Üç temel nedenle ülkeler dış ticaret yaparlar.
Birincisi, ülkeler arasındaki fiyat farkları nedeniyledir. Dışarda düşük fiyatlı ürünleri ithal edip içerde fiyatları düşürme baskısıyla yapılır (son dönemde tarımsal ürün fiyatlarındaki artış karşısında fiyatları kontrol altına almak için ithalat yapılması gibi).
Diğer nedenler ise iç üretim yetersizliği ve mal farklılaşmasına (ürün çeşitliliği) gitme düşüncesidir.
Dünyada hiçbir ülke kendine yeterli değil.
Dünyada hiçbir ülke kendine yeter değil ve bir şekilde dışarıya mal ve hizmet sattıkları gibi, alırlar da.
Tamamen dışa kapalı ülkeler bile düşük düzey de de olsa dışardan mal almakta, rekabete ve dünyadaki gelişmelere kapalı bir yapıyla fakir bir toplum olarak yaşamak zorunda kalmaktadırlar (Küba ve Kuzey Kore örneği).
Açıkçası dış ticaret ülkeler için vazgeçilmezdir.
Dış ticaret fazlaları ekonomileri güçlendiren, refahı artıran bir olgu olduğu gibi; kronik dış ticaret açıkları ise ciddi şekilde ülke ekonomilerinin sıkıntıya girmesine, refah kaybına ve bağımlı bir ekonomik yapıya (krizlere) neden olmaktadır.
Bu söylediklerimiz daha çok az gelişmiş ve gelişen ülkeler için geçerlidir.
Dış ticaret açığı önemli ölçüde azalmış
Şimdi de
doğrultusunda Türkiye ekonomisinin
dış ticaret yapısındaki gelişmeleri
değerlendirelim.
Burada söylememiz gereken öncelikli konu; son dönemde kurlardaki yükselişin
ithalatı nispi olarak pahalı hale getirdiği ve ihracatı ucuzlattığıdır.
Bu nedenle dış ticaret açıklarında önemli bir iyileşme ortaya çıkmıştır. Bu
iyileşmenin kalıcı olması için bir yapısal dönüşümü de beraberinde getirmesi
gerekmektedir.
2019 yılı Mayıs ayında, 2018 yılının aynı ayına göre ihracat yüzde 12,1 artmış, ithalat ise azalmıştır (yüzde 19,3).
Diğer önemli bir gösterge ise
ihracatın ithalatı karşılama oranıdır.
Bu oran 2000 yılında yüzde 51 iken 2018 yılı sonunda yüzde 75 ve 2019 Mayıs ayı itibariyle
seviyesine ulaşmıştır.
Ara malı ithalatı yüksek seviyesini koruyor
Sektörel açıdan bakıldığında
ürünlerinin
ihracat içindeki payı yüzde 95
civarında. Tarım, madencilik ve diğer sektör ihracatı da yaklaşık yüzde 5.
Mayıs 2019 ithalatının içinde
payı
yüzde 11,9, ara malı yüzde 79,1
ve
olarak gerçekleşmiş.
Önceki yılın aynı dönemine göre ara malı ithalatının payı artmış, tüketim ve sermaye malının payı azalmıştır.
Yani dış ticaretimizde en önemli yapısal sorun olan “
ara ve yatırım mallarının dışa bağımlılığının
”
noktasında pek
, ara malları payının arttığı görülmüştür.
Yurtiçi üretim aramalı ithalatına bağımlı olarak varlığını sürdürmüş ve yeni yatırım olmadığından sermaye malı ithalatı, satın alma gücü azaldığından da tüketim malı ithalatı, düşmüştür.
Yapısal dönüşüm işareti yok
Dış ticaretimizi
irdeleyelim biraz.
Burada en önemli gösterge ihraç edilen sanayi ürünlerinde teknoloji seviyesidir.
İmalat sanayii ürünleri için yüksek, orta ve düşük teknolojili ürünler olarak üçlü gruplandırma yapılmaktadır.
Toplamda bir önceki yıla göre artan ihracatı teknoloji seviyesine göre değerlendirildiğimizde,
yılında
yüksek teknolojili ürünler 550 milyon dolar
iken,
tarihinde
519 milyon dolara gerilemiştir
(hem mutlak değer hem de oran olarak azalma olmuş). Bu oran toplam içinde
anlamına gelmektedir.
Orta yüksek, orta düşük ve düşük teknolojili ürünler ihracatında ise artış gerçekleşmiştir.
İhracat artışına karşılık
yüksek teknolojili ürün ihracatında artış olmaması
, ihracatta y
apısal dönüşüm yönünde bir gelişme olmadığını
, sadece fiyat avantajıyla toplam ihracat gelirinin arttığını göstermektedir.
Oysa,
sürdürülebilir bir ihracat artışı sağlamanın
ve
kurtulmanın yolu ihracat artışı yanında
yüksek teknolojili ürünlerin payını da artırmaktan
geçmektedir (payı kısa sürede yüzde
çıkarmaktır).
Yüksek teknolojili ürün ithal ediyoruz
yapısına baktığımızda ise; 2019 Mayıs ayında
toplam ithalat içindeki payı
olarak gerçekleşmiştir.
İthalatımız içinde en yüksek payı orta yüksek teknolojili ürünler, onu da sırasıyla orta düşük ve düşük teknolojili ürünler izlemektedir.
Bu
ağırlıklı olarak
yüksek teknolojili ürünler ithal ettiğimizi
, buna karşılık nispeten
düşük teknoloji ürünlerin ihracat içindeki ağırlığını koruduğu
söylenebilir.
İhracatta birim değer endeksi azalmış
Dış ticareti niteliğiyle ilgili bir başka gösterge de birim değer ve miktar endeksleridir. Mayıs 2019 itibariyle
toplam değer olarak artış olmasına rağmen,
birim değer endeksi yüzde 5,4 azalmıştır.
Yine
ihracat miktar endeksi ise yüzde 18,4 artmıştır.
Bu veriler açık bir şekilde
ihracat artışının nispi fiyatlarda yaşanan düşüş kaynaklı
, daha
gerçekleştirildiğini,
niteliksel (yapışa) bir gelişme olmadığını
göstermektedir.
Üniversite-sanayi işbirliği ayağı sakat
İleri teknolojili
geliştiren, yüksek
, en
uygun maliyetlerde üreten
(birim maliyetleri minimize edebilen)
ancak hızla gelişebilecektir.
2023 ve sonrası ihracat hedeflerini gerçekleştirmesi ve ihracatı ekonomiyi sürükleyecek bir yapıya kavuşturması
yüksek teknolojili ürün üretmesi ve ihraç etmesine bağlıdır.
Bunun en önemli ayağı
üniversite-sanayi işbirlikleri
olması gerekirken, bu süreci somut adımlarla destekleyecek kamu politikaları uygulamaya konulmalıdır.
Doğrusu
üniversite-sanayi işbirliği ayağının
, nihai çıktılara bakıldığında,
görülmektedir.