|
Farklı bir seçim analizi

Türkiye 31 Mart mahalli seçimlerinin ardından esas gündemi olan ekonomiyi konuşmaya başladı. Benim de bu köşede uzun bir süreden bu yana ifade etmeye çalıştığım üzere seçimler hem içeriden hem de dışarıdan bakınca bir belirsizlik unsuru olarak algılanıyordu. Ancak seçimlerin bitmesi ile beraber Türkiye’nin önündeki bu belirsizlik perdesi de kalkmaya başladı. Öncelikle seçim sonuçları özellikle Batı tarafından nasıl okunuyor ona bakalım.



CUMHUR İTTİFAKI’NIN OY ORANI YAKINDAN TAKİP EDİLDİ

Her ne kadar seçimler mahalli olsa da seçim sonuçları aslında hükümet için bir güvenoyu mekanizması olarak çalıştı. Zira hem içeride hem de dışarıda seçim sonuçları üzerinden Cumhur İttifakı’nın gücünü sorgulamak üzere bir algı oluşturulduğunu hep beraber izledik. Elbette (henüz resmi olarak kesinleşmese de) Ankara ve İstanbul’daki sonuçlar belirli mesajları içeriyor. Ancak Cumhur İttifakı’nın aldığı toplam oya bakıldığında 2023’e kadar seçimsiz bir dönemin bizi beklediğini herkes öngörmüş durum da ki bu da belirsizliğin ortadan kalktığının en önemli göstergesidir.

KORELASYONLAR ÇALIŞMADI

Katılım oranının yüzde 84,6 olduğu 31 Mart 2019 seçimlerinin resmi olmayan sonuçlarına göre; Cumhur İttifakı’nın oy oranı yüzde 51,64 olarak gerçekleşti. Böylelikle muhalefet olarak nitelendirebileceğimiz Millet İttifakı ile arasında 14 puanlık bir fark oluştu. Bu ittifaka dolaylı destek verdiğini bildiğimiz partileri de hesaba katsak bile aradaki fark oldukça net. Diğer yandan bizim her seçim öncesi büyüme rakamları ile oy oranları arasında takip ettiğimiz korelasyonların da çalışmadığını gözlemledik. Zira bugüne kadar büyüme oranı düştükçe iktidar partisinin oy oranının düştüğünü ve mahalli seçimlerdeki oy oranlarının genel seçimlere oranla daha az olduğunu gözlemlemiştik.

Oysa bu seçimde durum daha farklı gelişmiş görünüyor. 28 Mart 2004’teki mahalli seçimler hariç, her mahalli seçimde Ak Parti’nin oyu mutlaka düşüş göstermiş. Ancak 2004’teki yerel seçimin Ak Parti’nin yükselişinin başlangıç dönemi olduğunu ve büyüme rakamının da yüzde 9,6 gibi oldukça yüksek bir rakam olduğunu bir kenara not edelim. Diğer yandan özellikle 2008 Küresel Finansal Krizi’nin etkisi ile 2009’daki mahalli seçimlerde yüzde 38,39’a düşen Ak Parti’nin oyları sonraki seçimlerin hiç birisinde yüzde 40’ın altına gelmemiş. Ancak kabaca büyüme rakamları ile oy oranları oldukça yüksek bir korelasyonla birbirlerini takip etmiş. Fakat bu son seçimde Ak Parti’nin elde ettiği oy oranı bir süreden bu yana ekonomide devam eden ve sandığa yansıması beklenen sıkıntıların aksine bir şekilde hem daha önceki yerel seçimlere hem de genel seçimlere oranla artış göstermiş. Oysa bugüne kadarki bulgular, 31 Mart 2019 seçimlerinin hem yerel seçim olması hem de ekonomide yüzde 3’lük bir küçülmenin yaşandığını bir dönemin etkisi ile daha az olmasına işaret ederken yakalanan oy oranları seçmenin “beka meselesi” konusundaki tavrını da ortaya koymuş oldu.

SİYASİ İSTİKRAR TESCİLLENDİ, FİYATLAMALAR NORMALLEŞİYOR

Seçim sonuçları ile beraber bir süreden bu yana merak edilen bir soru da cevabını bulmuş oldu. Erken seçim olur mu? Cumhur İttifakı’nın aldığı yüzde 51,64’lük oy ve seçiminin hemen ardından Erdoğan ve Bahçeli’nin yaptığı açıklamalar ittifakın geleceğine ilişkin zaten olmayan soru işaretlerini de tamamen akıllardan silmiş oldu. Bu durum 2023’e kadar seçimsiz bir döneme işaret ediyor ve bazı büyükşehirlerdeki kayıpların ittifak üzerinde zannedilen etkiyi yaratmadığı için de siyasi belirsizlik dönemini tamamen ortadan kaldırmış oluyor. Hal böyle olunca da Türk varlıklarındaki fiyatlamalarda hafta başından itibaren normalleşme sinyallerinin gelmeye başladığını görüyoruz. Aslına bakarsanız ABD’nin seçimden sonraki F35 anlaşmasına ilişkin açıklaması olmasa Dolar/TL’de de kalıcı dengenin oluşmaya başlaması önde gelen beklentilerden bir tanesiydi.

#31 Mart
#Seçim
#Analiz
#Cumhur İttifakı
5 yıl önce
Farklı bir seçim analizi
Düşünce ve iktidar ilişkisi…
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim