|
Kapıya gelen gazeteler

Her sabah kapıda bulduğum dört gazete içinde tabii ki Taraf da var.

Bu çok tabii bir tercih. Taraf gerçekten ülkenin çok önemli bir gazetesi, mutlaka okunmalı.

Her sabah kapıda bulduğum diğer üç gazeteden ikincisi Hürriyet. Bu da çok tabii bir tercih. Hürriyet de önemli bir gazete, mutlaka göz atılmalı. Tamam, Taraf ağırlık (terazide) itibariyle Hürriyet''e nazaran çok hafif ama asla ihmal edilmemeli, korunmalı, desteklenmeli...

Dikkat ettiyseniz, Taraf bugünlerde okurlarına batmakta olduğunu ve bir şeyler yapılması gerektiğini tekrarlıyor. Bir "imdat" çağrısı bu.

Dolayısıyla biz okurlar da --artık- gazeteyi elimize alır almaz ana sayfanın manşetine bile göz atmadan sayfaları çevirip o günkü reklam ve ilanları saymaya başlıyoruz. Bazı sayılarda "Aferin BİM''e" , bazı sayılarda ise "Bak sen şu bankanın hasisliğine" diyoruz.

Ne yapmalı-yapılmalı bilmiyorum doğrusu. Okur-yazar oranı artık epeyce yükselmiş 70 milyonluk bir toplum da böyle farklı bir gazeteyi yaşatamaz ise, nasıl iyimser olunur bu ülkede.

Konu geçen gün küçük bir grupta konuşulurken arkadaşlardan birisi şu soruyu attı ortaya: "Ne dersiniz, bu yıl kurban bağışımı Taraf''a yapmamın bir mahzuru var mı acaba?" (İçinizde kızan-somurtan kimse varsa vazgeçsin bundan; çünkü bu türden şakalar hayatın tuzu biberidir!)

Gelelim her sabah kapıda bulduğum ikinci gazetenin dün saban beni saçma sapan bir haberle bir saatten fazla oyalamasına.

Hürriyet''in dünkü (22 Kasım, Cumartesi) ana sayfa manşeti dikkat çekmeyecek gibi değildi.

Diğer Hürriyet okurları ne düşündü bilemem ama, "Beni bırakırsan yayınlarım" manşeti benim aklıma hemen "Ergenekon" filan gibi etrafa kötü kokular saçan bir örgüte ilişkin bir olaydan söz ediyor gibi geldi. "Günün haberi" olarak vaftiz edilen haber buna benzer bir konuyu gündeme taşıyor olsa gerekti.

Yanılmışım. Haberin bambaşka bir konuyla ilgili olduğu daha manşet altından ortaya çıkıyordu. Meğerse: "Başbakanlık Müşaviri N.Ö., bir bakanlıkta memur olan sevgilisi S.A''ya, gizli çektiği sevilme görüntüleriyle ''şantaj'' yaptığı iddiasıyla yargılanıyor"muş.

Manşetin hemen altında da mozayiklenmiş yüzü ile "S.A." ve Başbakanlık Müşaviri olarak tanıtılan zat.

Asap bozucu bir haberle karşı karşıya idik.

"Başbakanlık Müşaviri"ni ve "S.A."yı tanımayan-bilmeyen biz okurlar bu saçma sapan manşet ile niçin karşılaştırılıyoruz?

Mahkemeye intikal eden "şantaj iddiası"ndan bize ne? "İddia"lar gerçeği yansıtıyor olsa bize ne? Ayrıca bütün bu olup bitenlerden Hürriyet''e ne?

Sanırsınız ki, ülkenin en büyük gazetesi toplumun ahlak zabıtası rolünü üstlenmiş. Üstlendiği yetmezmiş gibi bu türden manşetlerle okurlarını-kamuoyunu da yola getirmeye çalışıyor!

Çok merak ediyorum doğrusu: Bu haberin ana sayfanın manşetine yerleştirilmesine karar verilen toplantıda neler konuşuldu acaba? Heyetin hangi üyesi hangi gerekçe ile bu manşeti savundu acaba?

Benim aklıma tek bir "makul neden" geliyor. O da şu olsa gerek: "Adam Başbakanlık''da görevli."

Aksi düşünülemez herhalde. Yoksa, sen işini gücünü bırak adamın birinin 13 yıldır birlikte olduğu bir kadına yaptığı "şantaj"ın peşine düş; akıl alacak bir ilgi değil bu.

Kapıya gelen dört gazeteden ikisinden söz edebildik sadece.

#Gazete
15 yıl önce
Kapıya gelen gazeteler
İnsanlık ‘tek kapı’ya mahkûm: Kızılay’ın ‘bir tır daha’ mücadelesi
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak