|

Hayvandan helallik alamayız

İslam’da hayvan haklarının kaynağını ayet ve hadisler oluşturuyor. Hayvanlara merhamet Allah rızasını kazanmak için bir vasıta olarak görülmüştür. Fakihler hayvan haklarının çiğnenmesinden özellikle sakındırır. Çünkü insanlardan helallik alınabilir ama hayvanlar söz konusu olduğunda bu mümkün değildir.

00:00 - 6/08/2021 Cuma
Güncelleme: 02:48 - 6/08/2021 Cuma
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv
HAZIRLAYAN: ZEYNEP BETÜL ERHUN
Dünyayımızı paylaştığımız ve hayatımızda önemli bir yer işgal eden hayvanların, ayetler ve hadisler ışığında hakları nelerdir?

Malum olduğu üzere İslam hukukunda hayvan haklarının kaynağını naslar yani âyetler ve hadis-i şerifler oluşturmaktadır. Bu doğrultuda hayvan haklarını hayat hakkı, beden bütünlüğü ve sağlığı hakkı, özgür bir şekilde yaşama hakkı, beslenme ve nafaka hakkı, kapasitelerini aşacak şekilde çalıştırılmama ve yük vurulmama hakkı, fıtratlarına uygun doğal görevlerde kullanılma hakları, eziyet ve işkence edilme yasağı, yavruların annelerinden koparılmama hakkı, doğal ortamlarında barınma hakkı şeklinde saymak mümkündür. Daha ayrıntılı bilgi için “İslam Hukukunda Hayvan Hakları” adlı eserimize müracaat edilebilir.


HZ. PEYGAMBER’İN HAYATINA BAKALIM

İslam’da hayvan sevgisi nasıldır ve hayvanlara nasıl davranmamız gerektiğine dair nasıl bir çizgi belirlenmiştir?
  • Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.v.) bizim için rol modeldir. Onun hayvanlara karşı tutumunu ve yaklaşımını ortaya koyduğumuzda sorunuzun cevabını vermiş oluruz. Yürüyen Kur’ân olarak da nitelenen ve Kur’ân’ın hayata uygulaması olan Hz. Peygamber’in özel hayatında hayvanlara çok önem verdiği ve onları sevdiği görülmektedir. Sahabî Ebû Kebşeti’l-Enmârî, Hz. Peygamber’in turunç ve kızıl güvercini seyretmeyi sevdiğini haber verir. At da çok sevdiği hayvanlar arasındadır. Atın fazîletleri ve at beslemenin önemi, atın cinsleri vs. üzerine pek çok hadis îrad etmiştir. At ve deveyi elleriyle okşadığı, bilhassa atın alnından ve sağrısından okşanmasını emrettiği rivâyetler de gelmiştir.

Hz. Peygamber’in evindeki hayvanlardan biri de “evin bir unsuru (min metâ’i’l-beyt)” ve hattâ âilenin bir ferdi (min ehli’l-beyt) olarak nitelendirdiği kedidir. Abdest almak için hazırlandığı sırada, kedinin abdest suyundan içmekte olduğunu görünce, o içinceye kadar bekler, bilâhare abdestini alır. Orada bulunanlardan biri: “Yâ Resûlallah, su necis olmadı mı?” diye sorunca: “Hayır, kedi âile efrâdından biridir, hiçbir şeyi kirletmez” cevâbını verir.

HAYVAN BESLEMEYİ TAVSİYE ETMİŞTİR

  • Hz. Âişe’den gelen bir başka rivâyete bakınca Resûlullah’ın evinde sadece keçi, koyun ve kedi gibi ehlî hayvanlar değil, ehlî olmayan hayvanları da beslediği görülür. Hz. Peygamber’in evinde vahşi bir hayvan beslediği, yalnızlıktan yakınan bir sahabiye de güvercin veya horoz beslemesini tavsiye ettiği rivâyet edilir. Öte yandan Hz. Peygamber’in sahip olduğu bazı hayvanlara isim verdiği görülür. Hayvanlara isim vermek, onları sevmek ve onlarla duygusal bağ kurmanın bir yolu olduğu gibi, onlara verilen değer ve sevginin bir tezahürüdür. Hz. Peygamber sözlü ifadelerinde de hayvan haklarını sıklıkla vurgulamış hatta onlara bırakın fiziksel şiddeti, sövme şeklindeki manevi şiddeti bile yasaklamıştır. Görüldüğü üzere hayvanlar Hz. Peygamber’in gündelik hayatının önemli bir parçasını teşkil etmiş, hayvanlarla duygusal bağ kuran Hz. Peygamber, çevresine de hayvan beslemeyi tavsiye ve teşvik etmiş ve hayvanlara nasıl davranılması gerektiği hususunda bizlere canlı bir örnek olmuştur.
Bir Müslüman olarak bizler hayvanlara nasıl davranmalıyız?

Buna göre Müslüman olmanın bir gereği olarak bizlerin hayvanlara karşı görevlerini yerine getirmesi, onların haklarına titizlik göstermesi hususu, uhrevî sorumluluk bakımından önem arzetmektedir. Dindarlığın doğal bir sonucudur. İslam’da haklarına riâyet dini bir sorumluluk olarak görülmüş, aksi davranış ise isyan telakkî edilmiştir.

  • Günümüzde ölçüsüz avlanma ve tüketimin tabii dengeyi altüst ettiği, birçok hayvan türünün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı, boğa, deve, horoz ve köpek gibi hayvanları güreştirmenin eğlence aracı olduğu, hayvanların tabii ortamlarından alınıp daracık kafeslere hapsedilerek seyirlik hale getirildiği örnekler göz önüne alınırsa, İslâm’ın telkin ettiği şefkat ve merhamet ortamına hayvan hakları açısından ne kadar ihtiyaç olduğu ortaya çıkar.

HAYVAN HAKLARININ KAYNAĞI KUR’AN VE SÜNNET

Bir vakıf devleti olan Osmanlı’da da hayvanlara özel kurulan vakıflar olduğunu biliyoruz. Ne gibi çalışmalar yapmış Ecdâd anlatabilir misiniz?

Osmanlı’da hayvanların haklarının kaynağını Kur’an ve sünnet oluşturmaktadır. Kur’an ve Sünnette hayvan hakların ilişkin olarak saydığımız haklara riayet etmenin yanında Osmanlı hayvanlarla ilgili vakıflar ve hastaneler kurmuştur. Sözgelimi Bursa’da “Gurabahane-i Laklâkân” adı verilen leylek hastenesi, Dolmabahçe Sarayı’nda kuş hastanesi, Üsküdar’da ve bugün Suriye’de şimdiki Şam Stadyumu’nun olduğu yerde eskiden mevcut olan “müsteşfa kıtat” yani kedi hastaneleri bunun en ilginç örnekleridir. Yine hayvanların beslenmesi için yem vakıfları kurmuşlar; cami, han, konak ve kervansarayların duvarlarına kuşların barınmaları için her biri birer sanat harikası olan kuş sarayları, kuş evleri yapmışlardır. Binek hayvanlarına kapasitelerinin üzerinde yük yüklenmemesi ve eziyet edilmemesi için kanunnameler çıkarmışlar, hayvanlara eziyet edenleri idari para cezası cezalandırmışlardır.

Toplumsal bilinç için dini öğretiler mühimdir

  • Esas itibariyle hayvan hakları sorunu bir kültürel kimlik sorunudur. Hayvan hakları, kültürel kimliğin temel parçalarından birini oluşturan dinin en önemli öğretilerinden biridir. Bu nedenle kendi kültürel kimliğiyle bağlarını koparmış veya kaybetmiş bireylerin hayvan haklarını koruma gibi bir kaygılarından söz etmek de zordur. Klasik fıkıh kaynaklarımızda hayvanlara merhamet, haklarına riâyet dini bir sorumluluk yani bir ibadet, Allah’ın rızasını kazanmak için bir vasıta olarak görülmüştür. Fıkhın hayvan haklarına dini bir boyut yüklemesi çok önemlidir. Bu yüzden fakihler hayvan haklarının çiğnenmesi, ihlal edilmesinden özellikle sakındırmaktadır. Zira hayvan haklarının ihlali halinde insanlar için uygulanabilir olan helallik almanın hayvanlara karşı hem dünyada hem de ahirette söz konusu olamayacağını, bu nedenle hayvan haklarını çiğneyenin azap görmesinin mukadder hale geldiğini ifade etmektedirler. Bundan dolayı âlimler, “insanın hayvanla husumeti, insanla husumetinden daha ağırdır” demişlerdir. Hayvan haklarının sadece yasalarla temin edilebilmesi ve korunması mümkün değildir. Bu nedenle toplumsal bilincinin oluşması için sözünü ettiğimiz dini öğretilerden yararlanmak bu anlamda çok önemlidir.
#İslam
#Allah
#Adnan Koşum
3 yıl önce