|
15 Temmuz gecesi büyüyen çocuklar...

Minik yeğenim Ahmet Yusuf altı ay önce bugün büyüdü. Yaz günü bahçede geç saate kadar koşup oynamaktan üstü başı toz içindeydi, banyosunu yapıp yatıp uyuyacaktı. Öyle olmadı.



5,5-6 yaşındaki çocuk 15 Temmuz gecesi İstanbul'daki evinde, savaş uçaklarının yaptığı ses bombası efektlerinin altında, camlar çerçeveler yerinden oynarken, televizyonda gördüğü tank görüntülerini izleyerek endişe içinde o geceye şahit olurken kocaman bir adam oldu.



Babası Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısı sonrası sokağa çıkarken önce “Baba, n'olur gitme” diye ağlamıştı. Babası ona o gece ülkesini savunmak için sokağa çıkması gerektiğini anlattığında durumu hızla kavramış ve “O zaman ben de geleyim,” demişti. Geride kaldığında, bir yandan teyzesinin nerede olduğunu merak edip ağlayan annesini sakinleştirmeye çalışırken, diğer yandan babasının peşinden gidip evini, sokağını, ülkesini savunmak için üzülürken küçücük Ahmet Yusuf bir gecede büyüyüvermişti.



O geceden sonra haftalarca her akşam anne-babasına “Verve teyzem nerede? Evine gitmiş mi?” diye sordu Ahmet Yusuf. Önceleri sadece şeker, oyuncak ve gezmek için hatırladığı teyzesini her gördüğünde farklı bir şekilde etrafında dolanır, ardından hiçbir talebin gelmediği şirinlikler yapar oldu. Bir gün, “Artık çok yoğunsun, benimle hiç oynamıyorsun” deyince haklı olduğunu anladım, iş-güç koşuşturmalarını ve geri kalan kalan her şeyi bırakıp aldım onu, oyun parkına götürdüm. Saatlerce oyun oynayıp yorulduktan sonra yemek yemeye gittik. En sevdiği yemek önüne gelmişken bir yudum aldı, kalktı, yanıma geldi, kucağıma oturdu, başını göğsüme yasladı ve sıkı sıkı sarılarak “Senin için çok endişeleniyorum teyze” diyebildi ve sessiz sessiz ağlamaya başladı.



O anda beynimden vurulmuşa döndüm. Küçük bir çocuk, bir büyüğü için endişelenmekteydi. Ama elleri ayakları minicik olanlar, büyük olanlar için endişelenmemeliydi. Ona o gece olanların bir daha olmayacağını, olursa da tekrar sokağa çıkıp aynısını yapacağımızı, onun da büyüyünce aynısını neden yapmak isteyeceğini anlattım. Onu birazcık sakinleştirmeyi başardım ama boğazımdaki düğümlenmeden günlerce kurtulamadım. On yıllardır devlete sızmaya çalışan, sınav sorularını çalıp başkalarının hakkına giren, suikastlar düzenleyen, komplolarıyla pek çok kimseyi yerinden eden, yalan dolanla yüzlerce insanı hapse sokan, ölümüne neden olan ve sonunda bir de darbeye yeltenen bu hainlerin bu ülkede zarar vermediği kimse kalmamıştı; çocuklarımızın küçücük dünyalarına bile girmiş, orayı da mahvetmişlerdi.



O günden beri Ahmet Yusuf ne zaman Fethullah Gülen adını duysa istemsiz şekilde küçücük yumruklarını sıkmaya ve söylenmeye başlıyor, söylenmesi bağırmaya dönüşüyor, söylenirken “Neden? Neden? Neden?” diye soruyor, derken öfkeden çılgına dönüyor, büyüyüp onun peşine nasıl düşeceğini anlatıyor ve büyümesi için geçmesi gereken uzun zamanı düşündüğünü anladığınız bir duraksamanın ardından gözleri doluyor.



