|
Sevgi ve riya uyuşmazlığı

Din, sevgi ehlinin yoludur. Sevgi ehlinin elinden ve dilinden diğer insanlar selamette ve emanda olur. Aşk gelicek cümle eksikler biter (Yunus Emre). Sevgi, insandaki bencilliğin, saptırılmış içgüdülerin, kin ve hasedin yerine başkalarının da, "öteki"nin de iyiliğini istemeyi, bu asîl duyguyu getirir. Başkalarına zarar vermekten zevk alan, kendisi veremiyorsa bile başkalarının verdiği zarardan, ucu kendisine dokunmadıkça zevk duyma ahlaksızlığının yerine, "Kendine ne sanırsan ayruğa da (başkasına da) onu san/ Dört Kitab''ın ma''nâsı budur eğer var ise!" altın kuralını getirir. (Yunus Emre). Bu sözü duyan riya ehlinin bir kısmı, "-bu söz küfürdür, eğer var ise! Ne demek?" derler. Anlayan anlar. Riya ehlinin bir kısmı da "-Yunus, bu sözü bizden, yani İncil''den aşırmış" derler. Oysa, "Dört Kitab"ın, Rabbi Allah''dır. Sık sık tekrar ettiğim gibi, Altın Kural Kur''an-ı Kerim''de de vardır. Ehl-i Beyt''in dualarında da vardır. Hz. İsa''nın asıl söylediği şekliyle, "Nefsinin bencilliğinden kurtulma ve fedâkârlık ahlâkına ulaşma" şekliyle vardır. (Birr ve İ''sâr Ahlâkı).

Bu ahlâk toplumda hâkim olmadıkça, Şems-i Tebrizî riya ehlinin elinde şehid olmanın Mevlâna''da doğuracağı derin elemi önlemek için Konya''dan sırr olur, sırr olmayan, sırra kadem basmayanlar da inşaallah Kerbelâ Şehitlerinin yakınlığına kavuşmak üzere şehid edilirler. "Aşk''a riya katmazam!" diyen Sütçü Beşir Ağa gibi. Sırrı kutlu olsun! Aşk''a riya katmayan, süte de su katmaz. Ağaç meyvesinden belli olur. Ehl''i Beyt sevgisinden söz edenler de meyvelerinden belli olur.

2007 seçimlerinden önce ülkede kaynatılan cadı kazanı; Kürd, Türk, Arab''ı, bütün iyiniyetlilerin himmetiyle devrildi. "Koyup kaldırmadan ikide birde/ Kazan devrildi, söndürdü ocağı!" Lâkin, bir kazan devrilir, bir fitne ocağı sönerse iş bitmiş olmaz, Sevgi ehlinin imtihanı bitmedikçe, bir süre sonra yeni bir cadı kazanı kaynatılır. Nitekim kaynatıldı ve bu kazanı da 2008''de devirdiğimizi zannettik. Şimdi bu fokurtular nedir? Herhalde kamuoyu yoklamaları riya ehlinin gayretlerini arttırdı ve yeni fitne kazanları kaynatılmaya başlandı. Herhâlde değil, muhakkak! Fokurtular bazen çok yakından geliyor. Kendi aşçılarımıza ve mutfaklarımıza bir göz atsak gerektir.

Bu kazanlardan kaynatılan zehirli zırva aşlarında Kalb-i Selîm ve Akl-î Selîm tuzu, baharatı aranmaz ve bulunmaz. Ahlâkın da zerresi bulunmaz. Aşçısına göre hamakatli veya habasetli zırva aşına tad vermek için, yine aşçısına göre ya Batı''daki, ya Doğu''daki "in"lerden getirilen "in" terimler ise, özellikle habaset aşlarında bol bol kullanılır.

Geçen yıl mı idi? Bu yılın başlarında da olabilir. Bir kitabevi teftişinde, "Pakratuni Ermenileri ve Yahudiler" gibi bir garip isimli kitap gördüm. Merakımı tatmin için bir köşeye çekilip karıştırınca, bundan önceki benzerlerinde bulamadım bir bilgi ile karşılaştım: Fakıyr de İran Yahudilerinden imişim! Sübhanallah! Babam bana bunu söylememişti! Belge? Diye sorulmaz. Cevabı hazırdır: - İftiranın belgesi mi olur, a filan? Üstelik bununla da yetinmeyip bir de benim "Şi''î misyoneri" olduğumu eklemiş! Ne diyelim? Cehâletin bir derecesi tahsil ile elde edilebilir, ne var ki hamakatin bu derecesi, doğuştan olur, belki de yanılıyorum. Dava mı açmalıydım? Şu veya bu milletten olmak aşağılanma veya övülme gerekçesi olmadığına göre? Davamı Yevmud-dîn''e erteledim. Orada "zamanaşımı savunması" kabul edilmez.

Bu günlerde Ali Bayramoğlu da benzeri ancak daha vahim olanj bir iftiraya maruz kaldı: Benim Yahudiliğim gibi O''nun Ermeniliği de aslında "iftira" değil, sadece "yalan"dır. Ermeni veya Yahudi olmak ne suçtur, ne de bir aşağılanma vesîlesidir. Ne var ki bu yalana ayrıca –Hrant Dink''e yapıldığı gibi bir de habasetden doğan iftiralar eklenmektedir. Düşünmeyi unutmuş olanlar bu gibi Ermenîlik, Şi''î misyonerliği vs. gibi isnadları duyunca hazz ile gerinip aynı zamanda sırıtmayı ve şu basmakalıp sözleri söylemeyi artık terk etmelidirler: - Tam inanmasam bile azıcık inanıyorum. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz! – Doğru amma, bu dumanı çıkaran ateşi yakan kim? İftira eden mi? İftira ateşini yakan mı?

Ramazan''a bu sersem kafa ve is tutmuş gönülle mi gireceğiz? Beş yıldızlı iftar sofralarında, "l-i Abâ''nın beş ferdii"nden bahsedenleri diş gıcırtılarıyla mı karşılayacağız? Oysa üç aylariçinde Sevgi ehlinin yüce öncülerini severek aşka riya katmayanlardan olma felâhına ve necâtına erişebilmemiz için vesîleler var: Regaip gecesi, Emîr-ul- mü''minîn''in doğumu (13 Receb) Bi''set gecesi (27 Receb), Seyyid-uş-şuhedâ Huseyn''in doğumu ve ardında Ebul – Fazl Abbas''ın ve İmâm-i Seccâd''ın doğumları! (3-5 Şa''bân).

Cadı Kazanı Şirketi''nin "ceo"larına aldanmayalım! Ehl-i Sünnet vel Cemaat''i sonunda bir de "Ehl-i sünnet vel the cemaat" bölünmesine ma''ruz bırakmayalım!" "Suriye''nin arkasında İsrail var!" kötü nüktesine ancak acı acı gülelim! Gerek Okyanus ötesinde, gerek berisinde danışman aşçılarımızı gözden geçirelim: "Aşka riya katmazam!" ehli olanları seçelim! Uçak düşürme fitnesine de kapılmayalım! Fethullah Hoca da ülkesine dönsün ve bundan sonra hep birlikte "Aşka riya katmazam!" olimpiyatları düzenlesin! Gelen girsin bu meydana!

12 yıl önce
Sevgi ve riya uyuşmazlığı
Yılbaşı çılgınlığı: Paganizmin zaferi ve ruhunun çalındığını haykırmak!
güç sahibi olmanın kaynakları
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!