|
Turnanın izinde: Sinemaya yeni damar

Sinemanın değişim ve dönüşüm geçirdiği şu günlerde film yapım süreçlerinin dinamikleri daha da önem kazanıyor. Çeşitlenme avantajının yanında doğru tercih yapamama riskleri de söz konusu. Bu ortamda iş birlikleri ve yeni mecralar ehemmiyet kazanıyor.


Türk Sinemasının son dönemde geldiği nokta, dizilerin dünya çapındaki etkisi ve daha birçok etken ile Türkiye’deki sinema sektörü bölgemizin gözdesi durumunda. Özellikle Türkî Cumhuriyetler, gelişim için gözlerini Türkiye’ye dikmiş durumda. Tam da bu ortamda Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali hayata geçiriliyor. Geçtiğimiz gün basın toplantısı düzenlenerek ayrıntıları açıklanan festival Uluslararası Sinema Derneği’nin projesi. Kültürve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün sahiplendiği festivali Cumhurbaşkanlığı himaye ediyor.


Devletin kültür bağlantılı bütün organizasyonlarının sahip çıkması mutluluk verici. Çünkü her alanda çok ciddi potansiyel barındıran Türk dünyası, sinemada yepyeni bir damarakapı aralıyor olabilir. Ortak dil, inanç, kültür birlikteliği sinemada yöntem çeşitliliğine, hikaye paylaşımına, sektör gelişimine yol açabilir.

AHMET YESEVİ FİLM FONU’NA İHTİYAÇ VAR

Dünyadaki benzer oganizasyonlar düşünüldüğünde Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali’nin barındırdığı potansiyel daha iyi anlaşılabilir. Özellikle sektör aktörlerinin bir araya getirilecek olması, binlerce kilometre mesafenin dezavantaj olmasını ortadan kaldırıp ülke sinemalarına can suyu sağlayabilir.

Festivalin en çok önem verdiğim etkisi farklı ülke sektör bileşenlerinin bir araya gelecek olması. Birlikte film çekmekten tutun da farklı coğrafyalardan beslenme, karşılıklı eğitim imkanı ve yeni fon imkanları çok önemli. 2017’de düzenlenen 3. Milli Kültür Şurası kararlarında da kayda geçen bazı unsurların nihayet hayata geçebilecek olmasını umut ediyoruz. Ahmet Yesevi Film Fonu, Türkî Cumhuriyetler arasındaki sinema alışverişini besleyecek, özgün çalışmaları destekleyecek ve haliyle de sinemacıları cesaretlendirecek bir tavsiye olarak Şura’da kayda geçmişti. Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali’nin böylesi güçlü bir şekilde yapılıyor olması, Ahmet Yesevi Film Fonu (ismi farklı da olabilir) için kapı aralandığı anlamına gelebilir.

PEKİ, BÖYLE BİR FİLM FONU NE İFADE EDECEK?

Yakınımızdaki bir örneği biraz öncelersek sorunun cevabı da ortaya çıkar. Eurimages (Avrupa Kültürel Destek Fonu), Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde yapılan filmleri desteklemektedir. 1989’da oluşturulan fona Türkiye 1990’da üye oldu. Konsey üyesi ülkelerin sinemacıları, yine konsey üyesi ülkelerden en az 1 ortak yapımcısı olmak şartıyla bu fona başvuruyor. Avro olarak destek verildiğini düşünürsek, Türkiye’de sinema yapmaya çalışanlar için ne kadar kıymetli olduğunu fark edebiliriz. Fekat Eurimages, tahmine deceğiniz üzere “Avrupa değerleri” denen şeylerin peşinde. Destek vereceği filmlerde aradığı içerik kriterlerinden biri bu.ve “Avrupa kriteri” denen şeyin özellikle son dönemde bizim için ne denli uyumsuzluk içereceğini de tahmin etmek zor değil.

Tam da bu noktada Türkî Cumhuriyetler arasında kurulacak film fonunun önemi artıyor. Zira değer denilen şey burada ortaklaşıyor. Politikadan uzak, kültürel doku ve insani hasletler bağlamında ele alınması gereken bu nokta, Ahmet Yesevi Film Fonu gibi organizasyonların zaruretini gözler önüne seriyor.

SEKTÖREL İŞ BİRLİĞİ VE PAYLAŞIM

Böyle bir fon oluşturulduğunda öncelikle Türkiye’nin sinema ve dizi sektöründeki tecrübesi, iş birlikleri ile Türkî Cumhuriyetlere aktarılmış olacak. Farklı ülkelerde filmlerin çekilmesi, ekip ve ekipman paylaşımının yapılması, filmlerin dolaşıma girmesinin sağlanması, medya organlarının tanıtım yapabilmesi, vb birçok nüans ile söz konusu damardan, geri dönülmeyecek şekilde kan akması sağlanacaktır.

Özellikle dijital mecraların son dönem etkinliği düşünüldüğünde, Türk Dünyası ülke ve bölgeleri arasında oluşturulacak her türlü birlikteliğin, bu mecralardaki hegemonya ve tehlikelere karşı güçlü kalkanlar oluşturacağı da malumunuzdur.

Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali 8 Kasım’da başlıyor

Türkiye’nin sektörel tecrübesi ile Türk Dünyasının diğer ülke ve bölgelerinin farklı etkin noktaları bir araya getirildiğinde dünya için de sinema için de yepyeni ve etkili bir damar açılacağına şüphem yok. Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali’nin en üst düzeyde sahiplenilmesi ve kapsamlı şekilde ele alınması umudumu arttırıyor. Festival içeriğine baktığımızda da bunu görebiliyoruz. 8 Kasım’da başlayacak festivale 13 ülkeden 42 film ile 100’ün üzerinde sinemacı, oyuncu ve kültür insanını katılacak. Türkiye ev sahipliğinde Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Macaristan, Saha Cumhuriyeti, Tataristan, Gagavuz Yeri, İran, Ukrayna ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti festivalde boy gösterecek. Festivalin simgesi olarak seçilen turnanın çağrısının izinde hayata geçirilecek fon ve iş birliği imkanları, çağın en güçlü sanat dalı ve kitle iletişim araçlarından biri olan sinemanın etkisini kullanabilme açısından kalıcı sonuçlar doğuracaktır.

#Türk Dünyası
#Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali
#Türkî Cumhuriyetler
2 yıl önce
Turnanın izinde: Sinemaya yeni damar
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi