|
OVP nihayet açıklandı

Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, dün yaptığı bir basın toplantısıyla uzunca bir müddettir ekonomiyle ilgili herkesin gündemini işgal eden Orta Vadeli Programı kamuoyu ile paylaştı.

Program, Türkiye''nin bu yıl % 6 daralacağını, buna karşılık gelecek yıl % 3,5 büyüyeceğini ve % 5''lik bir büyüme oranına ancak 2012''de ulaşılabileceğini öngörüyor. Büyümenin temel dinamiklerinden özel kesim tüketiminin bu yıl % 3,1 daralacağı, buna karşılık kamu kesimi tüketim harcamalarının % 5,2 artacağı tahmin edilmiş. Kamu kesimi tüketim harcamalarının reel artış oranının gelecek seneden itibaren % 3''ün altına çekilmesi, buna karşılık bu yıl fazla artmayacağı öngörülen kamu kesimi yatırım harcamalarının gelecek yıl reel olarak % 6''ya yakın artırılması bir politika tercihi olarak programda karşımıza çıkıyor. Özel kesim yatırımlarının reel olarak % 22 civarında gerilediği tahmin edilen 2009''un ardından bu yatırımların gelecek yıldan itibaren % 8''in üzerinde yükseliş göstermesiyle birlikte, kamu kesimi yatırımlarının 2011''de azaltılmasının istendiği de görülüyor.

Program istihdam düzeyinin önümüzdeki yıldan itibaren artacağını öngörüyor olsa da, varsayılan nüfus artışı karşısında bunun hem işgücüne katılım oranı, hem de işsizlik oranı açısından müspet bir gelişme olarak yorumlanamayacağını ifade ediyor. Zira işsizlik oranı 2012''ye kadar % 14''ün üzerinde kalmaya devam ediyor.

Program, büyüme ve işsizlik konusunda iddialı hedefler koymuyor. Bilakis içinde bulunduğumuz şartların menfi etkilerinin 2012''ye kadar devam edeceğinin ve bu konuda aşırı iyimserliğin yeri olmadığını ifade ediyor. Dört yıl boyunca % 5''in altında büyüme, % 13''ün üzerinde işsizlik, Türkiye ekonomisi ve siyaseti açısından ciddi yapısal dönüşümlerin yaşanacağı anlamına geliyor.

Bu iddiasızlık ne anlama geliyor?

Benim aklıma 2 gerekçe geliyor:

1- Hükümet olası bir IMF anlaşması öncesinde hem kamuoyuna, hem de ilgili taraflara mevcut şartlar ve bütçe kısıtları altında hareket alanının oldukça kısıtlı olduğunu göstermek istiyor olabilir. Böylece kamuoyuna, bütçe açıklarının ve kamunun borç stokunun 2003 öncesi yıllara döndüğü bir ortamda büyümeyi teşvik edecek sınırsız kaynaklarının olmadığını, bu sebeple muhtelif kesimlerden gelebilecek türlü taleplere açık olmadığını bildirmeyi amaçlamış olması mümkün. IMF''e ise daha sıkı bir mali disiplinin, ülkenin büyüme dinamiklerini ciddi anlamda zedeleyeceği mesajını verilmek istenmiş olabilir.

2- Hükümetin yeni ekonomi yönetimi, maliye ve para politikalarıyla orta vadeli büyümenin ancak çok ciddi bir maliyetle tesis edileceğini, döviz fazlası vermeyen Türkiye gibi bir ekonomide bunun ciddi sorunlar oluşturacağını düşünüyor olabilir. Bu çerçevede hem para, hem de maliye politikalarının belli sınır ve maksatlar amacıyla yapılandırılması gerektiğini, diğer alanlarda ise rekabet ve yatırım ortamının iyileştirilmesi, hukuki ve teknik altyapının güçlendirilmesi ve insan kaynaklarının daha etkin bir şekilde değerlendirilmesi gibi politikaların devreye girmesi gerektiğine inanıyor olması muhtemel. Tabii olarak da bugün ile 2012 arasındaki süre de, mikro politikalar hayata geçirilirken, bozulmuş olan makro dengesizliklerin düzeltilemeye çalışıldığı bir yeniden yapılanma dönemi olarak tasarlanmış olabilir.

Biz her iki gerekçenin de programı şekillendirdiğini düşünüyoruz. Ancak özellikle ikinci gerekçenin önemli bir katkısının olduğu anlaşılıyor. Zaten OVP''ın içinde özellikle ön plana çıkan mali kural kavramı bu gerekçenin etkisini ortaya koyuyor.

Para politikası açısından Merkez Bankası''nın büyük ölçüde bağımsız olduğu ve enflasyona odaklı bir anlayışla politika oluşturduğu zaten biliniyor. Bu anlamda programın bir hedefinin de maliye politikalarını dizgin altına almak maksadıyla söz konusu mali kuralı işler hale getirmek olduğu anlaşılıyor.

Kanaatimizce, böyle bir mali kuralın kamuoyu ve ilgili kesimlerce oldukça detaylı bir şekilde tartışılması gerekiyor. İlk bakışta bütçe disiplini açısından hükümetin kendini bağlıyor olmasını müspet olarak yorumlamak mümkünse de, bu bağlama işlevinin politika esnekliğine mal olduğunu unutmamak gerekir. Dahası böyle bir mali kuralı kanun altyapısı içinde nereye yerleştireceğiniz de ayrı bir tartışma alanı oluşturacaktır. Kaldı ki, böyle bir mali kuralın benimsenmesi halinde dahi, kuralın parametrelerinin nasıl belirleneceği siyasi mülâhazaların etkisinde kalabilir.

Özetle nihayet üzerinde bolca tartışabileceğimiz, birkaç yazıya konu olabilecek bir programımız var artık. Ne mutlu bize.

15 yıl önce
default-profile-img
OVP nihayet açıklandı
‘Beşikten mezara kadar ilim’
Sarhoştum, hatırlamıyorum
Suçlu kim?
Vergi artışı yerine yapılacaklar
Gazze’deki soykırıma ‘istisnaî’ kılıflar..