|
Dostlar alış verişte görsün

Kitle İletişim Araçları denilmek suretiyle Türkçe karşılığı bulunduğuna inanılan "Mass Media" diğer bir çok Batı mahreçli medeniyet müessesesi gibi ihdas edildiği zamandan bu güne kadar Türk hayatında bir eklenti olarak kalmıştır. İnkâr edilemeyen gerçek şu ki ülkemizde Kitle İletişim Araçları gerek radyo çağında ve gerekse televizyon döneminde sahicilik fırsatını yalnızca futbol maçlarının naklen yayını sırasında yakalayabilmiştir. Günlük gazetelerin spor sayfası ortaya çıktığından beri hiç önem kaybına uğramış değildir. Spor ve bilhassa futbol dışta tutulduğu zaman Kitle İletişim Araçları ne kitleye ilişkindir, ne onlarla sağlanan iletişimin bir kimseye faydası dokunur ve ne de araç oluşları görünürdeki sebebe bağlıdır. Gazeteler satın alınmak, televizyonlar "rating" yükseltmek için çırpınıp dururlar ve onları yönetenlerin meslekî başarı uğruna her yaptıkları mesleklerini aşağılatıcı niteliktedir.

Netice itibariyle Türkiye''de gazete, radyo, televizyon olarak yayında bulunan ve sanal ortamda faaliyet gösteren kitle iletişim araçları dostlar alış verişte görsün diye ortalıkta dolanmakta ve fakat takatleri bizzat kendi piyasalarının etkin unsuru haline gelmeye yetmemektedir. Çünkü Türkiye''de kitle iletişim araçları her ne kadar paranın bir biçimde kazanılmasına ilişkin olsa da parayı kazandıran merkezî etkinlik özelliği taşımazlar. Yayın faaliyeti kazanılan paranın kaynağı değildir. Bilakis asıl kaynağından paranın gürlükle mi fışkıracağı yoksa cılızca mı püsküreceği bir şekilde yayın faaliyetiyle ilişik kılınmıştır.

Türkiye''de yaşayan ve bütün mesaisini millete bir numara çekmeye hasretmeyen herkes kitle iletişim araçlarından ne aldığını ve kitle iletişim araçlarına ne verdiğini bilinçle kavrayacak olursa şerefini kurtarmış olur. Eğer "marifet iltifata tâbidir" diye bir kural varsa, bu kural çağımızda ve ülkemizde geçerliyse bilelim ki Türkiye''nin kitle iletişim araçları ortamında iltifat edilen "haber" değildir. Dolayısıyla hiçbir yayın organı haber yakalamak veya haber dolayısıyla rakiplerini atlatmak suretiyle marifet göstermeye yeltenmeyecektir. Türkiye''deki yayın organları her biri kendi tarzında ve ölçüsünde iş takibine çıkmış yüz binlerce insan arasındaki kapalı devre neşriyat mesabesindedir. Demek ki yayın organları marifet göstermek istediklerinde bu büyük şirketin içindeki avantajları sergilemek mecburiyeti altında kalırlar.

Haber nasıl olur da iltifata mazhar olur? Haber kaynağı olmak para getiriyorsa yayın organları kendilerini her şeyden önce habere ulaşılabilen bir ortam haline getirmek zorunda kalacaklardır. Burada bir paradoks kendini gösteriyor: Haber yüzünden para kazanmak ancak para kazanmanın dışında hedefleri olan insanların habere para vermeleri sayesinde mümkün olabiliyor. Gel gör ki o insanlar kendilerine oyun oynayan, kendilerine numara çekmekten başka numarası olmayan insanların verdikleri habere para vermiyorlar.

23 yıl önce
Dostlar alış verişte görsün
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi