|
Batı’nın yüzündeki demokrat maskesi sıyrılırken...

İngiltere'nin AB'den ayrılma kararıyla sonuçlanan referandum sürecini, oyların sayılmasını ve sonuçların açıklanmasıyla gelen ilk tepkileri keyifle takip ettiğimi söylemeliyim. Elimde bir çekirdeğim eksikti diyebilirim.



'Kalmalı' ve 'ayrılmalı' arasında gidip gelen, neredeyse tenis maçını andıran referandum sonunda 'Brexit' taraftarlarının çoğunluğu elde etmesiyle sonuçlandı. 'Ayrılalım' diyenler %51.9 oranıyla galip geldi. İşçi Partili Parlamenter Jo Cox'un öldürülmesi sonrası İngiltere'nin AB'de kalacağı yönünde öngörülerini artıran piyasalarda ilk şokun şaşkınlığı vardı haliyle. İngiliz Sterlini %10 değer kaybederek son 30 yılın en düşük seviyesine inerken tüm Avrupa'da hisse senedi piyasaları %9-11 düşüş yaşadı.



Hollanda, Fransa, İtalya, Slovakya gibi ülkelerde aşırı sağ İngiltere'nin 'zafer'ini kutlarken 'sıra bize geliyor' mesajını vermekte hiç de yavaş davranmadı. Kuzey İrlanda, İskoçya, Cebelitarık gibi yoğunlukla AB'de kalma yönünde oy veren Britanya toprakları 'bağımsızlık' ve AB'ye doğrudan üye olma taleplerini yüksek sesle dillendirmeye başladı. Ve AB'de kalma yönünde çağrıda bulunan ve fakat referandum vaadinde bulunarak ilk taşı atan David Cameron sonuç neticesinde istifa edeceğini duyurdu.



Öteki cephedeyse büyük bir hüsran vardı. Londra merkezli finans çevreleri, AB konsey liderleri ve parlamenterler gibi büyük hayal kırıklığı yaşayanlar falan bir yana, bizde de Brexit'in gerçekleşmesinden kahrolanlar az değildi. Ağızlarından 'emperyalizm', 'sömürgeci Britanya' vb ifadeleri düşürmeyen Türk solcularının üzüntüsü ve çelişkisi, elbette bizi şaşırtmadı; lakin tahmin ettiğimden de çok sayıda 'yapma İngiltere, pişman olacaksın' yorumu gördüğümü söylemeliyim. Bazı muhafazakarlarsa AB'nin bölünmeye başlamasının İslamofobi'yi daha da artıracağı düşüncesiyle, referandumun sonucundan endişeliydi.



Salt İngiltere'nin AB'den çıkışı için dahi önümüzde en az iki yıllık bir süreç var. AB hayali sonlanıyorsa bile bu bugüne bugün olmayacak. Bu nedenle sonunda nasıl bir Avrupa'yla karşı karşıya kalacağımızı kestirebilmek de mümkün değil. Ancak Batı'daki İslam karşıtlığı ve Müslüman düşmanlığının bugün itibarıyla dizginlenebilir seviyelerde olduğunu düşünmek de bana züğürt tesellisiymiş gibi geliyor. Nedenini istatistiklere daha yakından bakarak açıklamak mümkün.



İslamofobinin tavan yaptığını düşündüğümüz 11 Eylül'ün hemen sonrasında Ekim 2001'de ABC'nin yaptığı bir ankete göre Amerikalılar arasında İslam'a olumsuz gözle bakanların oranı %39'ken bu oran Ağustos 2011'de ve Kasım 2015'te yapılan Sadat Chair anketlerinde %61'e yükselmiş görünüyor. 2016'da bunun yükseliş kaydettiğine şüphe yokken 2011'de ve 2015'te Amerikan Başkanı'nın Barack Obama olduğunu belirtmeye gerek yok sanıyorum. Yine 2011 yılında Public Religion Research Institute'un yaptığı bir araştırmanın sonuçları bir başka yanılgıyı ortaya koymak bakımından önemli. Araştırmaya göre Cumhuriyetçilerin %55'i 'Aşırı Müslümanların inançlarıyla paralel olarak sivillere karşı şiddet içeren eylemlere giriştiğine inanırken bu oran Demokratlar arasında da hiç de az değilmiş: %40. Brookings Institute'un 2015'te yaptığı bir araştırmaya göre İslam'a olumsuz bakan Demokratların oranı, sıkı durun, %49. 11 Eylül sonrası döneme oranla bugün Batı'da Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarının oranının beş katına çıktığını ya da Avrupa'da yükselen İslam karşıtlığının ABD'den de fazla olduğunu söylemiyorum bile. Peki Cumhuriyetçiler iktidarda değilken aşırı sağ zayıflamaya yüz tutmuşken tüm bu nefreti küllerinden yeniden doğuran kim, tüm bunlar kimin suçu? Donald Trump'ın bu kadar popülerleşmesine kim neden oldu? Avrupa'da aşırı sağın tırmanışa geçmesinin nedeni olan politikaları kim belirledi?



IŞİD mi diyeceksiniz?



Peki IŞİD'in tükenmiş Irak el Kaidesi'nin küllerinden doğmasına, Orta Doğu'nun yeniden bir mezhep savaşının içine itilmesine, dünyada yardıma ve bakıma muhtaç insan sayısının 2. Dünya Savaşı'ndan beri en yüksek seviyelere ulaşmasına, milyonlarca mültecinin ülkelerindeki savaş, terör ve işkence tehdidinden kaçarak komşu ülkelere sığınmasına ve oradan Akdeniz'e ve Batı'ya doğru yola koyulmasına kim neden oldu? Mısır'da askeri darbeyle Müslüman Kardeşlerin kanlı bir şekilde devrilmesini kim 'demokrasinin yeniden ikame edilmesi' olarak yorumladı? Türkiye'de Müslüman muhafazakarların iktidarda olmasına kim tahammül edemedi? Sonuç olarak tüm dünyaya, değil el Kaide, değil 'İslamcı terör', Müslüman nefretini kim yaydı?



Üzgünüm, lakin Batılı demokratların, liberallerin, ya da solcuların, İslam'a ya da Müslümanlara karşı bakışlarının Cumhuriyetçilerle karşılaştırıldığında çok da farklı olmadığını artık görmemiz; İslamofobi ya da Müslüman karşıtlığına yönelik tavırlarının sadece retorikten ibaret olduğunu anlamamız gerekiyor. 'Aamerium' lakaplı bir sosyal medya kullanıcısının dikkat çeken bir yorumunda söylediği gibi, Donald Trump gibi Cumhuriyetçiler 'Müslümanların çetelesini tutacağım' derken Liberaller, 'Hayır, bu ırkçılık olur. Biz sadece bir terör listesi yapacağız' diyor ve fakat bu listeye salt Müslümanları koyuyor. Ve böylece üstü kapalı bir İslam karşıtlığı, aşırı sağın dile vurmuş nefret söyleminin ötesinde çok daha sofistike, planlı, organize ama kapalı bir şekilde yürütülüyor. Örtülü nefret ve algı yönetimi toplumda düşmanlığın filiz tutmasına neden oluyor ve böyle bir ortamda normalde 'deli' gözüyle bakılacak aşırılar karşılık buluyor, popülarite kazanıyor, iktidar şansı arıyor.



Sizi bilmem ama ben düşmanımın bile açık sözlü olmasını tercih ederim. O yüzden Donald Trump gibi, Nigel Farage, Boris Johnson, Marine le Pen gibi Batılı siyasetin gerçek ve çirkin yüzünü göstermekten çekinmeyenleri 'liberal' ve 'demokrat' maskelerinin ardına saklananlara tercih ederim. Ve dünyanın ancak ve ancak onların gerçek yüzünü gördükten sonra doğru yolu bulabileceğine eminim.


#Avrupa Birliği
#Brexit
#IŞİD
8 yıl önce
Batı’nın yüzündeki demokrat maskesi sıyrılırken...
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?