Son yıllarda teknoloji, otomotiv ve havacılık sektörünün dev firmaları uçan araçlara yönelmeye başladı. Airbus ve Audi anlaşması, Uber’in Paris’te uçan taksi hizmeti projesi ve Larry Page’in kurduğu yeni Kitty Hawk şirketi gibi gelişmeler öne çıkmıştı. Ürettiği lüks otomobillerle bilinen Rolls Royce da bu firmalarla uçan araç için yarışa girdi.
Rolls-Royce konsepti tamamen elektrikle çalışan bir uçan taksi olmayacak. 6 pervaneye sahip olması planlanan araçta, M250 gaz türbini ile elektrik üretilecek. 500 kW'lık güç üreten araçta yer alacak bataryalarla da bu güç depolanabilecek. Bataryaların şarj edilmesiyle uçuşlar gerçekleştirilebilecek. Bu haliyle EVTOL, geliştirilen ve büyük bir kısmı tamamen elektrikli olan kişisel hava araçlarının aksine hibrit sistemi tercih etmiş olacak.
Rolls-Royce en çevre dostu yaklaşım olmasa da hibrit yapının tamamen elektrikli motor yapısına kıyasla birkaç önemli avantajı var. Bunlardan ilki 800 km menzile sahip olması diyebiliriz. Saatte 400 kilometre hıza ulaşabilecek. Böylece EVTOL sadece şehir içi ulaşımında değil şehirlerarası taşımacılıkta da boy gösterecek. Diğer avantaj ise iki uçuş arasındaki bekleme süresinin çok kısa olması. Bataryası şarj edildiğinde uçuşa hazır hale gelen EVTOL, ihtiyaç halinde gaz türbininde kullanılmak üzere yakıt alıp yola çıkabilecek. Bu da şarj için gereken bekleme süresini ortadan kaldırıyor.
Yakıtla çalıştığı için mevcut havalimanları ve pistleri kullanabileceği belirtilen EVTOL'un, hibrit yapısı sayesinde çok daha kısa sürede üretilebileceği düşünülüyor. 4-5 yolcu kapasitesine sahip olan EVTOL'un ilk uçuşunu 2020 yılında yapması planlanıyor ancak bu tarih değişiklik gösterebilir zira Rolls-Royce EVTOL'u tek başına geliştirip üretmek yerine iş ortaklarının da bu projeye destek sağlamasını istiyor.
