani?

Sınıflara öğrencileri doldurup mevcut bir bilgiyi öğrenciye transfer edersin, bu çok zor bir iş değil. Bunu için çocuklar okula gelmemeli. Böyle bir sistem devam edemez ve bu yapılar değişecek. Çünkü bugünün dünyasında çocuk internetten tüm bilgiye ulaşabiliyor. Eğitimin artık kişelleşmesi lazım. Her insanın yapısı farklı. Biz o insanın farklı dünyasına hitap eden bir anlayışta olmamız gerekiyor.

Alternatif eğitim nasıl olacak?

Bir restauranta gidince istediğini söylüyorsun, açık büfeden sevdiğin yiyecekleri alıyorsun. Eğitim niye böyle olmasın. Birey istediğini alır ve ona göre hareket eder. Diploma gelecekte kalkacaktır. Önümüzdeki dönemde gençler üniversiteye gidecek ama mesleğiyle ilgili ne öğrenmek istiyorsa onu alacak. Yani farklı bir eğitim öğretim dünyasına doğru gidiyoruz. Bunu yakalayanlar yeni dünyaya hitap eder. Bu sebeple eğitim sektörünü geliştirmek lazım.

Türkiye’de bir mülteci sorunu var. Siz bu konuda neler yapıyorsunuz?

Belki biz dünyada göçmen politikalarıyla ilgili araştırma yapan ilk kurumuz. New York Üniversitesi’yle birlikte göçmen çocuklarla ilgili bir araştırma programı gerçekleştirdik. Daha sonra göç merkezini kurduk.Almanya’da yine göçmen çocukların eğitimiyle ilgili çalışmalarımız var. Suriyeli mülteciler ve göç konusunda haâlen çalışmalarımız devam ediyor. Onların Türkçe öğrenmesiyle ilgili yayınlar çıkartıyoruz. Biz şuna inanıyoruz. Suriyeli mültecilerin çoğu geri dönmeyecek. Onları Suriye kökenli Türk vatandaşı yapmak için entegrasyon çalışmalarına ağırlık vermek şart.


Kaliteli eğitim herkesin hakkı

Eğitimi bir sektör olarak değerlendirmek ne derece doğru?

Eğitim bir sektördür hatta önemli bir sektördür. Türkiye’de bütçesi en çok olan sektör eğitimdir. Devlet eliyle yapılan eğitimde rekabet olmaz. Halbuki özel okullar, vakıf üniversiteleri müthiş bir rekabet içerisindeler. Rekabete açık olmayan sektör gelişemez. Bizim eğitimi rekabete açmamız lazım.

Siz bu rekabetin neresindesiniz ?

İlk olarak Bahçeşehir Kolejleri, Uğur Okulları ve Bahçeşehir Üniversitesi tüm bu kurumları dünya arenasına çıkarmak için uğraşıyoruz. İkincisi de kaliteli eğitim her çocuğun hakkıdır anlayışıyla hareket ediyoruz. Yetenekli ama maddi durum iyi olmayan çocuklara ulaşıyoruz. Ekibim Türkiye’nin her yerine gidiyor. 100 binlerce burslu çocuk okutuyorum. Türkiye’nin 11. hayırsever işadamıyım. Ülkeme eğitim yoluyla hizmet vermekten gurur duyuyorum. “Hayatım Eğitim” kitabının geliri de kız çocukların eğitimi için kullanılacak.

#Yeni Şafak
#Pazar Eki
5 yıl önce