|
Serinkanlı bir seçim analizi

Bir seçim süreci başlayıp bittiğinde seçmenin hangi mesajı verdiği her seçim sonrası ele aldığımız başat konumuzdur. Türk toplumu oldukça siyasi bir toplum olduğu için toplumun bütün kesimleri seçmenin verdiği bu mesajları en az siyasiler ve uzmanlar kadar tartışır.

Araştırma sektöründe yer aldığımız için hangi illerin hangi partiler tarafından kazanılıp kaybedileceğine dair bir öngörümüz vardı. AK Partili bir seçmen kitlesinin sandığa gitmeyerek bilinçli bir tepkide bulunması birçok beklentiyi alt üst etti. Elbette seçim sürecini partilerin seçim kampanyaları başta olmak üzere onlarca başlık üzerinden okuyabiliriz. Bu yazıda 2024 yerel seçimlerinin serinkanlı bir analizini yapacağız.

1 Kasım 2015 genel seçimlerinde AK Parti lehine yaşanan süreç bu seçimde CHP lehine yaşandı. 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde AK Parti’nin oyları %41’e kadar gerilemişti. 1 Kasım seçimlerinde ise AK Parti’nin oylarında 9 puan artış gerçekleşecekti. Seçime giden son 20 günde AK Parti oylarını neredeyse her gün artırmıştı.

Son yerel seçimlerde AK Parti seçmeninin %5’i sandığa gitmedi. Bu durumun CHP ile AK Parti arasındaki rekabete etkisi CHP lehine 8-10 puan arasında gerçekleşti. Seçimden 15 gün önce Ankara ile İstanbul’da CHP ile AK Parti arasındaki farkın açıldığını ölçmüştük. Fakat AK Parti, Hatay’da 10 puan, Antalya’da 2 puan, Balıkesir’de 3 puan öndeydi. Bursa’da CHP, AK Parti’nin ancak 4 puan önünde gözüküyordu. Muğla’da başa baş bir durum vardı. Sonuçta Hatay’da AK Parti ile CHP arasındaki farkın 1 puana kadar inmesi, iki parti arasında 8-10 puan oy geçişi olduğunu bize açıklıkla göstermektedir.

Seçim sonuçlarının bu şekilde gerçekleşeceğini ne AK Parti ne de CHP bekliyordu. Zira seçim araştırmalarında daha sonra sandığa gitmeyecek olan seçmene oy tercihi sorulduğunda kendi partisi olan AK Parti’ye işaret ediyordu.

Bu sonuçlar AK Parti’ye öz eleştiri fırsatı verdiği gibi CHP’ye de büyük bir sorumluluk yükledi. Ana muhalefet partisi, klasik CHP’li seçmen dışında rasyonel bir seçmen sınıfı ile ilk kez karşı karşıya kaldı. Rasyonel seçmenlerin tutum ve davranışları refah seviyesi yüksek seçmen sınıfından farklıdır.

Bu seçime en çok etki eden faktörler bakımından 3E formülünü yazmıştım: Emekliler, Ekonomi ve Egeliler. Emekliler ile ekonominin can yakıcılığından etkilenen seçmenlerin AK Parti’ye, Egelilerin ise yıllarca sadakatle destekledikleri ama hizmet alamadıkları CHP’ye sert mesaj vereceğini öngörmüştüm. Emekliler ve ekonomiden olumsuz etkilenenler AK Parti’ye mesajlarını en yüksek dozda verirken siyasi atmosfer bir kez daha Egelilerin CHP’ye mesaj vermesini engellemiş oldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim sonuçlarının ortaya çıkmaya başlamasından hemen sonra yaptığı balkon konuşması ile başta AK Partililer olmak üzere herkesi şaşırttı. Demokrasiyi önceleyen, seçmen tercihlerinin tartışılmaz olduğuna atıf yapan, millet iradesinin her şeyin üzerinde olduğunu vurgulayan, ileriye bakan vizyonu ile seçim gecesinin en fazla etki uyandıran, en sağduyulu ve en metanetli lideri oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin kaybettiği seçimlerde seçmeni aşağılayan tutumunun AK Parti’de olmayacağını, seçmenin verdiği bu mesajdan en yüksek derecede istifade edeceklerini özellikle vurguladı.

AK Parti’nin seçimden sonraki ilk MYK toplantısına Cumhurbaşkanı’nın şu cümleleri damgasını vurdu: “Bu seçimde kendimizi merkeze almadan sadece sebepler üzerine konuşmak bizi hataya sürekler. Önce kendi sorumluluklarımızı konuşalım, daha sonra sebepleri ele alırız. … Partimizde sadece kan kaybı yok, aynı zamanda ruh kaybı da var.” Bu vurucu cümleler, iktidar kanadında reform arayışlarının başlayacağına işaret ediyor.

Bugün AK Parti, sorunlu alanlarını masaya yatırıp değerlendirmeler yapacak. Elbette meselenin en zor yanı, sorunların oluşmasında dahli olanların aynı zamanda getirilecek çözümleri de tartışacak kişiler olması. İşte burada lider etkisi hayati bir önem kazanıyor.

AK Parti, bugüne kadar %50 oy ile sürekli kazanan bir parti olduğu için parti içinde kimin ne yapacağından ziyade kimin yerine alternatif gruplardan kimin geleceği tartışılırdı. Bu bağlamda AK Parti’de siyaset, rakiple mücadeleden ziyade bir iç işleyiş meselesine dönüşmüştü. Rakipsizlik, AK Parti kadrolarına rakiple mücadele kültürünü unutturdu.

AK Parti’de reform ve yenilik gündem olduğunda kişiler üzerinden okumalar yapıldı. Ali gidip Veli geldiğinde sorunların çözüleceği düşünüldü.

Kuruluşundan bugünde kadar iktidar olan AK Parti’nin kongre öncesi “Çeyrek Yüzyıl Siyaset Şurası” başlatıp bir hafta boyunca siyasetin ana başlıklarını tartışmaya açması elzemdir. Bir sonraki yazımda büyük bir reformu ateşleyecek böylesi bir çabanın ruhuna dair bir çerçeve oluşturmaya çalışacağım. Görelim Mevla neyler…

#Siyaset
#Seçim
#AK Parti
#İhsan Aktaş
23 gün önce
Serinkanlı bir seçim analizi
O zaferi kutlayacağız
Kara dinlilerle milletin savaşı
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!