|

İhlas Suresi okunuşu: İhlas Suresi oku, dinle, ezberle, fazileti anlamı, Diyanet meali

İhlas Suresi'nin Arapça okunuşu, Diyanet meali, fazileti, konusu, tefsiri haberimizde. Hz. Peygamber İhlas Suresinin önemi ve fazileti hakkında, 'Varlığım elinde olan Allah’a yemin ederim ki bu sûre Kur’an’ın üçte birine denktir' buyurmuştur. Yine Hz. Peygamber, sevdiği için bu sûreyi her namazda okuyan bir sahabiye, 'Onu sevmen seni cennete götürür' müjdesini vermiştir. İhlas Suresi'nin Arapça, Türkçe okunuşunu, Diyanet mealini ve faziletini haberimizde bulabilir, dinleyip ezberleyebilirsiniz. Peki İhlas ne demektir? İhlas Suresi okunuşu, meali, faziletleri haberimizde.

15:33 - 4/11/2021 Perşembe
Güncelleme: 08:57 - 24/11/2022 Perşembe
Yeni Şafak
İhlas Suresi
İhlas Suresi
, Mekke döneminde inmiştir. 4 ayettir. Hz. Peygamber İhlas Suresinin önemi ve fazileti hakkında, 'Varlığım elinde olan Allah’a yemin ederim ki bu sûre Kur’an’ın üçte birine denktir' buyurmuştur. Yine Hz. Peygamber, sevdiği için bu sûreyi her namazda okuyan bir sahabiye, 'Onu sevmen seni cennete götürür' müjdesini vermiştir.

İhlas Suresi Arapça okunuşu

  • ﴾قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌۚ ﴿١
  • ﴾اَللّٰهُ الصَّمَدُۚ ﴿٢
  • ﴾لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْۙ ﴿٣
  • وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً اَحَدٌ ﴿٤

İhlas ne demek?

İhlas, samimi olmak, dine içtenlikle bağlanmak demektir. Allah’a bu surede anlatıldığı şekilde inanan, tevhit inancını tam anlamıyla benimsemiş ihlaslı bir mü'min olacağı için sure bu adla anılmaktadır.

İhlas Suresi dinle, ezberle

Mehmet Emin Ay'ın yorumuyla
...

İhlas Suresi Türkçe okunuşu

Kul hüvellâhü ehad, Allâhüssamed, Lem yelid ve lem yûled, Ve lem yekün lehû küfüven ehad.

İhlas Suresinin Diyanet Meali

  • ﴾1﴿
    De ki: "O, Allah’tır, tektir.
  • ﴾2﴿
    Allah sameddir.
  • ﴾3﴿
    Doğurmamış ve doğmamıştır.
  • ﴾4﴿
    O’nun hiçbir dengi yoktur."

İhlas Suresinin nuzülü

Mushaftaki sıralamada yüz on ikinci, iniş sırasına göre yirmi ikinci sûredir. Nâs sûresinden sonra, Necm sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Medine’de indiğine dair rivayet de vardır.

Mekke’de indiğini söyleyenler Mekkeli müşriklerin Hz. Peygamber’e gelerek “Bize rabbinin soyunu anlat” dediklerini, bunun üzerine bu sûrenin indiğini bildiren rivayetleri delil getirirler (Müsned, V, 133-134).

Medine’de indiğini söyleyenler ise yahudilerle hıristiyanların Hz. Peygamber’e yönelttikleri Allah hakkındaki sorulara bir cevap olmak üzere Cebrâil’in Hz. Peygamber’e gelip “Kul hüvellahü ehad” sûresini okuduğunu bildiren rivayetleri delil göstermişlerdir (Taberî, XXX, 221-222; Râzî, XXXII, 175). Ancak sûrenin üslûp ve içeriği Mekke döneminde indiği izlenimini vermektedir.

İhlas Suresinin konusu

Sûrede Allah Teâlâ’nın bazı sıfatları veciz bir şekilde ifade edilmiştir.


İhlas Suresinin fazileti

Hz. Peygamber bu sûrenin önemi ve fazileti hakkında söyle buyurmuştur:
“Varlığım elinde olan Allah’a yemin ederim ki bu sûre Kur’an’ın üçte birine denktir”
(Buhârî, “Tevhîd”, 1).
Yine Hz. Peygamber, sevdiği için bu sûreyi her namazda okuyan bir sahâbîye, “Onu sevmen seni cennete götürür” müjdesini vermiştir
(Tirmizî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 11, “Tefsîr”, 93; diğer hadisler için bk. İbn Kesîr, VIII, 539-546).

