|
Otonom yapılanmayla mücadelede dikkat ve ihtimam gösterme ihtiyacı
Daha önce de birkaç defa yazdığım gibi Gülen Cemaati içine gömülü otonom yapılanma ile mücadele edilmesi şart. Bu AK Parti'nin ve Erdoğan'ın değil tüm Türkiye'nin hayatî bir meselesi. Bu mücadele başarıyla yürütülmez ve OY etkisiz hâle getirilmezse Türkiye her bakımdan büyük zarar görür, uygar bir ülke olma yolculuğuna devam edemez. OY'yı tasfiye edemeyen bir Türkiye demokrasisini ayakta tutamaz. Demokratik siyaseti bürokratik tahakküme kurban etmiş olur. Vatandaşların zaten zayıf olan hukukî güvenliği hiç kalmaz. OY'nın kontrolündeki bir güvenlik ve yargı bürokrasisi henüz emekleme çağında olan hukukun hâkimiyetini tamamen ortadan kaldırır. Bu yüzden, OY ile mücadele Türkiye demokrasisi ve hukuk devleti için elzem.

Bununla beraber OY ile mücadelede dikkat edilmesi gereken hususlar var. Bunu ihmâl etmek, vahim hatalara yol açabilir. OY ile mücadelenin meşruiyetine darbe indirir ve kaçınılmaz olarak bu mücadeleye zarar verir, onu sekteye uğratır. OY ile her ne pahasına olursa olsun diye ve her yol ve yöntemle değil evrensel hukukun kuralları içinde ve somut suç teşkil eden vakalar üzerinden mücadele edilmeli. Suçlar genelleştirilmemeli, suçun şahsiliği ilkesinden taviz verilmemeli. Niyet ve zihniyetin, sempati ve duygusal yakınlığın yargılanmaması için özen gösterilmeli. Yargısız infaz yapılmamalı. Ceza hukuku açısından suç isnat edilenlerin suçlu oldukları ispatlanana kadar masum oldukları kabul edilmeli, yani masumiyet karinesine saygı gösterilmeli. Daha somut söylersek, soyut tutumlar ve duygular, niyetler ve temenniler değil, KPSS sorularını çalma ve kendi çevresine servis etme, insanları yasa dışı yollarla veya kılıfına uydurulmuş işlemlerle dinleme, özel hayatların mahremiyetini ihlâl etme, toplum içindeki bazı grupların mensuplarını kumpas düzenleyerek gizli örgüt üyesi gibi gösterip hapse tıkma, sahte delil üretme, kameraları kapatarak mobese sisteminin suç eylemlerini kaydetmesini önleme, MİT tırlarını çevirme ve personelini taciz etme gibi somut eylemlerin failleri yargılanmalı…

OY ile mücadelede bu genel ilkelere ve usullere uyulmadığı durumlar olduğuna dair şüpheler doğuracak olaylarla karşılaşıyoruz. Söz gelimi şirket basmaları. Bazı işletmelerin sadece şüpheye veya sahiplerinin Gülen'e sempati duymasına dayanarak baskına uğratılması doğru olmaz. Bu, mülkiyet hakkına ve teşebbüs özgürlüğüne zarar verir. Ayrıca, bu şirketler günün sonunda Türkiye'nin varlıklarıdır. Onlara verilen zarar Türkiye'ye de zarar verecektir. Bu yüzden mutlaka ama mutlaka suça bulaşıldığına dair kuvvetli deliller ve emareler aranmalı ve tüm şirketler değil ilgili şahıslar hukukla muhatap kılınmalıdır.

Basın organlarına baskınlar için de aynı şeyi söylemek gerekir. Yayın organları kolektif sorumluluk altına alınmamalı, suç isnat edilen bireylerin veya sorumlu kişilerin hukukî muameleye tabi tutulması yolu takip edilmelidir. Basın özgürlüğü olabildiğince geniş tutulmalıdır. Kamu otoritesini kullanan figürler ortalama vatandaşa nispetle daha fazla eleştiriye hazır ve açık olmalıdır. Ağır veya kinayeli eleştiriler hemen kriminalize edilmemelidir. Söz gelimi, Nokta dergisine yapılan operasyon, derginin yaptığı her ne kadar iğrenç ve alçakça olsa da, yanlıştı. Medyadaki yanlışlara başka medya organları cevap verir. Meselâ, Cemaate bağlı bir yayın organı Erdoğan'ı şehit cenazesi önünde mutlu selfie çekimi yaparken gösteriyorsa, hükümete yakın bir yayın organı da F. Gülen'i askerlerin ölmesinden dolayı Erdoğan'ın zora düştüğünü düşündüğü için şehit cenazelerinin önünde ellerini yukarı kaldırmış “Allah'ım daha çok ölüm ver“ diye dua ederken gösterebilir. Kamu otoritesini kullananların sevimsiz bir iki yazı veya karikatür çıktığı zaman hemen paniğe kapılması yersiz. Zira bu yolun da bir sınır vardır. Abartılması ve sık kullanılması mutlaka geri tepmesine sebep olacaktır. Hep söylediğim gibi, bu tür saldırılarla mücadele doğru bilgiyi yayıp yalanları teşhir ederek, yazıya yazıyla, söze sözle, karikatüre karikatürle karşılık vererek yapılmalıdır.

Medya baskınlarını bir başka yönü daha var: İrrasyonel olma. Bu tür baskınlar iki bakımdan akıl dışı. İlk olarak, asla amaca hizmet edemez. Baskınlar arttıkça daha çok baskına zemin hazırlama çabaları da artar ve hükümet böylece muhaliflerinin ve düşmanlarının eline kıymetli bir koz vermiş, bir anlamda bir girdaba düşürülmüş olur. İkincisi, bu baskınlar dış dünyaya Türkiye'de basın özgürlüğüne saygı gösterilmediğinin delili olarak sunulabilir. Nitekim sunuluyor da.

OY ile mücadelede evrensel hukuk kurallarına saygı göstermek, niyeti değil eylemi yargılamak, şüphelere değil somut delillere dayanmak lazım. Yoksa, haklı mücadele kimi toplum kesimleri nezdinde meşruiyetini kaybedebilir ve bu onun yeterince başarılı olmasını engelleyebilir.
#mit tıları
#Gülen Cemaati
#kolektif sorumluluk
9 yıl önce
Otonom yapılanmayla mücadelede dikkat ve ihtimam gösterme ihtiyacı
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı