Başka şeyler yazacaktım, dünden kalan. Ancak Sultanahmet saldırısı perişan etti hepimizi. Öfkemiz burnumuzda yazıyoruz şimdi.
Bombanın patlamasının ardından, Batı medyası dünyayı ayağa kaldırdı. Yaralıların, kurbanların videoları, fotoğrafları ardı ardına yayınlandı. Ne sansür, ne saygı, ne de hassasiyet vardı birinde. Kaynakları da Türkiye'deki basın.
En başta BBC Türkçe servisi olmak üzere, Türkiye'ye ne kadar zarar verecek algı yayını varsa, satır aralarına, fotoğraf karelerine, videolara yüklediler, yaydılar dünyaya. Türkiye'deki medyanın bir kısmı da eşlik etti buna.
Gezi olaylarında, Paralel darbe girişiminde ve son olarak PKK terörü konusunda, sabıkaları kabarık olan bu kesimden başka bir şey beklemiyorum zaten. Ben, Batı medyasının, tüm ilkeleri, etik değerleri ve basın ahlakıyla beraber Mısır'da kanlı darbeyi aklarken, Rabia Meydanı'na gömüldüğünü gördüğüm için, artık şaşırmıyorum, kızmıyorum.
Öfkem de onlara değil zaten. Onların çifte standardına, iki yüzlüğüne ve sinsi, kötücül yayınlarına değil.
Öfkem onlarla mücadele etmeyi hala başaramayan, gerektiği cevabı veremeyen bize.
Twitter'den Facebook'dan daha etkili sosyal ağımız olmadığı için kızıyorum kendimize.
Haklılığını anlatamayan, gündem oluşturamayan, yalan algıları bertaraf edemeyen, dünyayı susturacak argümanlar üretemeyen bir Türkiye olduğumuz için kızıyorum kendimize.
Bunları, yangın görmüş gibi gündemine almayan, tartışmayan, kanunları yeniden düzenlemeyen, kadro, bütçe, imkan tahsis etmeyen yöneticilerimize kızıyorum.
Bunları görüp, yatırım yapmayan, dünya çapında medya için girişimde bulunmayan, uluslar arası televizyonlar, gazeteler çıkarmayan özel sektöre kızıyorum.
Bir ülke, nasıl olur da teröre bu kadar can verir, şehirleri kuşatılır, başkenti vurulur, gözbebeği İstanbul'un kalbine saldırı olur da dünyayı ayağa kaldıramaz? Üstüne, bir de teröre destek veren ülke algısıyla nasıl mahkum olur?
Hayır, bunları hak etmiyoruz, bunları kabullenemiyorum artık.
Hayır, gücümüz bu değil, yeteneğimiz bu değil, imkanlarımız bu değil, daha iyisini yapabilecekken boş durduğumuza kızıyorum, öfkeleniyorum.
Düşünün Fransa'da Sorbonne başta, bir çok üniversiteden akademisyen, Paris saldırısından sonra, IŞİD'i değil de, Fransa hükümetini suçlu gösterseydi, 'devlet katliam yapıyor' deseydi ne olurdu? Avrupa'da kıyamet kopardı değil mi?
Peki bizim ülkemizde, bu cüreti gösteriyorlarsa, buna medya desteği buluyorlarsa, güle oynaya televizyonlarda bunu savunuyorlarsa, suçlu yine Batılılar mı? Hayır.
Sağlıklı adalet, güçlü güvenlik, özgürlükleri koruyacak güçlü sisteme ihtiyacımız var. Geldiğimiz yer burasıdır.