|
11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün militan elçi ile manidar görüşmesi yakışıksız olmuştur

Osman Kavala’nın serbest bırakılması için hazırlanan ortak bildiriye imza atan 10 büyükelçi arasında yer alan Finlandiya Büyükelçisi Ari Maki, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile oldukça manidar bir görüşme gerçekleştirdi. Mari, görüşmeye ilişkin paylaşımında “Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bugün Türkiye üzerine iyi bir görüşme gerçekleştirdik” ifadesini kullandı, fotoğraf karesi paylaştı. İki tarafta görüşmenin içeriği konusunda bir açıklama yapmadı. Bana göre açıklama yapmalarına gerekte yoktu. Zira Finlandiya Büyükelçisi ABD Büyükelçisinin başını çektiği diğer 9 militan büyükelçi ile birlikte diplomatik teamüller dışında Yargıya ve Dışişleri Bakanlığına talimat verme hadsizliğine kalkışmışlardı. Halen “Askeri ve siyasal casusluk” suçundan tutuklu bulunan Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını diplomasinin yerleşik kuralları dışında, ‘’Türkiye’nin egemenlik haklarını açık şekilde ihlal edecek davranışlarla bulunan büyükelçiler, Viyana Sözleşmesi’yle yüzleşmek zorunda kalacaklar. Diplomaside, persona non grata (istenmeyen adam) ilanı, son seçenek. Ancak bu seçeneğe kadar aşama aşama uygulanabilecek diplomatik hamleler bulunuyor.

KISITLAMALAR GÜNDEMDE

Türkiye karşıtlığında buluşan büyükelçiler için bürokratik talep ve işlemlerini yavaşlatıcı uygulamalar devreye girebilir. Türkiye Cumhuriyeti dahilinde büyükelçilerin taleplerine olumlu yanıt verilmemesi, üst düzey görüşme, randevu isteklerinin reddedilmesi gibi tedbirler, bu doğrultuda ilk etapta uygulanabilecek karşılıklar arasında. Gerilimin sürmesi halinde bu tedbirlerin bir ileri aşamasında ise büyükelçileri ‘yok sayma’ seçeneği yer alıyor. Ankara, Osman Kavala hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının yerine getirilmesi konusundaki taleplerin konuşma zeminini Avrupa Komisyonu olarak görüyor.

11’İNCİ CUMHURBAŞKANI GÜL NE YAPMAK İSTİYOR?
Öncelikle 11 Cumhurbaşkanı Gül’ün Türkiye’ye karşı diplomatik teamüller dışında militanca bir bildiri ile Türkiye’nin egemenlik haklarını ihlal eden büyükelçiler içinde olan Finlandiya Büyükelçisi Ari Maki ile etik olarak görüşmemesi gerekiyordu sanırım. Zira ABD Büyükelçisinin organize ettiği anlaşılan10 militan büyükelçinin ortak açıklaması ile ilgili olarak Başkan Erdoğan
‘’Söyledim Dışişleri Bakanımıza, bizim bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz. Türkiye’ye böyle bir ders vermek haddinize mi sizin?
Şeklinde ağır eleştiriler yapması Türkiye’nin 10 militan büyükelçiye bu hadsiz davranışlarının faturasını ödetecek olası karşı adımların geldiği işaretlerini taşırken,Abdullah Gülün bu büyükelçilerden biriyle görüşmesi yakışıksız olmuştur.

Ne zaman Türkiye ile Batı, İktidar ile vesayetçi yapılar arasında bir gerilim yaşansa Sayın Gül’ü Türkiye’nin ve milli iradenin yanında görmemekten bıktık usandık. Zira AHİM’in OsmanKavala ve Selahattin Demirtaş’ı bırakma kararını Abdullah Gül Haziran 2021 tarihinde Alman Radyosu ART yaptığı açıklamalarda desteklemişti.

AİHM KARARLARI KANUNLARIMIZIN ÜSTÜNDEDİR

Türkiye’nin AB’ye tam üyelik hedefinin devam ettiği süreçte, AİHM’nin Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasına yönelik kararı değerlendiren Abdullah Gül, şu açıklamalarda bulundu: “Türkiye, Avrupa Konseyi’nin kurucu ülkesi, AİHM’e hâkim veren bir ülke ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini en erken onaylayan ülkelerden birisi. AİHS m. 46, sözleşmenin taraflarının kesinleşen mahkeme kararlarına uyması gerektiğini belirtmektedir. Hatta, AK Parti hükümetinin ilk yıllarında, 2004 yılında bir anayasa değişikliği yaptık. Bu değişiklik sonucunda, Anayasamızın 90. Maddesi gereği temel insan hak ve özgürlüklerine ilişkin uluslararası sözleşmeler kanunlarımızın üstünde tutulmaktadır, bunlarla ilgili Anayasa Mahkemesi’ne gidilememektedir. AİHS hükümleri anayasamız gereğince kanunlarımızın üstündedir, bu nedenle AİHM kararlarını uygulamak mecburiyetindeyiz” demişti.

Ancak Gezi Parkı eylemlerine ilişkin yargılandığı davada beraatine ve tahliyesine karar verilen ancak başka bir soruşturma kapsamında “Askeri ve siyasal casusluk” suçundan halen tutuklu bulunan Osman Kavala hakkında hazırlanan ikinci iddianamede . Kavala ve eski CIA danışmanı Henri Barkey hakkında, 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 20 yıla kadar hapis cezası istendi.

BİRLİKTE HAREKET ETTİLER

İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianamenin ayrıntılarında Kavala ve Barkey’in FETÖ’nün gerçekleştirdiği 15 Temmuz darbe girişimi sürecinde de rol aldığına dikkat çekildi. İddianamede darbenin kilit isimlerinden firari mahrem imam Adil Öksüz’ün 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde gerçekleştirdiği seyahatler ve toplantılarla Barkey ve Kavala’nın gerçekleştirdiği eylemlerin paralellik gösterdiği vurgulandı. Kavala’nın, Barkey’in casusluk eylemleri kapsamında yerel işbirlikçisi olduğu ve Türkiye’deki faaliyetlerinde birlikte hareket ettikleri değerlendirmesinde bulunuldu.

15 TEMMUZ’DAN HABERDARLARDI

İddianameye göre Kavala ve Barkey’in 15 Temmuz öncesinde gerçekleştirdikleri faaliyetler, darbe girişimi hazırlıkları ile kesişti. Her iki şüpheli de 15 Temmuz’dan haberdardı ve darbe girişiminin alt yapısını oluşturmak için yurt içi ve yurt dışı bir dizi bağlantı kurdu. Son olarak Barkey, 15 Temmuz günü Türkiye’ye gelerek darbeyi İstanbul Büyükada’da sabaha kadar takip etti, yurt dışı bağlantılarını gece boyunca devam ettirdi.

Olayı kısaca özetlersek MHP Lideri Devlet Bahçeli tarafından net bir şekilde açıklandığı gibi ‘’ Osman Kavala Soros’çudur, Selahattin Demirtaş ise teröristtir.’’

#AİHM
#Osman Kavala
#Abdullah Gül
2 yıl önce
11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün militan elçi ile manidar görüşmesi yakışıksız olmuştur
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler