31 Mart öncesi ‘Şura’ bir araya geldi. Türkiye’de bir şeyi denemeye karar verdiler. “Ne pahasına olursa olsun Tayyip Erdoğan karşıtlarını ve düşmanlarını tek çatı altında toplamamız lazım” dediler. Aslında benzer bir senaryoyu 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de denediler ancak bazı malum sebeplerle hayata geçirememişlerdi.
15 Temmuz gecesi, Boğaz’daki köprülerde Anadolu’dan Avrupa yakasına geçişleri kapatmışlardı. Yani o gece dileyen Avrupa’dan Asya’ya geçebiliyordu, ancak Asya’dan Avrupa’ya geçiş yoktu. İstanbul’un batı yakasını boşaltma girişimi kimin hesabıydı ve bu hesabı yapanlar bugün hangi hesabın içindeler? Onun için İstanbul Boğazı konusunda yapılmak istenen imar planını bir milli güvenlik meselesi gibi görerek yapmak lazım.
Aday olduğu ve seçildiği günden beri gülücükler saçan İmamoğlu’nun Kanal İstanbul konusunda nasıl kükrediğini gördünüz. Ne pahasına olursa olsun Kanal İstanbul’u yaptırmamak için her şeyi yapacakmış. İmamoğlu’nun bu çıkışından sonra Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Kanal İstanbul’a kazmayı vurduğumuz zaman dünyada denizcilik ve ulaşım bakımından tarih değişecek, dönüm noktası olacak” dedi. Daha şimdiden birçok uzman, Kanal İstanbul’un Boğazlar meselesine yepyeni bir yön kazandıracağını söylüyor. Bir de yeni dönemde İstanbul’daki define kazılarına dikkat etmekte fayda var. Özellikle bazı tarihi yerlerde yapılacak, gerek belediye gerekse şahıs veya şirket inşaatlarına dikkat etmekte fayda var. Zira Batı’da bazı mahfillerde İstanbul’un yeraltındaki zenginliklerinin kendilerine ait olduğunu yüksek sesle dillendirenler var.