Üstelik yeğenimin yaşadıkları, yeğenim gibi nice çocuğun yaşadıkları, başka çocukların hikayelerinin yanında hiçbir şey. Kaç çocuk kapısına gelen 'baban şehit oldu' haberini aldı o gece, ondan önceki ve ondan sonraki bazı gecelerle bu ülkede? Kaç çocuk babasına son kez tabutunda dokundu? Kaç çocuk yüreğine düşen ateşle bir gecede büyümek zorunda kaldı? Kaç baba, büyük küçük fark etmez, evladını toprağa verdi?



15 Temmuz'un üzerinden altı ay geçti. Bir sene öncesinde Türkiye'yi hedef almaya başlayan terör saldırıları devam ediyor etmesine, ama bugün Türk milleti, büyüğüyle küçüğüyle, çocuğuyla yaşlısıyla her zamankinden daha bilinçli. Neyle karşı karşıya olduğunu biliyor; üzgün, öfkeli, mutsuz belki ama kararlı, sabırlı, eskisinden daha dirençli ve her şeyin farkında. 15 Temmuz Ahmet Yusuf'u ve binlerce çocuğu bir gecede büyüttüğü gibi, Türkiye'deki herkesin ne olup bittiğini anlama noktasında idrak kabiliyetini geliştirdi. Küçücük çocuklarımız bile anladı ki, bu sadece bugünün meselesi değil, dünden yarınlara uzanan büyük bir hikayenin önemli bir kırılma noktası. Değil mi ki, 15 Temmuz darbe girişimi o gece engellenebildi ve tarihin seyri değişti; o zaman boyumuzu aştığını sandığımız büyük oyunlar da bozulabilir, hak ve adalet yerini bulabilir.



İzmir'de şehit düşen kahraman polis Fethi Sekin'in yaptığı da tam olarak böyle bir şey değil miydi? O da, 15 Temmuz'da Ömer Halisdemir'in ve şehit olan yüzlerce insanımızın başardığı gibi devasa bir oyunu bozmadı mı? Yılbaşı gecesi gerçekleşen Ortaköy saldırısının kısa bir süre sonrasında İzmir'in terör saldırısı için seçilmesi bir rastlantı mıydı? İzmir Adliyesi'ne el bombaları, RPG'ler ve kalaşnikoflarla girmeye çalışan teröristleri durdurmak için mermisini bitene kadar kahramanca çatışan Fethi Sekin, sadece bir saldırıyı önlemekle ve onlarca insanın canını kurtarmakla değil, aynı zamanda toplumda seküler ve muhafazakar kesim arasına düşmanca bir hat çekip iki tarafı birbirinden uzaklaştırıp koparma oyununu da bozmadı mı? Sekin, canını feda ederek şehit düşerken büyük bir toplumsal çalkantıyı da önlemedi mi?



Oyunu kuranların büyük bir planı olabilir. Yer yer kendimizi güçsüz, çaresiz, kaybedecekmiş gibi takatsiz ve de yorgun hissedebiliriz. Ama Ömer Halisdemirlerin, Fethi Sekinlerin fedakarlıkları sayesinde dönen hesaplar, bozulan planlar gösteriyor ki, bütün hepsinin üzerinde Allah'ın daha büyük bir planı var. Tam “Aman Allah'ım, bu ne kadar büyük bir iş, nasıl altından kalkacağız” derken bir Fethi Sekin çıkıyor ve her şey değişiyor. Öyleyse bize üzülmek, ye'se kapılmak, karamsarlığa düşmek, korkmak yakışmıyor. İnanacağız, sonuna kadar mücadele edeceğiz, Allah'ın bizimle beraber olduğunu bilerek hareket edecek ve çocuklarımıza da aynısını öğreteceğiz.




#15 Temmuz
#Ahmet Yusuf
#Fethi Sekin
7 yıl önce
15 Temmuz gecesi büyüyen çocuklar...
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı