|
Sessiz ve derinden gelen aday

Kariyerinde, 26 Nisan 1999 tarihinde yapılan konuşmanın dışında iz bırakan başka bir malzeme olmayan, kendi halinde bir hukukçu üzerinde bugün Cumhurbaşkanlığı için kollektif bir mutabakat tesis edilmesi, dört başı mamur bir Türk demokrasisi dersidir. Selefi olan, fikri donmuş kaba ve nezaketsiz zattan sonra bir tür çöldeki vaha gibi karşılanan Ahmet Necdet Sezer''in başkan olarak verdiği ilk demeç 26 Nisan konuşması değil, Refah Partisi''nin kapatıldığının ilan edildiği o ünlü basın toplaptısıydı.

Sezer söze "Demokrasilerde parti kapatmak kabul edilemez ama..." diye başlayıp 9''a 2 oyla RP''yi kapattıklarını ilan etmişti. 9''dan birisi kendisiydi. Eğer lafa değil icraata bakmak lazım gelirse ki gelir, Sezer icraata gelince "ama''lı demokrat"tan başka bir şey değildi. Kendisini yıldızlaştıran(!) o beş sayfalık konuşmaya mı, içinde parti kapatmaların bulunduğu hukuk karıyerine mi bakmalı? Tercih sizin!..

Bütün bunlar, Sezer''in adaylığını bir bayram coşkusu içinde karşılayan "ezici çoğunluğa" hatırlatmak can sıkıcı olabilir. Ancak, herkesin ilgisi Meclis içinden bir adaya yönelmişken birdenbire Sezer isminin ortaya çıkması ve daha önce benzeri görülmemiş bir süratle üzerinde ittifak tesis edilmesini normal bir işlem gibi kabul etmenin saflıktan öte anlamları olduğunu da kabul etmek lazımdır.

Ne yaparsınız ki, durup dururken bir yerlere taşınan iddiasız ve risk almamış, dolayısıyla hata yapmamış insanların devinimleri merak uyandırmaktadır.

Sezer, "devlet" ve devleti teşekkül ettiren asker-sivil bürokrasi için rüyalarında bile göremeyecekleri nitelikte mükemmel bir adaydır. Kamuoyunun zannettiği gibi, birdenbire ortaya çıkmış bir isim de değildir. FP ve DYP''nin üzerinde düşünmeden kabul beyanında bulunmalarının da izahı olan; Meclis''e yönelik ilmek ilmek işlenen bir ikna sürecinin sonunda ilan edilmiş bir isimdir. İlan birdenbire olmuştur çünkü, yıpratılmaması ve büyü bozulmadan hafızalarda hep o ünlü konuşmayla yer etmesi için bu kadarcık bir zamanlama maharetini de çok görmemek lazımdır.

Başkan, aynı zamanda, DYP lideri Çiller''in iki hafta önce yaptığı aday tarifinde kullandığı şu cümleye birebir uygun bir adaydır. Çiller, "Cumhurbaşkanı bütün sınavlardan geçmiş birisi olmalıdır" diyordu.

Sezer''in sayısız tariflerin ortak noktası olan "laik ve demokrat cumhurbaşkanı" tanımından laik olmanın derin anlamını içeren cumhurun değil devletin cumhurbaşkanı olmaya, demokrat olmaktan daha yakın olduğu da açıktır. Anayasa Mahkemesi gibi hem rejimin hem de müesses nizamın ordudan sonraki en önemli kalesinin bir üyesi oluşu da Sezer''i ayrıcalıklı kılmaktadır.

Bunlara ilaveten, Genelkurmay Başkanı''nın "Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgileniyoruz" demecinde gizli olan "askerin adayı"nın Sezer olduğunu söylemek doğru olmayabilir. Ama, "Sezer ismi ordu için bir asker aday kadar isabetlidir" demek abartı olmayacaktır.

Bütün bunları alt alta koyduğumuzda, Sezer''in 26 Nisan 1999 tarihinde yaptığı konuşmanın 26 Nisan 2000''e yazılmış bir mektup olduğunu söylemenin de bir sakıncası olmadığı kabul edilecektir.

FP bu isme, "Yenemiyorsan yenilme" mantığından hareketle ananevi ehven-i şer politikası gereği; DYP ise, liderinin derin devletle epeyidir kaybettiği dostluğu yeniden kazanma ihtimaliyle sıcak bakmaktadır. Ortada, muhalefetteki iki büyük partiyi tahakkuku böylesine zayıf neticelere istinaden Sezer''e angaje eden bir güç bulunmaktadır. Bir de bu gücü dengeleyebilecek yegane karşı güç olan Meclis...

Cumhurbaşkanlığı yeni dönemde de sivil ile asker arasındaki dengeyi sağlayan kişi olmaya devam edecekse, Sezer''i bir kurtarıcı gibi bağırlarına basanların bir kez daha düşünmeleri gerekmiyor mu?

24 yıl önce
Sessiz ve derinden gelen aday
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti