|
Teslim olanlar ve olmayanlar...
On Ekim'i Türkiye'de tarihin en büyük terör saldırısının yaşandığı gün olarak hatırlayacağız.

97 can bir çırpıda yok edildi.

On Ekim'i aynı zamanda bir siyasi sorumsuzluk günü olarak da hatırlayacağız.

Mecliste grubu bulunan dört siyasi partiden ikisinin terör eylemi karşında verdikleri reaksiyon unutulacak cinsten değildi.

HDP Eş başkanı Demirtaş daha bombanın sarsıntısı bile geçmemişken “bu, devletin millete saldırısıdır" diyor, Kürt Hareketinin IŞİD'le AK Parti'yi ilişkili gösteren savaş stratejisi dilini kullanıyordu.

MHP lideri Bahçeli de “Türkiye AKP'nin teröre sempatik ve sıcak bakışının, dış politikadaki tarafgir ve gayri milli yaklaşımın bedelini ödemektedir" sözleriyle, HDP gibi faturayı hükümete kesmeye çalışıyor, felaketi iç siyasete taşımaya yöneliyordu.

Bu tür terör eylemleri neden yapılır?

Halkı, hükümeti, devleti ürkütmek, paniğe sürüklemek için… İç kutuplaşmayı, karşılıklı suçlamayı ve çatışma iklimini tahrik etmek için… Siyasi istikrarı sarsmak için... Tehdit ederek o ülkenin politik tercihlerini gözden geçirmeye zorlamak için...

Terör eylemi, asıl hedefine bu sonuçlardan birisini elde ettiğinde ulaşmış olur.

2001 New York, 2003 Riyad, 2004 Madrid, 2005 Londra, 2015 Paris ve daha onlarcası... Bini aşkın kurban...

Hangi ülke, terör saldırılarının hedefine ulaşmasına müsaade etti? Hangi ülkede bir terör eylemi bu denli hızlı araç haline getirildi, iç siyaset malzemesine dönüştü? Hangi ülkede önde gelen yazarlar muhalefet yaptıkları hükümet için sözü “katil AKP" tarzı bir düzeye indirmeye soyundular?

Hiç birinde...

Bu ülkelerde siyaset ve toplumun parçaları terör karşıtı, dirayetli bir tutumla bir araya geldiler. İç siyaseti, hükümetin dış politik tercihlerini hedefe koymadılar. Güvenlik zaafı, politika eksikliği ve hatası tartışmaları daha sonra devreye girdi. Düzeltmeler daha sonra yapıldı.

Böyle bir durumla karşı karşıya kalıp ayağı takılana el uzatma ile üzerinde tepinme arasındaki fark ne kadar derindir.

Önümüzde seçimler var.

Demokratik düzenin “olmazsa olmaz"ı...

Bu seçimleri sağlıklı ve şaibesiz geçirmek zorundayız. Bu, sadece bugün ve yaşayan kuşaklar için değil, yarın ve gelecek kuşaklar için de hayatidir. Bu ülke yaşadığı tüm demokrasi sıkıntılarına rağmen demokratik seçimleri yapmayı her zaman başarmıştır.

Bu kez de böyle olacaktır.

Ancak bunun bir sorumluluk gerektirdiği de ortadadır. Siyasi partiler, sendikalar, sivil örgütler, siyasi hareketlerin önünde, demokrasi hattında yer alıyorlarsa, öfkeyi ve şiddeti kovmanın dışında başka bir tercih yoktur.

Kandil ateşkes ilan etti. “Barış mitinginde ölenlerin vasiyeti olarak seçimlerde savaşı durduruyoruz" açıklaması Karayılan'dan geldi.

İki gün önce de yazdım: “Niyet ne olursa olsun, silahın susması önemlidir…"

Ölümlerin durmasının, demokrasinin kendisine gelmesinin tek yolu siyasettir, demokratik siyasete geri dönüştür…

Terör eylemi Kürt sorununun alevini körüklemesin diyorsak, bu, biraz da bizim elimizdedir, zira siyaseti iddialar değil, o iddialardan hareketle oluşan algılar şekillendirir.

Bir yanda “katil hükümet iddiası ve algısı", öte yanda “bozguncu, bölücü, işbirlikçi iddiası ve algısı"yla ancak karanlığa doğru ilerleriz.
#On Ekim
#terör olayları
#Madrid
9 yıl önce
Teslim olanlar ve olmayanlar...
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler