|
Çözüm sürecine dış göz

28 Şubat Dolmabahçe toplantısına ilişkin doğru tespitler ne yazık ki, içeriden, taraflardan çıkmadı.

Çıkmadı, çünkü varılan noktanın seçim öncesi tam ve doğru telaffuzu kimi açılardan AK Parti’nin, kimi açılardan Kürt Hareketi’nin işine gelmedi.

Nitekim 28 Şubat’la ilgili olarak kamuoyunda tartışılan, gelinen nokta değil, taraflardaki güvensizlik ruh halinin de katkıda bulunduğu endişeler ve bunların ürettiği meydan okumalar oldu. Buna, çözüm fikrini ve politikasını AK Parti’ye, Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi ortama “yakıştıramayan” yeminli ve takıntılı muhaliflerin gürültüsü eklenince ortaya çıkan tablo pek ışıklı olmadı.

Ama gelinen nokta “olumlu”ydu.

Türkiye’de çözüm sürecinin bir açıdan kaderi bu: “Taviz vermedik” iddiaları, buna karşın her etkileşim, görüşme ve ortak kararda yolun doğal ve karşılıklı tavizlerle döşenmesi...

28 Şubat toplantısıyla ilgili en gerçekçi teşhis, buna benzer bir çözüm sürecini, İRA görüşmelerini başarıyla yönetmiş, Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip eden, Jonathan Powell oldu. Hürriyet Gazetesi’nden Cansu Çamlıbel’e verdiği söyleşide şunları söylüyordu:

“Artık tampon bölgeye geçtiniz (no man’s land). Resmen siyasi müzakerelere başlamanın kıyısındasınız. Sanıyorum o mutabakattaki 10 madde PKK’nın kongresinde tartışıldıktan sonra müzakereye başlayacaksınız. Bana kalırsa o zor köprüden geçtiniz...”

Gözlemlerini şöyle açıyordu:

“Henüz silahlı çatışmanın nasıl sona ereceğine karar vermediniz ama taraflar bu hedef için kararlılık ifade ediyor. Eğer İspanya ya da El Salvador’da olduğu gibi silahlı çatışma bitti denecek noktaya varabilirseniz artık o aşamadan sonra geri dönüş çok zordur. Henüz orada değilsiniz ama o noktaya varmak için irade beyan ediliyor. Bu da daha önce hiç varmadığınız bir aşama. Silah bırakma yönündeki hakiki irade beyanı yepyeni bir durum...”

Daha önce hiç varılmayan aşama...

Kritik ifade budur.

Silah bırakma yönünde koşulların tanımlandığı hakiki irade beyanı ve silah bırakmanın arifesi...

Gelinen kritik nokta da budur...

Kritik zira, bunlar en azından yol alındığını gösterir. Alınan yol ise, ne tempoda olursa olsun, bir arayış ve bir sürecin devam ettiğinin göstergesidir.

İrlanda ve Türkiye farklı toplumlar. Bu ülkelerdeki çatışmaların kökleri farklı, nedenleri farklı. Ancak kimlik talebi, silahlı mücadele ve bunu sona erdirecek çatışma çözümü açısından benzerlikler pek çok.

Bu açıdan Powell’a özellikle iki konuda daha kulak vermek gerekiyor.

İlki silah bırakma ve sürecin tamamlanması, buna ilişkin beklentiler meselesi.

Şunu söylüyor Powell: “Biz Kuzey İrlanda’da barış anlaşmasını imzaladığımızda silahların gömülmesine sadece değindik ama detaya girmedik. Anlaşmanın tam olarak uygulanması 9 senemizi, silahların tamamen gömülmesi ise 7 senemizi aldı...”

Önemli ve gerçekçi sözler bunlar...

Şu sözleri de Türkiye’de Erdoğan ve AK Parti’yle barış ve çözüm olmaz, önce tam demokrasi sonra barışçıların kulağına küpe olmalı:

“Belki güçlü lider her şey için iyi değil ama barış için iyi. Erdoğan’ın siyasi kapitalinin bir bölümünü barış için kullanmaya hazır olması barış açısından büyük şans. Çünkü aslında eleştiriyi göze alarak bunu yapıyor, hem de partisi yine bir seçime giderken...”

Powell’in söylediklerinin önemi kimi konularda sadece o konunun dinamiklerine bakabilmesinde, takıntısız bir siyasi bakışı devreye sokabilmesinde, mesafeli analiz yapabilmesinde yatıyor.

Powell’la Temmuz 2011’de Londra’da görüşmüştüm ve bu köşeye hala önemini koruyan bu sözünü not olarak düşmüştüm:

‘’1997 Kasım ayıydı. Gerry Adams ve Martin McGuinness bir araya geldik. Ellerini sıkmadım. Çünkü nefret doluydum... Sorunu çözmek istiyorsanız, hasmınızı şeytan olarak görmemeyi öğrenmelisiniz...”

#AK Parti
#28 Şubat
#çözüm süreci
9 yıl önce
Çözüm sürecine dış göz
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’