|
İşini şansa bırakma! Kadere de kısmete de bozulma...

Çünkü ne yeri ne de zamanı belli onların… Kaderde varsa, ya bir anda ihya, ya da ansızın mefta!

Veya kısmetten çıktıysa, istemek de nafile bu hayatta…

Şimdi şöyle bir gidiyorum da 20 sene geriye, İTÜ sıralarıma...

Elimde kalem, önümde kağıt, gözüm hep tahtadaydı!

Ayağımın altındaki spor çantamla ne de güzel okurdum aslında…

Haftanın en az üç günü de Maslak''tan Florya''ya deli gibi koşardım!

Derken ticaretle de tanıştım 91 yazında!

Patron oldum bir anda, babamın ekmek teknesi matbaaya…

Yani ben deniz daha 19''umdayken hem iyi okuyor, hem iyi para kazanıyor hem de iyi bir kaleci olma yolunda ilerliyordum!

Ama o zamanlar bir koltuğa üç karpuz sığmayacağını kimse söylemedi ki bana…

Geçmiş zaman, affola…

90''larda yüzüne bakılmazdı jeofizikçilerin! Kaldırım mühendisiydi adımız… Koca koca profesör hocalarımız dert yanarlardı… Hatta kaç kurtar kendini diyenler bile oldu! Yoksa bu ülkede yapacağın en iyi iş, ancak burada kalıp 60''ında profesör olmak demişti bir hocam! Sonrada ya git Amerika''da, Kanada''da petrol ara ya da in Arabistan''a su bul, hayatını yaşa diye de güldürmüştü beni ama ben top oynamayı tercih etmiştim. 10 sene sonra Marmara depreminde şöyle iyice sallanınca etraf, o zamana kadar inşaat mühendisleri aracılığıyla bina projelerinin altına üç kuruşa göstermelik imza attırılan jeofizik mühendisleri kıymete bindi. O değerli profesör hocam da, ben de göremedik ama…

En değerli karpuzum, Florya''dakiydi!

O direk senin bu direk benim, yeri gelir atlardım çamura ya da zımpara gibi toprağa …

Gol yemediğim idmanlarımda olurdu, bacak arasından yediğim maçlarımda!

Feneri de yenip gerçek Galatasaraylı da oldum ama…

İlk önce o meşin yuvarlaktan vazgeçtim bu hayatta!

Şimdi bazen görüyorum da orada, burada, televizyonda…

Çok kızıyorum kendime! Seyrederken iftir oluyorum aval aval o topu seyreden karpuzcu bozmalarına!

Hele hele birde maçlardan sonra kazara bir mikrofon uzatılırsa,

İşte o anlarda ızdırabım resmen çatalda!

Hayat her zaman senden hızlı, unutma!

Bunları niye yazdım biliyor musunuz? Hayat öyle hızlı geçiyor ki… Hani 18''inde 20''inde hadi biraz daha çabuk geçse de zaman, çıksam bir an evvel şu genç muamelesinden diyorsun ama kazın ayağı öyle değil işte! Hani şöyle kendi paranı kazanmaya başlasan, kafana estiği gibi aksan gürlesen ne iyi olacak gibi geliyor. Ya da şöyle iki üç sene daha geçse de artık dışarı çıkmak için babama dil dökmesem diye düşünüyorsun! Sen ne düşünürsen düşün, ne istersen iste, aslında her şey olup bitiyor günün birinde… Olan oluyor da ne oluyor biliyor musun? Geç oluyor aslan delikanlı! Çok geç oluyor güzel kız! Bir gün, bir bakıyorsun 30 olmuşsun… Ya ne çabuk geçmiş zaman derken de hata yapma ihtimalin çoğalıyor. Çünkü o zaman da, 18''indeki gibi acele ediyorsun! Acele ettikçe de her defasında canın acıyor ve günün birinde öyle bir geçmiş oluyor ki zaman, dönmek istesen bile artık geri dönemiyorsun! Zamanında yaşadıklarını yanına kar saysan da, günün birinde yine de zararın neresinden dönersem kar diyorsun… Sen sen ol, sakın zamanını bir koltuğa üç karpuz sıkıştırmakla geçirme! Çünkü sen istesen de istemesen de hayat bir gün seni mutlaka sıkıştıracak. Bildiğin en iyi şeyin, istediğin olduğunu unutma! İstediklerini yaparken de her zaman yarın ne yapacağını da düşün… Çünkü hayat en başında sunduğu şanslarla her zaman cömerttir ama sonraları biraz cimri olur. Bilir misin, evin etrafındaki gül bahçesini? En güzelini aramak veya en iyisi bulmak bazen hiç de olmayacak bir gülle kapıyı çalmak demektir! Hoş…Hayat hiçbir zaman o kadar da cimri olmasa da sen yine de ayağına gelen şansları iyi kullan! Elbette herkes bir şansı daha hak eder ama sen yine de yarınını şansa bırakma…

Bu hayatta istediklerinin olmamasın en önemli sebebi, her zaman sensin!
13 years ago
İşini şansa bırakma! Kadere de kısmete de bozulma...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi