|
AİHM kararı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi''nin Refah Partisi hakkında vermiş olduğu karar, evrensel bir hukuk devleti ve demokrasi modeline bu mahkeme aracılığıyla ulaşma yönünde birçoklarının beslemekte oldukları ümitleri berhava etti. Mahkeme bu kararıyla başka bir kültür muhitinden gelebilecek farklı anlayış ve modellere kapalı ve hatta karşı olduğunu açıkça ortaya koydu. Bizim bu yönde bir beklentimiz olmamakla birlikte şayet AİHM böyle kritik bir dava vesilesiyle insan hakları, hukuk devleti ve demokrasi yönünde evrensel bir standart ortaya koyabilmiş olsaydı bu ideallerin daha kısa zamanda gerçekleşmesine katkıda bulunmuş olurdu.

Mahkeme Refah Partisi''nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu yönündeki Anayasa Mahkemesi kararını sözleşmeye aykırı bulmazken milli mahkemenin kullandığı üç argumana dayanmıştır: 1. RP çok hukukluluğu savunmaktadır, 2. Şeriatı istemektedir; 3. Bunun için de cihadı meşru bir yol olarak görmektedir. Her iki mahkemenin sözlüğünde cihad, hedefe ulaşmak için yapılan silahlı mücadele anlamına gelmektedir.

Bu üç arguman da ciddi problemler taşımaktadır. Her şeyden önce çok hukukluluk RP''nin proğramında, seçim beyannamesinde veya sair bir resmi belgesinde yer almış bir husus değildir. Bir iki yazar tarafından biraz da fikir jimnastiği sadedinde ortaya atılan ve uygulamada ciddi problemler taşıyacak olması sebebiyle hiçbir hukukçu tarafından da savunulmayan bu görüş. Sayın Erbakan tarafından iki yerde özgürlükçü bir model olarak takdim edilmiştir. Bu konuşmaların yapılmasının üzerinden dört sene geçtiği ve bu süre içinde Refah Partisi iktidara geldiği halde böyle bir projenin hayata geçirilmesi yolunda hiçbir adım atılmamıştır. Adil düzen gibi, İslam dinarı gibi çok hukukluluk da mahza bir söylem, bir fantezi olmaktan öte bir anlam taşımamaktadır. AİHM diğer kararlarında bu tür söylemlerin ne ölçüde hayata geçiş şansı olduğu, ciddiyet kesbettiği ölçütünü kullanırken burada kullanmak lüzumunu hissetmemiş ve Sayın Erbakan''ın çok hukukluluktan bahsetmesini devleti dışlayan ve dini kuralların otomatikman devreye girmesini sağlayan bir sistem olarak algılamış ve sözleşmeye, sözleşmeyle getirilen sisteme aykırı bulmuştur. Burada uygulama şansının olup olmaması bir yana çok hukukluluktan bahsetmenin RP''ni laiklik karşı eylemlerin odağı haline nasıl getirdiği anlaşılır gibi değil. Bu yorum esas alınırsa hiç bir siyasi partinin bundan böyle farklı bir hukuki model önermesi söz konusu olmayacaktır. Bunu adı da özgürlükçülük...

Mahkeme RP''nin şeriatı getirecek olmasını da ciddi hiçbir delile bağlayamamıştır. RP''nin hiçbir belgesinde böyle bir değişim öngörülmüş değildir. Birkaç kişinin değişik zamanlarda ve bağlamlarda söylemiş olduğu sözleri bunun için yeterli saymıştır. Açıkca ifade edelim, RP mensuplarının önemli bir kısmı böyle bir arzu taşıyabilir. Böyle bir arzu içinde olmak hukuka aykırı da değildir. Hukuk düzenleri arzuları değil, fiilleri hukuki müeyyideye bağlarlar. Öte yandan bir iki milletvekilinin ayrı ayrı zamanlarda ve yerlerde konuşmalarından bazı pasajları böyle bir kapatma için yeterli görmek aslında Mahkeme''nin bugüne kadar ki tavrına uygun değildir. Örgütlenme hürriyetine önem veren AİHM bu tür olaylarda bugüne kadar parti kapatmaktan ziyade diğer müeyyidelere ağırlık vermekteydi. Gelin de İslam faktörünün bu kararda etkili olduğunu düşünmeyin.

Kaldı ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi RP''sinin şeriatı getirmek istediği ve laiklik karşı eylemlerin odağı olduğu vakıasını kabul ederken İslam hukukunun özüyle de ilgili değerlendirmelerde bulunmaktadır. AİHM''ye göre İslam hukuku değişmez ve sabit bir karaktere sahiptir, politik çoğulculuğa, kamu hürriyetlerinin gelişimine yabancıdır. Bir insanın hem insan haklarına ve demokrasiye saygılı olması hem de İslam hukukuna dayanan bir rejime dayanması birbiriyle uyuşan bir durum değildir. Mahkemenin bu değerlendirmesi önemli yanlışlıklar taşımaktadır ve mahkeme üyelerinin bu değerlendirmeyi hangi ilmi liyakatla yaptıkları ayrı bir tartışma konusudur. Sadece bu değerlendirme bile mahkemenin İslami değerlere karşı peşin hükümle yanaştığını ortaya koymaktadır.

Gelelim RP''nin cihatla, yani zor kullanarak düzeni değiştirme planına. Refah Partisi 1983''te kurulmuş, önce mahalli idarelerde yönetim üstlenmiş, sonra da 1996-1997 yılları arasında hükümetin büyük ortağı olarak merkezi yönetimde rol almıştır. Bütün bu süreç içinde şiddete başvurduğunu, rejimi şiddet yoluyla değiştireceğini gösteren bir tek örnek ortaya koymuş değildir. Ama "kanlı mı kansız mı" gibi birkaç dikkatsiz cümle bütün RP icraatını silmiş ve mahkum olmasına yetmiştir. Açıkca görülüyor ki AİHM görünüşte Refah Partisi davasını karara bağlamıştır. Ama kararı verirken zihninde RP değil daima Taliban yer almıştır.

Evrensel bir hukuk devleti ve insan hakları uygulaması oluşturma konusunda mahkeme ayağına kadar gelen fırsatı tepmiştir.

23 yıl önce
AİHM kararı
Bir iş olarak milliyetçilik
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?