İhlas Suresinin tefsiri

İhlâs sûresi, İslâm’ın esası olan tevhid (Allah’ın birliği) ilkesini özlü bir şekilde ifade ettiği ve Allah Teâlâ’yı tanıttığı için
Hz. Peygamber
tarafından Kur’an’ın üçte birine denk olduğu ifade buyurulmuştur. Kelâmın akışı ve konunun Allah’ın nesebini (hangi soydan geldiğini) soranlara verilen cevapla ilgili olması dikkate alındığında 1. âyetteki
“O
” diye çevirdiğimiz “
hüve
” zamirinin Allah’a ait olduğu açıkça anlaşılır. Allah ismi, varlığı ezelî, ebedî, zarurî ve kendinden olup her şeyi yaratan, her şeyin mâliki ve mukadderatının hâkimi, her şeyi bilen ve herşeye kadir olan... Yüce Mevlâ’nın öz (has) ismidir (bk. Bakara 2/255).
Müfessirler bu sûrede ağırlıklı olarak Allah’ın birliğini ifade eden
ahad
terimi ile var oluş bakımından kimseye muhtaç olmadığını anlatan “
samed
” terimi üzerinde durmuşlardır. “
Tektir
” diye çevirdiğimiz “
ahad
” kelimesi, “
birlik
” anlamına gelen vahd veya vahdet kökünden türetilmiş bir isimdir (Ebû Hayyân, VIII, 528); sıfat olarak Allah’a nisbet edildiğinde O’nun birliğini, tekliğini ve eşsizliğini ifade eder; bu sûrede doğrudan doğruya, Beled sûresinde (90/ 5, 7) dolaylı olarak Allah’a nisbet edilmiştir; bu anlamıyla tenzihî veya selbî (Allah’ın ne olmadığını belirten) sıfatları da içerir. Nitekim devamındaki âyetler de bu mânadaki birliği vurgular. Bu sebeple “
ahad
” sıfatının bazı istisnalar dışında Allah’tan başkasına nisbet edilemeyeceği düşünülmüştür. Aynı kökten gelen vâhid ise “
bölünmesi ve sayısının artması mümkün olmayan bir, tek, yegâne varlık
” anlamında Allah’ın sıfatı olmakla birlikte Allah’tan başka varlıkların sayısal anlamda birliğini ifade etmek için de kullanılmaktadır. Türkçe’de de
“bir” (vâhid)
ile
“tek” (ahad)
arasında fark vardır.
Bir, genellikle “aynı türden birçok varlığın biri” anlamında da kullanılır. “
Tek
” ise “
türdeşi olmayan, zâtında ve sıfatlarında eşi benzeri olmayan tek varlık
” mânasına gelir. İşte Allah, bu anlamda birdir, tektir. Ahad ile vâhid sıfatları arasındaki diğer farklar ise şöyle açıklanmıştır: Ahad, Allah’ın zâtı bakımından, vâhid ise sıfatları bakımından bir olduğunu gösterir. Ahad ile vâhidin her biri “
ezeliyet ve ebediyet
” mânalarını da ihtiva etmekle birlikte, bazı âlimler ahadı “
ezeliyet
”, vâhidi de “
ebediyet
” mânasına tahsis etmişlerdir. Allah’ın sıfatı olarak her ikisi de hadislerde geçmektedir (bk. Buhârî, “Tefsîr”, 112; İbn Mâce, “Duâ”, 10; Nesâî, “Cenâiz”, 117; Müsned, IV, 103; geniş bilgi için bk. Bekir Topaloğlu, “Ahad”, DİA, I, 483; Emin Işık, “İhlâs Sûresi”, DİA, XXI, 537).
Samed kelimesi “
herkesin kendisine ihtiyacını arzettiği, fakat kendisi kimseye muhtaç olmayan”
anlamına gelir (Râgıb el-İsfahânî, Müfredâtü’l-Kur’ân, “smd” md.). Sûredeki bağlamına göre samed, “
var oluş bakımından kimseye muhtaç olmayıp her şeyin varlık ve devamını kendisine borçlu olduğu vâcibü’l-vucûd
” demektir. Buna göre samed kelimesi doğrudan doğruya ahad isminin açıklamasıdır; daha sonra gelen “
doğurmamış ve doğmamıştır”
meâlindeki âyet de samed isminin açıklamasıdır.
Taberî, samedi, “
kendisinden başkası ibadet edilmeye lâyık olmayan tek mâbud
” olarak tanımlamıştır (XXX, 222). Kur’ân-ı Kerîm’de sadece burada geçen samed ismi başta “
esmâ-i hüsnâ
” hadisi olmak üzere (bk. Tirmizî, “Da‘avât”, 83) bazı hadislerde de yer almıştır (meselâ bk. Buhârî, “Tefsîr”, 112; Tirmizî, “Da‘avât”, 64).
Allah Teâlâ’nın noksan sıfatlardan münezzeh olduğunu ifade eden bu âyet, samed isminin açıklaması olup, Allah’a evlât nisbet edenleri ve soy kavramına giren her şeyi; meselâ, “
Mesîh Allah’ın oğludur
” diyen hıristiyanların (Tevbe 9/30) ve meleklerin Allah’ın kızları olduğunu söyleyen (En‘âm 6/100) müşriklerin bu iddialarını reddeder. Zira çocuk, eşin olmasını gerektirir; eş de çocuk da ihtiyacı karşılamak için istenilen varlıklardır; Allah ise ihtiyaçtan münezzehtir, ezelî ve ebedîdir. Eşleri de çocukları da O yaratmıştır; yarattığı şeylere muhtaç olması ise imkânsızdır (bk. En‘âm 6/101).
Âyetin, “
O, doğmamıştır
” meâlindeki ikinci cümlesi Allah Teâlâ’nın doğum veya sudûr yoluyla bir ana veya babadan, bir asıldan meydana gelmediğini ifade eder. Çünkü doğan her şey sonradan olur; oysa Allah kadîm ve ezelîdir, yani varlığının bir başlangıcı yoktur.

Bu âyet hem ilk âyetin açıklaması hem de bütünüyle sûrenin bir özeti mahiyetinde olup Allah’ın zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde hiçbir dengi ve benzeri bulunmadığını ifade eder. Kendisinden başka var olan her şeyi O yaratmıştır. Bu sebeple yarattıklarının O’na denk olması mümkün değildir. Nitekim bu durum muhtelif âyetlerde ifade buyurulmuştur (meselâ bk. Nahl 16/17-22; Şûrâ 42/11).

İhlâs sûresinin, Kur’an’ın üçte birine denk olduğuna dair yukarıda geçen hadisi yorumlayan âlimlerden bir kısmı, bu denkliği sûreyi okumanın sevabı, bir kısmı da konusu ve mânası yönünden değerlendirmişlerdir. İkinci görüşe göre sûre, Kur’an’ın üç temel konusundan ilki olan tevhidle alâkalı olup bu sûrenin anlamını iyice kavrayan ve itikadını bu sûrenin öğretisi yönünde oluşturan bir kimse Kur’an’ın tevhid ve akaid bölümünü de kavrayıp benimsemiş olur.
Gazzâlî Cevâhiru’l-Kur’ân
isimli eserinde (s. 47-48) özetle şu hususlara işaret eder:
Kur’an’daki bilgiler ana hatlarıyla Allah hakkında bilgi (mârifetullah), âhiret bilgisi ve doğru yol bilgisi olmak üzere üçe ayrılır. İhlâs sûresi bunlardan ilkini, yani mârifetullah ve tevhid konusunu ihtiva etmektedir. Kur’an’daki diğer hükümler bu sûredeki tevhid temeline dayandığı için sûre Kur’an’ın üçte birine denk görülmüştür. Belirtilen öneminden dolayı İhlâs sûresi tefsir kitaplarında muhtelif yönleriyle ele alınıp incelendiği gibi felsefeden tasavvufa kadar çeşitli ilim dallarında da meşhur âlimler tarafından sûre üzerinde pek çok müstakil tefsir vb. çalışmalar yapılmış; ayrıca sûre üzerine tezler de hazırlanmıştır (bilgi ve örnekler için bk. Emin Işık, “
İhlâs Sûresi
”, DİA, XXI, 538).

Nazara karşı İhlas Suresi

Resûlullah'ın (s.a.s.) nazar değmesine karşı
ile İhlas ve Muavvizeteyn (Felâk, Nâs) sûrelerini okuduğu; ashabına da bunları okumalarını tavsiye ettiği; bunlardan kurtulmak için ayrıca doğrudan Allah Teâlâ’ya yakardığı rivayet edilmektedir (Buhârî, Tıb, 32, 38; Tirmizî, Tıb 16; İbn Mâce, Tıb 32, 36; Kamil Miras Tecrîd Tercemesi, XII, 90).

Fatiha ve Kısa sureler


#İhlas Suresi
#Namaz
#Kuran
2 yıl önce
default-profile-img